Jeopolotik risk mi dediniz?

Önce Türkiye'de Diyarbakır'da, Suruç'ta, Ankara'da patladı bombalar. Daha sonra sivil Rus uçağı düşürüldü. Hemen arkasından Beyrut'ta intihar bombacıları ortaya çıktı ve en son olarak da Paris'de 7 ayrı yerde aynı anda patlama ve silahlı saldırılar yaşandı. Çok uzun bir zamandan bahsetmiyorum. Bu yazdıklarımın hepsi son 4 ayda içinde oldu. Terör örgütü IŞİD'ın üstlendiği bu saldırların sonunda farklı noktalarda 1000'den fazla masum insan can verdi.
Fransa'nın 11 Eylül'ü
Cuma günü Paris'te yaşanan ve 132 kişinin hayatını kaybettiği saldırılar Fransa için olduğu kadar bütün Avrupa ülkeleri için de büyük bir şok oldu. Daha önce IŞİD'in yarattığı terörü uzaktan izleyen Avrupa, son saldırıların ardından IŞİD hakında aldığı her kararın kendi topraklarında da yankı bulabileceğini net olarak görmüş oldu. Bundan tam 14 yıl önce ABD'nin El Kaide terörü ile New York'ta tanışmasının yarattığı şok ne ise, IŞİD'in bu hafta Avrupa'nın göbeğinde aynı anda 7 ayrı yer de saldırı düzenleyebilmesi de, Batı dünyası için aynı derecede şok edici bir gelişme oldu.
IŞİD'in hesabı belli
Suriye ve Irak topraklarında kendine kurtarılmış bölgeler yaratan, petrol geliri olan ve farklı bölgelerden "cihata davet" sloganı ile yeni savaşacak insan akışı sağlayabilen IŞİD'in Paris saldırıları ile verdiği mesaj sanırım net. Suriye'nin kuzeyindeki IŞİD mevzileri ABD ve diğer müttefik güçler tarafından vurulurken, IŞİD de "savaşı sivillerin yaşadığı bölgelere" taşıyarak yeni bir stratejye geçti. Bu stratreji ile ABD'nin başını çektiği IŞİD ile mücadele eden güçlere göz dağı verilmek isteniyor.
Avrupa'da medeniyetler çatışması tartışması alevlenir mi?
Paris katliamını yapan terörist bir örgüt olsa da, saldırıları yapanların bir kısmının Avrupa ülkelerinde doğmuş Müslümanlar olması ve bunların bir kısmının da AB ülke pasaportu taşımaları konunun diğer bir can alıcı kısmı. AB ülkeleri içinde Müslüman nüfusun en yoğun yaşadığı ülkelerden biri Fransa. Toplam nüfusun 2014 yılı istatistiklerine göre yüzde 8'i Müslüman. Oran, Almanya'da yüzde 6, İngiltere ve İsveç'te ise yüzde 5 seviyesinde.
Yapılan araştırmalara göre 2050 yılında AB nüfusunun ortalama yüzde 10'unun Müslüman olacağı hesaplanıyor. Ancak bu hesaplar son mülteci akınından önce yapılmıştı. Sadece 2015 yılı içinde büyük çoğunluğu Müslüman olan 1 milyon göçmen AB ülkelerine iltica etmek için göç etti.
Her gün artan mülteci sayısı, Paris katliamı ve diğer yaşanan talihsiz gelişmeler Avrupalıların aklında soru işaretleri yaratıyor. Bu soru işaretlerinin ortadan kaldırılması ve işin "cadı avına" dönmemesini sağlamak Avrupalı siyasetcilerin nasıl bir algı yönetimi yapacağı ile alakalı. Ancak Avrupa'da artan milliyetçi akımlar (Fransa'da Le Pen, Almanya'da Pegida gibi) ve bunların son seçimlerde aldıkları başarılı sonuçlar, bu "algı yönetiminin" kolay olmayacağını gösteriyor.
Ekonomi...
Bu meselenin ekonomi kısmını konuşmak ise işin en can sıkıcı kısmı. İnsanlar ölüyor ve biz "Ekonomi nasıl etkilenir?" diye soru soruyoruz. Ancak son 5 yıldır bitmeyen ekonomik kriz, gelir dağılımındaki son yüzyılın en çarpık ve adaletsiz sonuçlarının günümüzde ortaya çıkıyor olması, işsizliğin Avrupa'da bile yüzde 15-20'lerde olması aslında terörü ve sonundaki nefreti körüklüyor.
"İşin sonunda ekonomi nasıl etkilenir?" sorusu bence de son derece "itici" bir bakış açısı!
Ancak bütün bu olup bitenin ardında ekonomi kriz ve refah paylaşındaki büyük arızanın olduğunu bilememiz lazım!