Dolardaki son zamanlardaki dalgalanmalar bırakın tasarrufu ay sonunu zorlukla getiren milyonları pek ilgilendirmiyor. Pek çoğumuzun kulağına "dolar dalgalanırsa dalgalansın bize ne, doları/parası olan düşünsün" lafları çalınmıştır son günlerde.
Gerçekten de, Türkiye'de, ilk elden dövizdeki hareketlerden etkilenecek oranda tasarrufu olan oldukça küçük bir kitle var. BDDK verilerine göre bankalardaki mevduatın yarısından fazlası sadece 65 bin hesapta, geri kalanı ise 61 Milyon hesapta bulunuyor. Peki gerçekten sadece parası olan mı düşünsün? Sırayla bakalım.
Her Tükettiğimizi Biz Üretmiyoruz!
Ekonomimiz kapalı bir ekonomi değil yani diğer ülkelerle alış verişimiz var. Bu alış veriş 2014 yılında 400 Milyar dolar kadardı. Dolayısıyla kurdaki değişim, ekonomistlerin "kur geçişkenliği" dediği bir kavram aracılığı ile fiyatlara yansır ve bu da hepimizin satın alma gücünü etkiler. "Kur geçişkenliği katsayısı" bize kurdaki yüzde 1'lik değişimin uzun vadede yüzde kaçının fiyatlara yansıdığını gösterir. İlgili literatür epey geniş, Kabaca Türkiye'de kurun 2 TL'den 2,65 TL'ye çıkması, fiyatların yaklaşık olarak bir yıl içerisinde yüzde 8-12 seviyesinde artmasına neden olabileceğini söyleyebiliriz. Bir başka ifadeyle her şeyi kendimiz üretmediğimiz için hayat biraz daha pahalı olacak, yani fakirleşeceğiz.
Her Ürettiğimizi Biz Tüketmiyoruz!
Kurdaki yukarı yönlü hareket ürettiğimiz malları ihraç ederken bize bir avantaj sağlar. Daha fazla ihracat gelirimiz üzerinde pozitif bir etki yapar. Ancak burada da ihraç ettiğimiz ürünlerin ne olduğu ve bu ürünlerin ne kadarının yerli üretimle ne kadarının ithal girdi ile yapıldığı önemlidir. Mesela, arabanın parçalarının büyük bir kısmını ithal edip, Türkiye'de montajını yapıp ihraç ediyorsak, buradaki avantajın önemli bir bölümünü kaybediyoruz. Ekonomi Bakanlığı'nın verilerine göre imalat sanayinde yapılan her 100$'lık ihracatın yaklaşık 71$'lık kısmını ithal ara malına ödüyoruz. Yani kurdaki hareket bu anlamda çok da yüzümüzü güldüremiyor, çünkü ihraç edebilmek için bol bol ara malı ithal etmek zorundayız.
Kime Satıyor, Kimden Alıyoruz
Peki bu genel çerçeveden bakınca, biz neler satıyoruz, neler alıyoruz? Kime satıyoruz kimden alıyoruz? Tablo 1'de 2014 yılı dış ticaret karnemiz var. Geçen yıl diğer ülkelere 157,6 Milyar $, ihracat 242,2 Milyar $'da ithalat yapmışız, yani yaklaşık 85 milyar dolar açık vermişiz. Bunun ötesinde dış ticaretimizin yarısını Avrupa ve ABD'yle yapmışız, bu ülkelerle dış ticaret açığımız 27 milyar dolar, bu ülkelerden de sattığımızdan daha fazlasını onlardan satın alıyoruz. Bunun da ötesinde, diğer bir dezavantajlı durum ise genelde girdilerin dolar ile alınıp önemli bir kısmının Euro ile ihraç ediyor olmamız. Doların Euro karşısında değer kazanması bu anlamda da bize olumsuz etkiliyor.
Ne Satıyoruz, Ne Alıyoruz!
Dünyayla olan ticaretimizde SITC ürün gruplandırmasına göre yaklaşık 2917 farklı ürünü alıp satıyoruz. Tablo 2'de en çok ihraç ve ithal ettiğimiz 15 ürün grubunun verisi yer almakta. Listeye baktığımızda çoğunlukla işlenmiş hammadde (pamuk, bakır, poliropilen vb.) ve bilgi yoğun üretim gerektiren ürünleri (telefon, uçak, bilgi işlemciler, dizel motorlar vb.) ithal ettiğimizi görüyoruz. Sattığımız ürünler ise ağırlıklı olarak tekstil ve mücevherat. İhraç ürünlerimizde yukarıda bahsi geçen ithal girdi kullanımını da bu listede net bir şekilde görebiliyoruz. Binek otomobil ihracatımız 7 milyar dolar civarında, ama 2 milyar dolar civarında sadece dizel/yarı dizel motor ithal ediyoruz.
Özetle kurdaki yukarı yönlü hareket bizim yüksek teknoloji ürünlerini, enerjiyi daha pahalıya alacağımızı ve dünyaya daha rekabetçi (ucuz) tekstil ürünleri satabileceğimizi gösteriyor. 85 milyar dolarlık dış ticaret açığını göz önüne aldığımızda her şeyin biraz daha pahalı olacağını, dolarınız olmasa da hepimizi etkileyeceğini net bir biçimde söyleyebiliriz.