Dananın kuyruğunun kopmasına çok az kaldı. Siz bu satırları okuduktan hemen sonra ya da belki siz okuduktan önce FED aylardır beklenen faiz artırımına ilişkin kararını vermiş olacak.
2006 yılından bu yana ilk faiz artırımı olacak olması nedeniyle son derece önemli bir karar.
Aylardan bu yana hep FED’in nasıl faiz artırım kararını verebileceğini, ne zaman bu kararın olası olduğunu tartıştık.
Elimizde bilinen veriler çok az.
FED öncelikle 2 temel veri ile ilgileniyor. Bunlardan ilki istihdam verileri ile diğeri hedef enflasyon (PCE)
İstihdam yaratma konusunda sıkıntı yok. Hatta en son işsizlik rakamının 5.1 e inmesi ile neredeyse doğal işsizlik sınırına yaklaşıldı bile. Üstelik haftalık ve saatlik ücretlerde çok küçük de olsa artış var. İşin bu tarafını olumlu olarak bir yere hep not ettik.
Ancak enflasyon yaratma konusunda çok fazla başarılı olamadı FED. Enflasyon yaratma çabalarının karşısında düşen emtia (özellikle petrol) nedeniyle enflasyon yaratma sürecinde ciddi sekteye uğradı. Oysa yola çıkılırken en geç 2015 itibariyle hedef enflasyon %2 düzeyine ulaşılacağı öngörülmüş, sonrasında bu hedef 2017 yılına doğru revize edilmişti. Esasen bu yönde FED tarafından net bir ifade hiç yer almasa da, yerel FED başkanlarının FOMC toplantılarından hemen sonra yaptıkları açıklamalardan bu sonuçlara ulaşmıştık. Enflasyon yaratamamak ciddi bir noksanlık ve bunu da eksi hanesine yazmak lazım.
Ancak Başkan Yellen’ın önceki konuşmalarından hareketle 2015 yılı içerişinde bir faiz artışına başlanacağını da bir köşeye koymuştuk.
FED başkanlarının 2008 yılında ortaya çıkan büyük krizden bu yana yaptıkları 700 adet konuşmayı ve bu konuşma içerisinde ortaya konulan öngörüler ile gerçekleşmeleri analiz eden Wall Street Journal Gazetesi’ne göre Yellen tüm alanlar hesaba katıldığında en güvenilir kişi. Bunu da bir yere not edelim.
FED’in geçmiş performansı incelendiğinde şu ana kadar hep veriler ile hareket ettiğine ve asla kendi işine duyguları karıştırmadığına şahit olduk.
O nedenle kendimce verileri alt alta üst üste koyduğumda faiz artırımının bu yıl olacağına, yıl içerisinde ise Eylül toplantısından bu kararın çıkacağına inanıyorum. Diğer bir deyişle buna inanan % 50 lik grup içerisindeyim.
Peki asıl soru şu: Faiz artışı olursa ne olur?
Öncelikle dolar / TL deki geri çekilme tam da karar öncesinde sevindirici. Kanaatim eğer faiz artırımı olursa doların bundan bir miktar güçleneceği ancak özellikle gelişen ülkeler açısından sisli ortam dağılacağı için kısa bir müddet sonra doların gelişen ülke paraları karşısında gerilemeye başlayacağı yönünde. O nedenle hızla yükselen ve peşi sıra rekorlar kıran Türk Lirasının rekor seviyelerinin kalıcı olduğunu düşünmüyorum.
İkinci husus, içeride Merkez Bankası’nın nasıl bir karar vereceği. Bu hususta elimizdeki en önemli veri, TCMB’nin FED’i izlediği ve ona göre karar verdiği hususu. Buna göre eğer FED faiz artırmazsa, içeride TCMB bunu izleyecek ve herhangi bir müdahale de bulunmayacaktır.
Ancak eğer FED faiz artırır ve kur hızlı bir yükseliş sergileyip, 3.20 seviyelerini zorlar ise, o zaman seçim öncesi olmasını da dikkate alarak küçük bir faiz artırımı yapabilir. Tabi bu süreçte gelinen kur düzeyine ilişkin TCMB’nin kur düzeyini ne kadar rekabetçi gördüğünü tahmin edemiyoruz. Tek bildiğimiz TCMB’nin esas aldığı göstergenin reel efektif kur değeri olduğu. Ancak bu değer ne kadar rekabetçi gözükse de gerçekte işadamlarının felaketi olabilecek bir boyuta da bizi taşıyabilir. O nedenle kanaatimce kurun mevcut rekor değeri olan 3,07 üzerine % 10-15 bir değer artışı, burada acil müdahale noktasıdır.
Faiz artışı sonrasında paranın güvenli liman olan kendi ülkesine çağrılması ve yüksek faiz alınabilecek alanlara gidecek olması, kuşkusuz en çok sermaye piyasaları üzerinde etki yaratabilir. Bu nedenle sınırlı artışlar konusunda temkinli olmakta fayda var.
Ancak esas düğüm noktası, faiz artırımı yapıldıktan ve ilk dalga vurduktan sonra gelişen ülkelere ne olacağı sorusu? Bu süreçte gelişen ülkeler açısından ciddi ayrışma yaşayacağımızı düşünüyorum. İşte tam bu noktada yapısal reformlar ön plana çıkacak. O nedenle bizim açımızdan seçim için ve seçim sonrasında çok fazla bir zaman yok. Ama ekonomide umut var mı? Umudun bittiği noktada hayat biter. O nedenle bizim hala umudumuz var.