Arkadaşım aradı, “Hocam, kur artışlarının yaklaşık 175 milyar dolar açık pozisyonu olan firmalarımıza ciddi zarar yazdığını biliyoruz. Ben bu kurumlara kredi veren bankaların durumunu merak ediyorum. Kaç bankamız var, yabancıların bankacılık sektöründeki ağırlığı nedir? Buradan başlayalım, lütfen” dedi.
Türkiye’de 52 banka faaliyet gösteriyor: Bunların 34’ü mevduat, 13’ü kalkınma ve yatırım, 5’i de katılım bankası.
Mevduat bankalarının; 5’i kamuya, 9’u yerli özel sermayeye, 20’si de yabancı sermayeye ait. Katılım bankalarının bir tanesi kamu, bir tanesi yerli özel, 3’ü de yabancı sermayeli.
Kalkınma ve yatırım bankalarının ise 4 tanesi kamu, 5 tanesi yerli özel, 4’ü de yabancı sermayeye ait.
Kabaca belirtirsek bankacılık sektörümüzde yabancıların sermaye sahipliği yaklaşık 45 civarında.
“Bankalarımızın büyüklüğü nedir hocam?”
Bu yılın Haziran sonu itibariyle toplam 52 bankanın varlıklarının (Aktif) toplamı 2.223 milyar TL; yani GSYİH’nın yaklaşık yüzde 120’si kadar.
Bankalar diğer sektörlere kıyasla daha hızlı büyüyor. 2011’de Toplam aktiflerin GSYİH’ya oranı yüzde 90 civarındaydı.
“Bankalar bu varlıklara sahip olmak için nereden kaynak buluyorlar, hocam?”
Bankaların en önemli kaynağını 1.168 milyar TL ile mevduatlar oluşturuyor. Bankalar kaynaklarının yalaşık yüzde 55’ini bu kaynaktan sağlıyorlar: Bilindiği gibi mevduatın yüzde 40’ı döviz, yüzde 60’ı TL cinsinden. Son bir yılda döviz hesaplarındaki artış oldukça fazla. Mevduatın ortalama vadesi 60 gün civarında.
Burada risk var: En önemli kaynağımız kısa vadeli oysa varlıkları (ağırlıklı olarak da krediler) daha orta ve uzun vadeli; dolayısıyla faiz yükselişi öncelikle bankaların maliyetini olumsuz yönde etkiliyor. Bankaların mevduat dışında da kaynakları yani borçları var.
Bunlardan en önemlisi de toplam kaynaklarının yaklaşık yüzde 15’ini oluşturan dış kredilerdir. Bankalar sendikasyon kredisi gibi dış kaynaklardan fon temin ediyorlar. Mevduat dışı diğer kaynak da repo işlemlerinden sağladıkları fonlar ki bunlar da toplam kaynakların yüzde 7.5’ini oluşturuyor.
Bu fonun kaynağı ağırlıklı olarak Merkez Bankasıdır. Bir de bankalar; bono, tahvil benzeri finansal varlık ihracı ile fon temin ediyorlar; bunun toplam kaynakları içindeki payı yüzde 5. Tabii ki bir de bankaların kendi Özkaynakları var: Özkaynaklar, 244 milyar TL ile toplam kaynakların yüzde 11’ini oluşturuyor.
“Peki bankalar bu kaynakları nasıl kullanıyorlar?”
Bankalar genelde kısa vadeli fon temin ettikleri için likidite riski ile karşı karşıyalar bu nedenle bir bölümünü; Nakit, Merkez Bankası’nda zorunlu karşılık ve yurtiçi ve yurtdışı bankalarda likit olarak tutuyorlar. Bunlar varlıklarının yaklaşık yüzde 13’ü kadardır.
Bankalar 1.398 milyar TL yani aktifinin yüzde 65 gibi önemli bir bölümünü kredi olarak kullandırıyor. Mevduatın krediye dönüşüm oranı yüzde 119’larda.
Bir de bankaların ellerinde tuttukları menkul kıymetler var ki aktifin yüzde 16’sını oluşturuyor. Bankaların bina, iştirak gibi duran varlıklarının payı ise varlıklarının yalnızca yüzde 3’ü kadar.
Hocam o zaman bankaların varlıkları (aktifleri) aldıkları riskleri ifade ediyor değil mi?”
Kısmen evet ama bankaların ayrıca bilanço dışında taşıdıkları riskleri var: Garanti ve teminatlar (Gayri Nakdi Krediler), kredi kartı limiti, çekler için ödeme taahhüdü gibi tahhütleri ile forward, futures, options ve swaplardan yani Türev İşlem (Vadeli İşlem) sözleşmelerinden oluşan riskleri var. Bu yükümlülüklerin toplamı 2.579 milyar TL ile aktiflerinden daha fazla…
“Peki hocam gelelim bankaların karşı karşıya kaldıkları risklere?”
İstersen onları da haftaya bırakalım, rahat rahat konuşalım…