Türk Lirası’nın üzerindeki baskılar neler?
Türk lirasında görülen sert değer kaybının arkasındaki 4 neden

Geçen haftanın ekonomik anlamda en önemli konu başlığı TL’nin değer kaybı sonrasında “rekabetçi kur” kavramı idi. İşin rekabetçi boyutu bir yana dursun, şimdi herkesin merak ettiği konu TL’nin değer kaybının nereye kadar süreceği olgusu.
Aslında TL’sı üzerinde 4 temel baskı var:
Siyasi gelişmelerin ortaya çıkardığı belirsizlik ortamı
Çin’in geçtiğimiz hafta Yuan’ın değerini devalüe etmesi sonrasında ortaya çıkması muhtemel kur savaşları
Fed’in Eylül ayında muhtemel faiz artırımı sonrası doların tüm gelişen ülke paraları karşısındaki olası değer kazanımı
Türkiye özelinde siyasi belirsizliğin devamı sonucunda “Not İndirimi” gelme olasılığı
Tüm bu unsurları alta alta üst üste koyduğumuzda ilk sırada şüphesiz “Siyasi Gelişmelerin Ortaya Çıkardığı Siyasi Belirsizlik Ortamı” yer almakta.
7 Haziran 2015 Genel Seçimi sonucunda Türkiye Seçmeni tüm siyasi partilere “Bir araya gelin, asgari ortak noktalarda uzlaşın ve Türkiye’nin sorunlarını çözün” mesajını verdi.
Ancak bu mesaj siyasi partiler tarafından “anlaşılmamış” ya da halkın mesajı “yok sayılmış” olacak ki, bırakın asgari müşterekleri daha ilk günden erken seçim dillendirildi.
Kelime anlamını ilk defa duyduğumuz “İstikşafi” görüşmeler boşa geçen koskoca bir zaman aralığında “koalisyon ortağı olmak önerilmeden” sona erdi.
Geldiğimiz noktada belirsizliğin arttığı her adımda dolara olan talep arttı.
Neticede Türkiye tekrardan seçime gidiyor ve anket sonuçlarına göre bugünkü durumdan farklı bir durum çıkması şu an için olası görülmüyor. Yeni bir seçimin Türkiye’ye ne kazandıracağı ise soru işareti. Zira uzun bir aradan sonra “terör” tekrar hortladı ve “barış süreci yoluyla” elinde “tek bir hikayesi kalan Türkiye”nin başkaca bir hikayesi de yok. Bu bile başlı başına bir kayıp.
Unutmamak lazım ki, Türkiye’nin notunu artıran kredi derecelendirme kuruluşları “Barış Süreci”ne büyük vurgu yapmış ve bunun neticesinde not artımına gitmişti.
Öte yandan, dünya ile entegre olmaya başlamış İran’a Ortadoğu’da yeni bir yön bulunmaya çalışılırken içeride siyasi hırslara sahip olup hükümet kurmamak Türkiye’ye gelecek 20-30 yılda neler kaybettirir? Bunun hesabını dahi yapamıyoruz.
Çevre ülkelerde yeni gelişmeler varken, Çin’in parasını devalüe etmesi Türkiye için henüz bir tehdit görülmese de yakın gelecekte olası bir kur savaşı içinde olmasına engel değil.
Çin ile ticaret yapan ülkeler kendi milli paralarını tek tek devalüe etmeye başladılar. Bunun bulaşıcılık etkisi ve bize ne zaman sirayet edeceği konusu ise başlı başına bir soru. Bizim büyük ticareti partnerlerimizin pek çoğunun (Almanya, İtalya, İngiltere vbg.) Çin’le yoğun ticaret ve rekabeti olduğunu dikkate aldığımızda aslında tehlike öyle gözüktüğü kadar uzak değil.
FED konusunu ise uzun zamandır konuşuyoruz. Sanırım herkes en az Yunanistan konusu kadar bu konudan da bıktı usandı.
Artık herkes FED’in faiz artırımının hesapsız kitapsız basılan Amerikan Doları’nın ana vatanına geri çağrılması demek olduğunu biliyor. Bunun neticesinde en büyük beklenti, doların gelişmekte olan ülkelerden çıkıp gelişen ülkelere ve özelde ABD’ne geri döneceği. Nitekim Doların hareketi incelendiğinde kriz sonrası 6 yıllık dönemde gelişen ülkelere giren dolar miktarı yaklaşık 3 trilyon iken, son 13 ayda çıkan miktar yaklaşık 1 trilyon Dolar civarında.
Faiz artırımının zamanının belli olması hatta gerçekleşmesi, gelişen ülke paraları üzerindeki baskıyı uzun dönemde kaldırabilir ama kısa dönemde tüm gelişen ülke paraları gibi Türk Lirası üzerinde de bu baskı oldukça fazla.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, Türkiye’nin hızla terör ortamına ve siyasi belirsizliğe doğru yol alması, siyasilerin halk kadar duyarlı olmamaları, Türkiye’yi yatırım yapılabilir olma statüsünden hızla uzaklaştırıyor. Ortaya çıkan yeni durum da “not indirimi” için olanak tanıyor.
O nedenle yakın gelecekte sürecin aynı devam etmesi durumunda “not indirimi” gelirse bu çok şaşırtıcı olmayacaktır.
Tüm bu olasılıklar yaşanırken, Merkez Bankası’nın genel temkinli yapısının nereye kadar gidebileceği sorusunu bu yazının konusu yapmıyorum. Zira gelişen olaylara karşı Merkez Bankası’nın mevcut ve olası tavrı ayrı bir yazı konusu yapılacak kadar önemli.
Özetle, karamsar olmamaya niyetli olsak da, tüm olasılık ve gerçekleşmeleri üst üste koyduğumuzda Dolar’ın Türk Lirası karşısında yukarı gitmek için çok sebebi varken, Türk Lirası’nın değerlenmesi için mevcut durumda somut hiçbir veri yok.
Umarız biz yanılırız ve yıl sonunda Dolar’ın Türk Lirası karşısındaki bu seviyelerini bile arar hale gelmeyiz.