Türkiye'nin farklı bölgelerinde zeytin hasadı devam ediyor.
Ancak bu yıl da rekolte tarafında çok olumlu bir tablodan bahsetmek mümkün değil. Bu da iç piyasada fiyatlara yükseliş olarak yansırken, ihracat tarafında da iyimser havayı yok ediyor. Tabii bunun tek bir nedeni yok.
Geçtiğimiz hafta sonu Ayvalık'ta Ana Gıda Komili Genel Müdürü Ümit Ersoy ile zeytin hasadına katıldık.
Hem bu yılki rekolte beklentilerini hem de Türkiye'deki zeytinliklerin durumunu konuşma fırsatı bulduk.
Önce rekolte ve fiyat beklentilerinden başlayalım..
Komili Genel Müdürü Ümit Ersoy, Ege Bölgesi'nin kuzey ve güneyinde geçen yıla göre yüzde 60 civarında daha eksik bir üretimden bahsetti.
Ancak buna karşın Mersin'in Mut İlçesi'nden başlayarak Kilis'e kadarki Türkiye'nin güney şeridinde ise çok iyi bir üretim olduğunu söyledi.
Ama tablonun geneline baktığımız zaman rekolte beklentisi oldukça düşük. Bu yıl toplam zeytinyağı üretiminin 140-150 bin ton civarında olması bekleniyor. Geçen sezondan devir stoğu ile birlikte bakıldığında Türkiye'nin kendisine yetecek miktarda zeytinyağı var. Ama Ümit Ersoy, ihracat tarafında hiç de iyimser bir hava olmadığını şu sözlerle özetliyor: “Maalesef gerek iç piyasa gerekse dışardaki fiyatların durumuna bakarak ihracat açısından güçlü, kuvvetli bir yıl geçiremeyeceğimizi düşünüyorum.”
Geçen yıl zeytinyağı fiyatlarında artışlar yaşandı. TÜİK verilerine bakarsak bu artış yüzde 100'ü aşmış durumda. Fiyat artışının hiç kimse için hiçbir zaman sempatik bir şey olmadığının altını çizen Ersoy, konuya bir de üretici tarafından bakıyor. Zeytin çiftçisinin yıllardır hakettiği emeğin karşılığını aldığı konusunda şüphe sahibi olduğunu vurgulayan Ersoy, “O nedenle geçen yılki fiyat yükselmesini düzeltici bir hareket olarak görüyorum. Bir şeyin pahalı olmasından ziyade değerinin karşılığını konuşmamız lazım. “Zeytinyağı pahalıdır” yerine “zeytinyağı değerlidir” demeyi tercih ediyorum” diyor.
'ZEYTİNDE VERİMLİLİK SORUNUMUZ VAR'
Komili Genel Müdürü Ümit Ersoy, sohbet sırasında bazı rakamlar paylaşıyor.
Son 10 yılda Türkiye'de zeytin ekilen alanlar yüzde 30 civarında arttı. Türkiye'de zeytin ağacı sayısı 170-180 milyona ulaştı. Ersoy, bir tarafta ağaç sayısı bu kadar artarken, buna paralel olarak zeytinyağı üretiminin halen beklenen düzeyde artmamış olmasında iklimin etkisi kadar verimlilik sorununu da gündeme getiriyor.
Peki bu sorun nasıl aşılır?
Ümit Ersoy bunun cevabının entegre bir çabada yattığını söylüyor.
Bu entegre çabanın bir kolunu çiftçiler oluşturuyor. Çiftçilerin yöntemlerini geliştirmesi gerektiğini kaydeden Ersoy, İspanya'da ve İtalya'da uygulanan tekniklere ve teknolojiye dikkat çekiyor. Atadan deden gördüklerimizin üzerine yeni birşeyler koyulması gerektiğinin altını çizen Ersoy, devlet ve sanayi tarafının da bu entegre çabadaki rolüne vurgu yapıyor. Ersoy, “Entegre çaba dendiği zaman bunun içinde sanayicinin de sorumluluğu var. Üniversitelerin de katkısı olmalı. Ziraatteki eğitim de çok önemli; methodları geliştirmek zorundayız” diyor.
Kısacası ürün ne olursa olsun Türkiye'de tarımın birçok kesiminde olduğu gibi zeytin konusunda da verimlilik sorunu karşımıza sık sık çıkıyor.
Artık nicelik kadar niteliğinde öneminin farkına varmamız gerekiyor. Son 10 yılda zeytinlik alanların hızla büyümesi, ağaç sayısının artması sevindirici ama bu konuda da iklim, coğrafi şartlar, toprak yapısı ve yöreye uygun yerel türleri göz ardı ederek izlenen gelişi güzel politikanın meyvesini maalesef toplamamız mümkün değil. Arazi ve ağaç sayımız artarken, üretim tarafında yerimizde sayıyorsak nerede yanlış yapıyoruz diye durup düşünmemiz gerekli.
