Tarımda yine oldukça hareketli bir yılı geride bırakıyoruz.
2014'te don, dolu, kuraklık etkisinde bir yıl geçirmiş ve bunun hem üretici hem de tüketici tarafındaki yansımalarını konuşmuştuk.
İklim şartları açısından 2015 yılında daha şanslıydık ancak bu sefer de golü jeopolitik riskler ve yanlış tarım politikalarının sonucu ortaya çıkan ithalat ihtiyacı sonucu yedik.
Tarım sektörünün genel görünümü açısından 2015'te büyük bir değişim yaşandı mı derseniz cevabımız 'hayır'.
Bildik kronik sorunlar olduğu yerde duruyor, hatta kar topu etkisiyle giderek büyüyor ve içinden çıkılmaz bir hale dönüşüyor.
Tarımda kısa vadeli politikalarla günü kurtarma ve anlık çözüm üretmeye yönelik bakış açısı hakim. Tıpkı diğer alanlarda olduğu gib tarım sektörünün de acilen yapısal reformlara ihtiyacı var. Orta ve uzun vadede üretici hâlâ önünü göremiyor. Bu da tarım sektöründeki kan kaybınının sürmesine neden oluyor.
GSYİH içinde payı yüzde 10'a yaklaşan tarım sektörü bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 3,6, ikinci çeyrekte yüzde 7,3 ve üçüncü çeyrekte yüzde 11,1 büyüyerek 9 aylık dönemde yüzde 8,9 büyüme kaydetti.
“Rakamlardaki olumlu tablo sektörün geneline nasıl yansıdı?” diye sorarsanız gelin cevabını birlikte arayalım.
İsterseniz yıl başından bu yana tarım sektöründe neler yaşadık kısaca başlıklar halinde hatırlayalım.
ENFLASYONDA GIDA ETKİSİ
Yılın ilk aylarında don, dolu ve ani sağanak yağışlarla tarım arazilerinde hasarlar yaşandı ancak ortaya çıkan fatura açısından bir önceki yıla göre üretici biraz daha şanslıydı.
2015'in ilk yarısına kadar enflasyonda gıda fiyatlarının etkisi önemli ölçüde hissedildi.
Başta yaş meyve sebze olmak üzere işlenmemiş gıda ürünlerindeki fiyat artışları kısmen kontrol altına alınsa da aynı başarı kırmızı et tarafında elde edilemedi.
TÜİK verilerine göre son 1 yılda kırmızı et fiyatları yüzde 25 arttı. Aslına bakarsanız sokakta hissedilen artış bunun da üzerinde. Özelikle kurban bayramı öncesinde tavan yapan kırmızı et fiyatları ile birlikte gündeme hemen aynı senaryo getirildi: İthalat kapıları açılacak, canlı hayvan ithalatı ile içeride fiyatlar aşağı çekilecek ve tüketici ucuza kırmızı et tüketecekti.
Sonuç mu?
Tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi defalarca denenmesine rağmen çözüm olmadığı anlaşılan ithalat yine çare olmadı. Canlı hayvan ithalatının yanında dondurulmuş et ithalatına da kapı açan Türkiye'de kırmızı et fiyatları bir türlü düşürülemedi. Ama birileri yine bu işten para kazandı. İçeride üretici zora düştü, tüketici halen pahalıya et tüketiyor. Kısacası kırmızı et tarafında sorunun ve çözüm yolunun herkes tarafından bilinmesine karşın hâlâ yanlışta ısrar edilmesi 2015 yılında da devam etti.
PATATES FİYATLARI GÜNDEM OLDU
Bir de bunun üzerine son aylarda yeni bir tip virüs ile yeniden ortaya çıkan şap hastalığı da zaten istikrarı pamuk ipliğine bağlı olan hayvancılık sektörüne ayrı bir darbe vurdu.
Hemen unutmadan belirtelim tüketicinin cebini yakan gıda ürünü sadece kırmızı et değildi. Baharattan bakliyata kadar birçok üründe fiyat artışları yüzde 30-40'lar seviyesini buldu ama asıl rekor zeytinyağında yaşandı. Olumsuz iklim koşulları ve verim probleminden kaynaklı düşük rekolte ile birlikte son 1 yılda zeytinyağı fiyatları yüzde 105 arttı.
Mayıs ayında gündeme patates damgasını vurdu. Fiyatı 5-6 lirayı bulan patates, tarım sektöründe arz-talep dengesindeki oynaklığın ve fiyat istikrarında her dönem tartışılan aracı-stokçu etkisinin tipik bir yansıması oldu.
Kısacası tüketici fiyatlarındaki ateş, resmi rakamların çok ötesinde sofralarda hissedildi.
