Yıllar önce ders kitaplarından birinde rastlamıştım Yunan Mitolojisinin bu küçük hikayesine. İki felaketten birini seçmek zorunda kalma durumunu anlatıyor, basit ama çarpıcı.
Yunan halkı uzun süredir Uluslararası Para Fonu ve Avrupalı kreditörlerin baskısı altında. İki felatten birini seçmesi, yani Messina Boğazı'nın iki yakasını tutan iki canavardan birine, Scylla'ya ya da Charybdis'e teslim olması dayatılıyor.
Ya temerrüte düşmek ve nihayetinde Euro Bölgesi'nden çıkmak ya da kemer sıkmak ve nihayetinde resesyon (hatta depresyon)...
Artık Marx'a mı bakılır, Keynesyen ya da NeoKeynesyen mi olunur bilemiyorum ama çözümün beş yıldır uygulanan politikalarda olmadığı açık. Sonuç ortada, ekonominin dörtte biri eridi, genç işsizliği yüzde 60'a çıktı.
Çözüm sağlıklı büyümenin canlandırılmasında, yapısal reform adı altında yutturulmaya çalışan daraltıcı maliye politikalarında değil.
"Sanayileri yok, turizm ve gemicilikten başka gelir getirici ekonomik faaliyetleri bulunmuyor, Avrup Birliği'nin sağladığı olanakları kullandılar, üretmediler, tembeller, öğleden sonra uyurlar, çalışmazlar, geceleri tavernalardan çıkmazlar" deniyor...
Kadim bir halkın bu şekilde küçümsenmesi hoş değil ve bu gibi saçma sapan saptamaların bilimsel bir tabanı da bulunmuyor. İkinci Dünya Savaşı'nın Hitler işgaline karşı en görkemli direnişlerinden birini vermiş bir halk bu kadar küçümsenmeyi hak etmiyor.
İktisat aslında basit bir disiplindir. Uygulamada zor olan bazı basit doğruları vardır. Kaynaklar sağlıklı büyümeyi hedefleyen ekonomi politikaları ile yönlendirilirse ekonomi iyileşir. Neden olmasın?
Öte yandan, Yunan halkı demokratik tercihini kemer sıkma karşıtı koalisyonu seçme yönünde yaptı. Dolayısıyla hükümetin bunun aksini savunan politikalar uygulanması elbette mümkün değildi.
Yunan halkı sıkıntılı bir seçimle karşı karşıya. Referandumda "evet" ya da "hayır" demesinin elbette olumsuz sonuçları olacak.
Ama...
Stiglitz'in dediği gibi, temerrüt ölüm değil, Arjantin nasıl temerrütten sonra ayakta kaldıysa, Yunanistan da kalır. Yeter ki kreditör olarak adlandırılıp bugüne kadarki kabahatleri bu masum sözcük altında gizlenmeye çalışılanlar, küresel finans kuruluşlarının paralarını batırmamak için koskoca bir ülkenin boğazına bu denli yapışmasın.
Yine Stiglitz'in dikkat çektiği üzere, borç işlemleri karşılıklıdır ve borç karşılığı istenen faizde yansımasını bulan belli bir risk primini kapsar. Temerrüt de bu risk priminin içindedir.
Son olarak... Keynes'in dediği gibi, uzun vadede zaten hepimiz ölmüş olacağız.