Öyle bir gıda ürünü düşünün ki önemli bitkisel protein kaynaklarının başında geliyor.
Kalsiyum, fosfor, demir ve diğer mineraller bakımından günlük beslenmede oldukça önemli bir yere sahip.
Antioksidan içermeleri nedeniyle kalp damar hastalıkları, obezite, kanser riskini azaltmada, yüksek tansiyon ve diyabetik hastalar için uygun bir ürün.
Yemeklik baklagillerden bahsediyoruz...
Dünyada 58 milyon tonu aşan bir üretim ve 38 milyar doları aşan bir piyasa değerine sahip.
Küresel anlamda her geçen gün ekim alanı ve üretimi artıyor ama Türkiye'de tam tersi bir trend söz konusu.
Türkiye'de tüketim talebi artmasına karşın baklagillerin ekim alanlarının azalmasına bağlı olarak üretim de giderek düşüyor.
1990'lı yıllarda 20,2 milyon dekar alandan 2 milyon tonun üzerinde bakliyat üretimi gerçekleştiren Türkiye, kendi iç talebini fazlasıyla karşılıyordu. Hatta üstüne üstlük bir de ihracat yapıyordu.
Şimdilerde 7,4 milyon dekar alandan toplam 1 milyon 35 bin ton bakliyat üretimi ile nohut, fasulye, barbunya ile yeşil ve kırmızı mercimekte ithalata bağımlı hale geldik. Daha özet bir ifade ile baklagiller ekilen alanda yüzde 63, üretim miktarında ise yüzde 49 geriledik.
Kuru fasulyeyi Mısır, Etiyopya, Bangladeş ve Çin'den, nohut ve yeşil mercimeği Kanada'dan, bezelyeyi ABD, Ukrayna ve Kanada'dan ithal ediyoruz.
Ne oldu da bu noktaya geldik? İhracatçı bir pozisyondan ithalatçı bir konuma nasıl geldik?
İşin özeti, yanlış ya da eksik politikalar uyguladık.. Yeterli teşvik ve desteği sağlayamadık.. Üreticiyi küstürdük...
Bloomberg HT'de yayınlanan Tarım-Analiz programında bakliyat ve hububat sektörünün son durumunu Sezon Pirinç Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Erdoğan ile değerlendirdik.
Mehmet Erdoğan, son 2 ay içinde kırmızı mercimek, yeşil mercimek, fasulye, nohut, barbunya gibi ürünlerde ortalama yüzde 20-25 oranında ciddi fiyat artışı yaşandığına dikkat çekiyor. Bundaki temel neden olarak da kurdaki artışı gösteriyor.
Buna bir de Türkiye'nin elektrik, mazot, tohum, gübre, yem gibi üretim girdilerinin büyük bir bölümünün ithal kaynaklı olmasını ekleyin. Dövizdeki hareket tarımsal girdi maliyetlerini direk artırıyor.
Türkiye'nin, artık bakliyatta arzın talebi karşılamadığı için ciddi bir oranda ithalatçı konumda olduğunu ifade eden Erdoğan, bu durumu bakliyatta doğru politikalar uygulanmamasına bağlıyor.
Bakın Merhet Erdoğan 90'lı yıllardaki tabloyu nasıl özetliyor: “90'lı yıllarda Türkiye bazı kalemlerde dünyanın önemli ihracatçılarındandı. Kırmızı mercimek ve nohutta Türkiye ciddi ihracatçı ve dünya pazarında söz sahibi bir ülkeydi. Ancak bakliyat Türkiye'de çok ihmal edildi, çok önemsizmiş gibi görüldü ve yeterince desteklenmedi. Tarım aslında genel olarak ihmal edildi.”
Bakliyat üretiminin hububata göre daha zor ve meşakkatli olduğunun altını çizen Erdoğan, bu alandaki üretimin daha farklı desteklenmediği için üreticinin bu kez bakliyattan koparak daha kolay üretilen, satılan, hazır pazarı olan şeker pancarı, mısır, buğday gibi hububat ürünlerine yöneldiğini söylüyor.
Sonuç: Türkiye bakliyatta sahip olduğu avantajlı pozisyonunu kaybetti.
