Türkiye'de gıda enflasyonu son dönemde bir düşüş eğiliminde olsa da gıda sepetinde bir kalem var ki tüketicinin cebini yakmaya devam ediyor.
Kırmızı et fiyatlarındaki durdurulamayan yükseliş yeniden ekonomi yönetiminin gündeminde.
Temmuz ayı itibariyle son 1 yılda dana eti fiyatlarının yüzde 28 zamlanması, koyun eti fiyatlarının ise yüzde 13,6 yükselmesi vatandaşı olduğu kadar Merkez Bankası yönetimini de tedirgin ediyor. Dünyada ise tam tersi bir trend ile et fiyatları son 1 yıldır düşüşte. FAO'nun gıda fiyatları endeksine göre dünyada et fiyatları son bir yılda yüzde 16,2 geriledi.
Aslında 'pahalı kırmızı et' konusu artık neredeyse Türkiye'nin kronikleşen bir sorunu haline geldi.
Tarım politikalarının sık sık sorgulandığı Türkiye'de yıllardır ne et ne de süt piyasasında bir istikrardan bahsetmek oldukça zor.
Peki tarımsal hasılada Avrupa birincisi, dünya yedincisi olmakla övünen Türkiye nerede yanlış yapıyor ki üreticilerin hızla terkettiği tarım sektöründe yıllardır tüketici pahalıya kırmızı et tüketiyor?
Burada üretimden tüketim sürecine kadar farklı yapısal sorunlar ve tarım politikasına yönelik çıkmazlar söz konusu.
Çıkmaz sokağın sonunda ise hep ithalat gündeme geliyor. Ekim 2014'ten bu yana süren besi danası ithaline ek olarak şimdi de Et ve Süt Kurumu tarafından gerçekleştirilecek karkas et ithaline yeşil ışık yakıldı.
Peki kırımızı et fiyatlarını ithalat politikalarıyla terbiye etmeye çalışmak sorunu ne kadar çözebilir?
Sektör oyuncuları yanlış politikalar sonucu mevcut şartlarda ithalatın kaçınılmaz olduğunu ancak bunun kalıcı bir çözüm olmadığı görüşünde birleşiyor.
Eko-Tarım programına katılan Ulusal Kırmızı Et Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Özer Türer, bir taraftan besilik dana açığına dikkat çekerken diğer taraftan da sorunun çözümüne yönelik alternatif öneriler sunuyor.
Eldeki inek sayısının Türkiye'deki süt ihtiyacını hemen hemen karşıladığını ancak süt sığırcılığını artırarak besiyi regüle etmenin mümkün olmadığını kaydeden Türer, “2015 yılında bir şanssızlık var. Kurban Bayramı her yıl öne çekiliyor, tüketim yazın daha çok artıyor ve turizmin de etkisi ile eldeki besilik danalar bugünkü ihtiyacı karşılamıyor” diyor.
Karkas et ithalatını kimsenin istemediğinin altını çizen Türer, söz konusu ithalat hamlesi ile fiyatların biraz aşağı gelebileceğini belirtiyor ancak ithalatı kalıcı bir çözüm olarak görmüyor.
Son 10 yılda büyükbaş hayvan sayısında yüzde 40 artış varken et tüketimindeki artışın yüzde 125 seviyesinde olduğunu hatırlatan Türer, arzın talebe yetişemediğini belirtiyor.
Bu noktada kırmızı et denince hemen büyükbaş hayvancılığı konuşuyoruz ancak dikkatlerin biraz da küçükbaş hayvancılığa çevrilmesinde yarar var.
Türkiye'de Cumhuriyet dönemi ve daha geçmiş dönemlerde koyun ve keçi etinin büyükbaşa göre daha çok tüketildiğini hatırlatan Türer, “Fakat son dönemlerde sanayi ürünleri ön plana çıktıkça sanayicinin işine geldiği için halk dana etine yönlendirildi. Sütçü ırklardan et elde etme süreci yaşanmaya başladı ki bu da et-süt üretimi dengesini bozdu. Neden biz eskisi gibi kuzu ve oğlak etine önem vermiyoruz?” diye de sormadan edemiyor.
Türkiye'de yıllık 1 milyon 200 bin tona yakın bir et üretimi varken koyun ve keçi eti üretimi bu rakamın sadece 100 bin tonunu oluşturuyor.
Yani yıllık et üretimimizin yüzde 10'u bile değil. Türer'e göre eğer biz koyun-keçi eti üretiminin payını yüzde 10'dan yüzde 25'e çıkarsak Türkiye'nin et sorunu ortadan kalkacak. İthalat konusu gündeme gelmeyecek.
Özer Türer, kırmızı et fiyatlarını konuşurken hayvancılığın kanayan bir yarasının da fiyatlar üzerindeki dolaylı etkisine değiniyor. Türkiye'de buzağı ölümlerinin oranı yüzde 20-25 seviyelerinde olduğunu söyleyen Türer, “Bu oran yaklaşık 2,5 milyon hayvana tekabül ediyor. Zaten bizim açığımız o kadar. 1 milyon hayvan dahi piyasayı regüle edebilir” diyor.
Ve üreticinin kronikleşen sorunu olan yüksek girdi maliyetleri de kırmızı et fiyatlarındaki bir başka etken. Türer, “Büyükbaş ve küçükbaş hayvan üreticilerine yem, mazot gibi girdi maliyetlerinde de ciddi kolaylıklar getirilmeli. İnsanların bu işi verimli, sürdürülebilir bir şekilde yapması için bu adımlar mutlaka atılmalı” diyor.
Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazlı Yalçındağ ise artan alım gücüne paralel olarak turist sayısındaki artış ile birlikte et tüketim miktarının oldukça yükseldiğini ancak arzdaki yükselişin bu trendin gerisinde kaldığını söylüyor. Yalçındağ, “Türkiye'de kırmızı et üretimi de artıyor ama maalesef istenilen noktada değil. Arz talebi karşılamadığı için fiyatlar yükselişte” diyor.
Yalçındağ, büyükbaş tarafında hem süt üretimini sürdürüp hem et üretimini artıracak şekilde kombine ırklara yönelinmesi gerektiğinin altını çiziyor.
“KARKAS ET İTHALATICI KALICI ÇÖZÜM DEĞİL”
Türkiye'de hayvan sayısı istenilen noktaya gelene kadar besi materyali ithalatına mecburen ihtiyaç olduğunu belirten Yalçındağ, “Karkas et ithalatı kalıcı bir çözüm değil. Türkiye'de üretimin sürekliliğini korumak lazım. Et ithalatının geçmiş dönemde sanayiciden başka kimseye bir faydası olmadı” diyerek orta ve uzun vadeli politikaların gerekliliğine dikkat çekiyor.
Kırmızı Et Üreticileri Merkez Birliği Başkanı Bülent Tunç ise bugün et ithalatının yapılmasını gerektiren sebeplerin oluştuğunu ancak bunun kalıcı bir çözüm olmadığı görüşünde. Tunç da Türkiye'nin yapısının küçükbaş hayvancılığa daha uygun olduğunu ve koyun, kuzu, oğlak eti tüketiminin artırılması ile fiyatlarda dengenin sağlanacağını savunuyor.