ZEYTİNDE TEŞVİKLER YETERLİ Mİ?
Ümit Ersoy, tarımsal girdilerin yüksek olmasını teşvik ve desteklemeleri makul kılan gerekçelerin başında gösteriyor. İçerideki teşvikler kadar ihracat tarafındaki teşviklere de dikkat çekiyor.
Ersoy, “İhracat teşvikleri Türkiye'de önemli bir seviyede olmasına rağmen baz fiyatları dünya fiyatları ile dengeleyemezseniz bu denklemin içinden çıkabilmek mümkün olmaz” diyor.
Daha net bir ifadeyle teşviğin rekabet açısından ihracat tarafındaki önemine dikkat çeken Ersoy, “Teşvikler noktasında Avrupa Birliği'ndeki rakamın maalesef biz üçte birinde değiliz. Bu, Avrupa Birliği'nin zeytine verdiği önemle bizim aramızda açık ara bir farktır. Kendi gerçeklerimizle yüzleşmeliyiz. Verimlilik sorunlarını aşıp, verimliliği yükseltmedikçe, teşvikle sonsuza kadar süren bir gelişme olamaz. Bu eşyanın tabiatına aykırı” diyerek önemli bir tespitte bulunuyor.
'İHRACATTA İYİMSER OLMAK İÇİN BİR NEDEN YOK'
Sohbetin başında ihracat tarafına yönelik açıklamasını biraz daha açmasını istiyoruz Ümit Ersoy'dan...
Bu yıl zeytinyağı tarafında ihracatın iyi olması için hiç bir sebep olmadığının altını çizen Ersoy, “Türkiye rekoltenin iyi olduğu 2013 yılında 90 bin ton zeytinyağı ihracatına ulaştı daha sonraki yıl 20 bin tonların altında kaldı. Bugün itibariyle baktığımızda bu yıl için ne olacağı konusunda iyimser hiç bir tahminim yok. Çünkü fiyatlar tutmuyor” diyor.
Dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi ve ihracatçısı konumundaki İspanya'nın da küresel iklim değişiminden olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Ersoy, bunun zeytin ve zeytinyağı üretiminde de dalgalanmalara neden olduğunu hatırlatıyor.
Son yıllara bakıldığında İspanya'da zeytinyağı üretiminin 1,7 milyon tondan 700 bin tonlara gerilediğini ifade eden Ersoy, “Bu yıl muhtemelen 1,2 milyon ton seviyesinde bir üretim olacaktır. Şu anda İspanya fiyatları Türkiye'nin ciddi bir şekilde gerisinde. Bu arada birçok ülkenin yerel para birimi ABD dolarına karşı değer kaybı yaşadı. Birçok ülkenin devalüasyon sonrası satın alma gücü azaldı. Türkiye'nin fiyatları şu an İspanya'dan yukarıda. Umarız bu olumsuzluklara rağmen ihracatta kazanılmış pazarlardan uzağa düşmeyiz” temennisinde bulunuyor.
ZEYTİNYAĞI TÜKETİMİ NASIL ARTAR?
Türkiye'de zeytin tarafında üretim ve verimlilik sorunu kadar zeytinyağı tüketimi de sıkıntılı.. Yıllık kişi başı 2 litre tüketim ile dünya ortalamasının çok altındayız.
Zeytinyağı tüketiminin uzun vadede kültür ve alışkanlıklarla artırılabileceğini kaydeden Komili Genel Müdürü Ümit Ersoy, zeytin ağacını, zeytini ve zeytinyağını tanıyanların bu ürünleri daha çok tükettiğini belirtiyor.
O yüzdendir ki Türkiye'de zeytinyağı tüketiminin önemli bir kısmı zeytinyağı üreten bölgelerde gerçekleşiyor. Ersoy, Türkiye'nin önemli bir coğrafyasında zeytinyağının hiç kullanılmadığına vurgu yapıyor.
Peki tüketimi nasıl artırırız ve farklı bölgelerde yaygınlaştırırız?
Bu konuda yine entegre bir çabaya dikkat çeken Ersoy, dört bir koldan tanıtımın yapılması için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini ifade ederek, “Çocuklara zeytinyağı tanıtılmalı, değeri anlatılmalı. Zeytinyağı turizmle, sağlıkla, kozmetikle eşleşmeli. Tüm bu yönleriyle zeytinyağı tüketimi artırılabilir” diyor.
Ayvalık'ta gördüklerimizi, duyduklarımızı sizlerle de paylaşmak istedik.