Burada üretici de kendisine göre haklı. O da yüksek girdi maliyetleri altında ezilirken hayatta kalma savaşı veriyor. Haliyle para kazanabileceği ve değer fiyata satabileceği ürünlere yöneliyor.
Her ne kadar son birkaç yılda bakliyat üretimini artırmak adına çabalar yoğunlaşsa ve desteklerde artışlar sağlansa da üreticinin kolayca küstüğü ve terkettiği bir alana aynı kolaylıkta geri dönmesi zor.
Tarımdan kopuş, kırsaldan kente göç trendi tüm dünyada var ancak bunun hızı Türkiye'de dünya ortalamasından çok daha yüksek.
Mehmet Erdoğan, dünyada kentten kırsala dönüş için bir takım önlemler alınırken Türkiye'nin bu önlemleri alma noktasında da geç kaldığı görüşünde.
Ortada bir gerçek var: Türkiye hem tarımsal arazilerini hem de tarımsal nüfusunu hızla kaybediyor. Daha pahalıya üretiyor..
O yüzden hep söylediğimiz bir konuyu yeniden tekrarlıyoruz. Türkiye'nin tarımda 20-25 yıllık makro planlara, orta ve uzun vadeli tarım politikalarına ihtiyacı var.
Mehmet Erdoğan, tarımdaki bu gidişatın ileriye dönük olası ağır faturasını ise şöyle özetliyor: “Bu tür ürünlerin stratejik önemi, ona ödenen maddi bedelden çok daha fazla. Gıda ithalatında finansal boyutu aşan asıl tehlike gelecekte buna tamamen bağımlı noktasına gelmemiz. İleride bedelini ödeyerek dahi bu ürünleri bulumama riski ile karşı karşıya kalabiliriz. Bir gıda güvenliği söz konusu olduğunda tüm ülkeler üretimlerini dünya pazarlarına arz etmektense, kendi gıda güvenliklerini sağlamak adına ihracatlarına kısıtlama getiriyor. Burada 3 mü ödedik 5 mi ödedik bunu çok önemsemiyorum, Türkiye böyle bir ithalat hacmini kaldıracak finansal güce zaten sahip ama bu stratejik açıdan tehlikeli bir durum. İşin stratejisi ya da gelecek ile ilgili boyutu bugün yaşadığımız finansal harcamadan çok daha önemli.”
Bakliyat üretiminde hızlı toparlanma adına atılacak adımların başında üreticiye verilen desteklerin artırılmasının geldiğini söyleyen Erdoğan, bunun da tek başına yeterli olmayacağını savunuyor.
Bunun yanında kırsal nüfusu ve tarımsal arazileri korumak ve geliştirmek gibi diğer faktörleri de göz önünde bulundurmak gerektiğine dikkat çeken Erdoğan, “Bölge ve ürün bazlı teşvik ve destekler doğru yönlendirilmeli. İklim değişikliği gibi faktörleri de göz önüne alarak Türkiye için bir üretim deseni belirlenmeli. Başta mazot, gübre, elektrik gibi girdilerin çiftçiye daha ucuza sağlanması gerekiyor. Tohum desteği verilmeli. Bu adımların tamamını bir paket halinde değerlendirmek gerekiyor. Bu adımların sonuç vermesi için uzun dönemli tarım reformu planlamak gerekiyor” diyor.
ÇELTİK ÜRETİCİSİ TMO'DAN FİYAT BEKLİYOR
Edirne, Türkiye'nin çeltik üretiminin yaklaşık yüzde 55'ini tek başına karşılıyor. Çeltik hasadı 15 günden beri yapılıyor ve hasadın yarı yarıya gerçekleşmesine rağmen, alım ile ilgili Toprak Mahsulleri Ofisi'nden (TMO) herhangi bir fiyat açıklaması yapılmadı. Üretici de haklı olarak beklenti içinde.
Çeltik üreticileri, “TMO'nun buğdayda yapmış olduğu üreticiyi ayakta tutma politikasını çeltikte de uygulamasını istiyoruz. 30 çarpanlı fiyatlarla çeltik fiyatı açıklayarak TMO'nun piyasaya müdahale etmesini bekliyoruz. Ofis fiyat açıkladığı takdirde, üreticilerimizin boynundaki ilmek gevşeyecektir" diyor.