ÇİĞ SÜT ÜRETİCİSİ SIKINTIDA
Tarım sektöründe bu yılın talihsiz bir diğer kesimi ise süt üreticileri oldu. Ulusal Süt Konseyi tarafında 6 ayda bir tavsiye niteliğinde belirlenen çiğ süt fiyatları Temmuz 2014'ten buyana değişmedi. Son 17 aydır başta yem olmak üzere birçok girdi tarafında fiyatlar hızla artarken, Tarım Bakanlığı'ndan Aralık ayı başında sadece “Geçmiş 3 aylık süt destekleme primini 9 kuruş olarak belirledik” açıklaması geldi.
Özellikle tarımsal girdi ve hammadde tarafında ithalata bağımlı konumdaki Türkiye'de doların yukarı yönlü hareketi birçok sektörde olduğu gibi tarım sektöründe de olumsuz sonuçlar doğurdu. Özellikle beyaz ve kırmızı et sektörü, tohumculuk ve bakliyat tarafı kurdan en çok etkilenen alanların başında geldi.
Türkiye'nin komşularıyla yaşadığı sorunlar da hem ithalat hem de ihracat tarafında tarım sektörüne oldukça sıkıntılı bir yıl geçirtti. Yıl içerisinde en büyük ihracat pazarımız konumundaki Irak-Kuzey Irak tarafında gümrükte yaşanan sorunlar üreticiyi olumsuz etkilerken ihracat rakamlarına da negatif yansıdı. Buna son dönemde Rusya ile yaşanan uçak düşürme krizi de eklenince özelikle yaş meyve sebze tarafında hem üretici hem de ihracatçı tarafında ciddi risk ve belirsizlik havası oluştu.
GDO'LU YEM GÜNDEM OLDU
2015 yılının fotoğrafına bir de tüketici tarafından bakarsak yine gıda denetimlerinin sık sık sorgulandığı, yaptırımların yetersizliğinin tartışıldığı bir yıl oldu. Yapılan denetimler sonucu bir çok markalı ambalajlanmış üründe at ya da eşek eti, bazılarında ise tükrük bezi ya da deri dokusu tespit edildi. Yine farklı illerde defalarca ceza kesilmesine rağmen bazı kasap ve restoranlarda at ya da eşek eti ele geçirildi. Böylece geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi tüketicinin güvenilir gıdaya erişimi ve denetimlerin nicelikten niteliğine kadar pek çok konu 2015 yılında da tartışılmaya devam etti.
2015'te genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) konusu yem ithalatı tarafında yeniden tartışma konusu oldu. Biyogüvenlik Kurulu, Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği'nin başvurusu üzerine genetiği değiştirilmiş 6 mısır, 2 soya çeşidi ve ürünlerinin hayvan yemlerinde kullanımına izin verdi. Böylece bugüne kadar 7 soya ve 25 mısır çeşidi olmak üzere toplam 32 çeşide sadece yem amaçlı kullanılmak üzere GDO'ya onay verildi.
MERALAR KENTSEL DÖNÜŞÜME AÇIK HALE GETİRİLİYOR
Gelelim içeride yaşanan bir diğer sıkıntılı konuya. 1 Kasım seçimlerinden hemen önce 30 Ekim tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik ile mera ve yaylak alanları 20 yıllık ot bedelinin ödenmesi ile kentsel dönüşüme açık hale getirilebilecek. Bir taraftan tarım arazilerinin korunması ve imara açılmaması yönünde sık sık kamu spotu yayınlanırken, diğer taraftan da böyle bir adım atılması çelişkiyi net şekilde ortaya koydu.
Aslında tarım sektöründe tablo bunlarla sınırlı değil. Her daim gündemde olan ama seslerini bir türlü duyuramayan mevsimlik tarım işçilerinin çalışma şartları, gıda güvenliği, tüketicinin güvenilir gıdaya erişimi, GDO, tarım arazilerinin kaybı, kırsaldan kente göç gibi birçok konu hep konuşuldu ve konuşulmaya devam edecek.
Tarım sektörü açısından 2015'teki en büyük değişimlerden birisi de bakanlık tarafında yaşandı. 1 Kasım seçimleri sonrası Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı için Mehdi Eker'den Recep Konuk'a kadar kulislerde farklı isimler konuşulurken Faruk Çelik kararı sürpriz olarak karşılandı.
Bakan Çelik, koltuğa oturur oturmaz iki önemli krizi kucağında buldu. Bir tarafta Rusya krizi diğer tarafta şap hastalığı ve bekleyen diğer sorunlar...
Umarız 2016, krizlerin, sorunların ve risklerin kısır döngü içinde tartışıldığı bir yıl yerine çözüm yolları ve yapısal reformlara odaklanılmış, somut adımların atıldığı bir yıl olur.
Tarım sektöründe daha bereketli ve istikrarlı bir yıl geçirmek dileğiyle...