Türkiye tarihinde ilk kez 5 ay arayla tekrarlanacak olan bir seçime artık günler kaldı. Bu son hafta içerisinde sandığa gitme ve oy kullanmaya ilişkin vurgu da artmaya başladı. Oy vermek hem demokratik bir hak hem de bir vatandaşlık görevi olması nedeni ile bu vurgular ve sandıkta iradenin temsilini arttırma çabası çok doğal. Biz de verilere ışığında Türkiye'deki seçmenlerin bu görevi ne kadar yerine getirdiği üzerinde bakalım.
Avrupa ile Yarışıyoruz...
İlk olarak sandığa gitme alışkanlığımız diğer ülkelere göre ne seviyede bir bakalım. OECD ülkelerinde yapılan en son seçimlere ve oradaki katılım oranlarına baktım. Sıkı durun, toplam 34 ülke içerisinde Türkiye 4. sırada sandığa gitme oranında (bkz. Grafik 1). Son seçimdeki %86,5'luk yurt içi katılım oranı ile, yarım milyondan az seçmeni olan Lüksemburg'u saymazsak ilk üçte yer alıyoruz. Fransa'yı, İtalya'yı hatta Danimarka ve İsveç'i bile geride bırakmışız. Bunun da ötesinde, 7 haziran seçimleri 2015 yılı içerisinde yapılan 30 seçimin içinde dünyada en fazla katılımın olduğu üçüncü seçim (Kazakistan %95, Özbekistan %91). Bu çerçeveden bakınca seçimlerdeki katılımızın aslında çok çok iyi seviyelerde.
Seçime katılmayanlar kimler?
Vietnam, Ruanda, Türkmenistan ve Doğu Timur'da seçimlere katılım %97-99 aralığında, ama nedense demokrasinin işler olduğu ülkelerde bu oranlara yaklaşan ülke pek yok. Bunun ilk nedeni demokratik toplumlarda seyahat etme ve sandığa gitmeme özgürlüğünün olduğunun altını çizmekte fayda var. Bir diğer önemli etken ise toplumlarda hayatın doğal akışı gereği bir "acil durum" oranı (doğum, ölüm, yaşlılık, engelli, hastalık, ikamet değişikliği, iş, seyahat vs.) olmasıdır. Seçmenlerin önemli bir kısmı bu nedenle sandığa gidememektedir. Türkiye için kabaca yaptığım hesaplamaya göre oy vermeyen 7 milyon seçmenin 4-4,5 milyonunu istese bile oy verebilecek bir durumda değil. Yani teorik olarak bizim ulaşabileceğimiz maksimum katılım oranı %92-93, nitekim Türkiye'de katılımın rekoru 1987 seçiminde katılım %93,28 ile kırılmış. Bu arada eldeki nüfus verisinin doğru olduğunu varsayıyorum ki orada da çıkan haberlere bakılırsa bir hata payı var.
Tatilciler
Gelelim tatilcilere... Her seçim öncesi tatilcilere ilişkin epey spekülasyon yapılır ve onların yüzünden bazı partilerin az oy aldığı bazılarının ise çok oy aldığı iddia edilir. Özellikle tatilcilerin rahatlarından taviz vermeyip vatandaşlık görevlerini yerine getirmedikleri üzerinedir tartışma. Aslında yazının başında Türkiye'de katılımın epey yüksek olduğunu görmüştük. Ülkemizde TÜİK'e göre nüfusun sadece %30 kadarı evden uzakta 1 haftalık bir tatile çıkabiliyor. Bu da genelde yaz aylarında gerçekleşiyor. Bunun da ötesinde tatile çıkabilenlerin %73'ü yakınlarını ziyaret ediyor, sadece %10'u tatil, eğlence amaçlı seyahate çıkıyor (bkz. Grafik 2). Yine TÜİK'in turizm istatistiklerinden yola çıkarak sonbaharda bir haftada yaklaşık 200-250 bin kişinin seyahatte olduğunu hesaplayabiliyoruz. Bu durumda "tatilcilerin" seçim sonucuna etkisi %0,4 kadar bunun hepsinin tek bir partiye oy veren seçmen olduğunu düşünsek bile oldukça küçük bir oran. Bu veriler "tatilcilerin, seçime etkisinin bir efsane olduğunu gösteriyor.
Sandığa Gitmeyenler Gitse Kime Oy Verirdi?
Bu durumda sandığa gitmeyen ama tatile de gitmeyen, bir mazereti olmayan 3 milyonluk bir küskün/protestocu/siyasetten uzak seçmen var demektir. Elimizde kapsamlı bir anket verisi yok analiz yapabilmek için, ancak son seçimdeki ilçe bazlı katılım oranları ile partilerin aldıkları oy oranları arasındaki ilişki bize önemli ipuçları verebilir. Son seçimde 947 ilçede oy kullanıldı. Her bir ilçedeki seçime katılım oranı ile o ilçedeki ilgili partilerin aldıkları oy ilişkisi aşağıdaki grafikte her bir parti için hesapladım. Ortaya ilginç bir sonuç çıktı. AKParti haricindeki diğer tüm partilerin oyu seçime katılım arttıkça artıyor. AkParti'nin oyu ile katılım arasındaki korelasyon negatif 0.24, yani katılım 1 puan arttığında AKP'nin oyu yaklaşık 0,24 puan azalıyor (ya da tam tersi). Sandıktaki katılımın artması en çok CHP'ye yarıyor: katılımın 1 puan artması CHP'nin oy oranını 0,30 puan kadar arttırıyor.
Sonuç olarak
Görüldüğü üzere tatilcilerin oranı çok düşük, ancak seçime mazeretsiz olarak gitmeyen "tatilcilerin" 15-20 katı kadar bir kitle var. Bu seçmenleri ikna edebilecek, sandığa götürebilecek parti önemli bir avantaj sağlıyor ve bu avantaj muhalefet partileri lehine görünüyor. Ancak sandığa gitme oranı olabilecek en üst sınırlarda, Kuzey Kore gibi %99.97'lik katılım oranına ulaşmak için onların yöntemlerini örnek almak istemeyiz sanırım. Sandığa gitmeye karar vermiş seçmeni etkilemek çok daha karlı.