Küresel ekonomi, Çin’de yaşanan gelişmelerle birlikte başta Güney Asya ülkelerinde olmak üzere çeşitli yıkımlarla karşı karşıya.
IMF Başkanı Christine Lagarde’ın deyimiyle; Çin’in kendini yeniden konumlandırmasının yarattığı sert rüzgar, bizleri 3 temel sorunla karşı karşıya bırakıyor:
Japonya’nın düşük büyümesi
Emtia fiyatlarındaki düşüş
ABD’nin faiz artırımı konusundaki bilinmezlik
Emtia fiyatları hariç diğer unsurlar belki önümüzdeki haftanın konuları olabilir. Ancak emtia fiyatlarındaki geri çekilme, doğrudan Çin ile ticaret yapan pek çok ülke açısından bir yıkım olmaya başladı.
Brezilya’nın Çin’e olan ihracatı yılın ilk 7 ayında (Ocak-Temmuz 2015) yüzde 19 düştü. 18,5 milyar dolar olan aylık ihracatı 15,5 milyar dolara geriledi.
Brezilya demir cevheri ve soya fasulyesi ihracatçısı. Bu ihracatın en büyük kısmını ise Çin’e yapıyor.
Soya fasulyesi denince bizim açımızdan bir parantez açmak lazım.
Malum Türkiye’de hayvancılık üretim maliyeti içinde yüzde 70-75 oranındaki pay yem maliyetlerinden kaynaklanmakta.
Kırmızı etin Türkiye’de pahalı olmasının nedeni pek çok, ancak özellikle ağırlıklı olarak büyükbaş hayvan üretimi yoluyla kırmızı et üretimini seçmiş olan Türkiye’de, üreticinin (büyük olsun – küçük olsun) en önemli gideri yem maliyetleri.
Yem (fenni yem) üretiminde yem üreticisi açısından yem katkı maddelerinin ülke içindeki üretimi zaten yetersiz iken, bir de en önemli yem girdisi olan Soya’nın ithalatı, yüklü döviz çıkışına da neden olmakta. Ancak Çin’deki talebin düşmesi, bunun fiyatlara yansıması içeride yem üretimi konusunda fırsatlar çıkarıyor.
Peki bu fırsattan yararlanabiliyor muyuz? HAYIR
Toprak Mahsulleri Ofisi düşen emtia fiyatları sayesinde ithalat ağırlıklı ürünleri depolayarak Türkiye yem piyasasına olumlu yönde müdahale edebilir. Geçici süreli de olsa yem maliyetlerinde uzun vadeli ithalat kontratları yoluyla ciddi tasarruflar sağlayabilir. Bu emtiaları yem üreticilerinin hizmetine sunarak üretim maliyetleri üzerinde kontrol mekanizması görevi görebilir.
Ancak biz ne yapıyoruz? Kırmızı et fiyatlarındaki yükseklik için en kolaycı yol olan ithalatı tercih ediyoruz.
İthalat çözüm mü? HAYIR
Bir kere bu şekilde bir ithalat yapılmaz. Eğer ülke çiftçisi düşünülüyor ise ben yaptım oldu diyerek bir gecede ithalat kararı verilmez. Neden mi?
Çünkü, üretici kırmızı ette danasını yaklaşık 26 TL/Kg’den kesime gönderirken, ithalat yolunun açılması ile bu fiyat 24,5 TL/Kg’a düştü. Yani üreticinin kaybı kg başına 1.5 TL. Ortalama kaba hesapla 300 kg karkas et elde ettiğini düşündüğünüzde üreticinin kaybı 300 kg x 1,5 TL/kg = 450 TL.
Oysa aynı üretici hayvanını pazardan artan fiyatlara göre almıştı. Diğer bir deyişle yüksek fiyattan malını almış, artan kur nedeniyle yüksek yem maliyetlerine katlanmıştı. Hayvancılıkta hayvan peşin alınır, yem giderine önce katlanılır. Yani yem ve hayvanın maliyeti bir anlamda peşin ödenen giderlerdir. Satış fiyatı sonradan gelir.
Hayvan bakımının minimum 6-8 ay olduğunu dikkate aldığınızda, üreticinin bir de bu parayla eğer üretim yapmayıp bankadan faiz/kar payı aldığını düşünürseniz, 6-8 aylık faiz/ kar payı kaybı ortaya çıkacaktır.
Üreticinin beklentisi nedir? Maliyetine katlandığı para ile daha fazla para kazanmak. Peki siz bir gecede ithalat kararı verip kısa süreli çözüm ürettiğinizde olan kime olur? Maliyete katlanmış ama karşılığını alamamış üreticiye olur. Sonuçta üretici o işi yapmaz. Nitekim karın olmadığı yere yatırımcı gitmez altın kuralı çalışır.
Yem maliyetleri pahalı hale gelip elde edilen ürün (süt-et) karlı olmayınca, elindeki hayvanları da o gün geçerli olan fiyattan satar ve o işten kendini kurtardığına şansı sayar kendini.
Oysa hayvancılıkta bugün alınan kararın etkisi 2-3 yıl sonrasına sirayet eder. Bugün kesime yollanan hayvanın soyu kuruduğunda artık yeniden üretmenin maliyeti, işi sürdürmekten daha pahalıya gelir.
Oysa devletin görevi çiftçiyi ayakta tutabilmek olmalıdır. Bütün gelişmiş toplumlarda bu böyle cereyan eder. Çiftçi yıkılırsa, köyden kente iş umuduyla gelen ama yaratamadığınız iş ortamı nedeniyle sosyal patlamalara neden olabilecek milyonlarla karşı karşıya kalırsınız.
Peki fiyat regülasyonu için ithalat yapmayalım mı? HAYIR yapalım, ama bunun zamanını belirleyelim. Diyelim ki, şu tarihten itibaren örneğin 3-4 ay vadeli olmak üzere, şu oranda ve şu tonajda et ithalatı gerçekleştirilecek. Önceden malını alanları mağdur etmeyelim. Bunu yapabilmek ise sahayı bilmekten, çiftçilik mesleğinin yakınından geçmekle olur. Yoksa oturulan masanın başından iş üretmek sadece ülkenin geleceğine zarar verir, veriyor ve gelecekte verecekte.
Türkiye’nin temel ihtiyacı, hayvancılığın asıl sorununun yüksek üretim maliyetlerinin olduğunu, hayvan ırkının yüksek performansı et üretime el vermediğini, hayvancılık açısından Türkiye’nin çıkış yolunun yılın 7-8 ayını merada geçiren ve bedava beslenen koyunculukta olduğunu bilen yöneticiler.