Dövizdeki dalgalanma ve yabancı portföylerinin durumu (9)
Piyasa; 'herşey tamam' biçiminde bir algı yaratmaya çalışıyor. Oysa 'tamam' diyebileceğimiz bir sinyal yok... Dolayısıyla fiyatlandırmalar bana 'yapay' geliyor

Arkadaşımla “olağan” telefon konuşmasına devam ediyoruz.
Arkadaşım: “Hocam, geçen hafta, zor bir 45 gün var. Bu süreçte yaşanacakları görmeden yapılan fiyatlandırmaların doğru olmayacağını söylemiştiniz. Biraz daha açar mısınız?” dedi…
Evet biraz daha açmam gerekiyor. Piyasa; 'herşey tamam' biçiminde bir algı yaratmaya çalışıyor. Oysa 'tamam' diyebileceğimiz bir sinyal yok. Tabii ki şimdi düğüm: Cumhurbaşkanı ve AKP. Bu düğümde herhangi bir çözülme görülmüyor. Sadece bizim algımızı değiştirmeye yönelik adımlar var. Ötesi henüz yok. Dolayısıyla fiyatlandırmalar bana 'yapay' geliyor. Piyasalar döviz gevşedikçe seviniyor. Borsa yukarı çıktıkça çoşku doluyor. Oysa bizim bu 'ara' dönemi yabancıyı çıkarmadan geçirmemiz gerek. Piyasa ise tam tersi hareket ediyor. Adeta yabancı çıksın diye altın tepside çıkış olanağı sunuyor…
“Hocam anlamadım. Yabancılarla ne ilgisi var?”
Biliyorsun bir ülkenin kırılganlığını belirleyen göstergelerden biri: Net Uluslararası Yatırım Pozisyonu’nun GSYİH’ya oranıdır. TCMB bu göstergeyi sürekli açıklıyor.
“Net Uluslararası Yatırım Pozisyonu ne demek hocam?”
TCMB’nin yaptığı tanıma göre; Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP), bir ekonomideki yerleşik kişilerin yurtdışı yerleşik kişilerden olan finansal alacakları ile rezerv varlık olarak tutulan altın şeklindeki finansal varlıklarının ve yerleşiklerin yurtdışı yerleşik kişilere olan finansal yükümlülüklerinin belli bir tarihteki stok değerini gösteren istatistiki bir tablodur. UYP’de; Toplam Finansal Varlıklar ile Toplam Finansal Yükümlülüklerin farkı Net Uluslararası Yatırım Pozisyonu (NUYP) olarak adlandırılıyor. Bu aynı zamanda uluslararası bir tanım…
“NUYP, ülkenin döviz cinsinden varlık ve yükümlülükleri arasındaki fark dersek olur mu?”
Evet, kısaca NUYP bu. Eğer varlıklardan yükümlülükler çıktığında sonuç negatif ise ülkenin döviz cinsi yükümlülüğü daha fazladır ve açık (short) pozisyon var demektir.
“Bizde durum nedir?”
Biz açık pozisyondayız. 2014 yılı sonu itibariyle 430.8 milyar USD açık pozisyonumuz var. 2015 yılının Mart ayı sonu itibariyle de biraz pozisyonumuzu kapatmışız. Ama hâlâ 382.1 milyar USD pozisyon açığımız var. 2014 yılı sonu itibariyle GSYİH’mız 800 milyar USD olduğuna göre NUYP/GSYH oranımız yüzde 54 civarında. Oysa bu oranın yüzde 35’in altında olması gerekiyor. Bu nedenle de Türkiye kırılgan ülke olarak görülüyor.
“Tamam Hocam bizde yüksekmiş ama bunun fiyatlama ile ne ilgisi var?”
Çok ilgisi var. Bak sana basit bir hesaplama yapayım. 2014 yılı sonunda USD/TL 2.325 civarındaydı. 2015 yılı Mart ayı sonunda ise 2.61 TL’ye yükseldi. Bu iki dönemde yabancıların Türkiye’deki Portföy Yatırımlarının Değeri 192.3 milyar USD’dan (Bunun 61.9’u hisse yatırımları, 130.4’ü de borçlanma senedi yatırımları) 171.1 milyar dolara gerilemiş. Kur ve faizdeki artış ile borsa endeksindeki gerileme hisse değerini 52 milyar dolara, borçlanma senetlerinin değerini de 123.1 milyar dolara düşürmüş. Bak, yabancıların portföyündeki gerileme tam 21.1 milyar USD. Şimdi basit bir hesap yapalım. Borsa endeksi ve faiz oranlarının aynı kaldığını varsayalım. USD/TL 2.75 olursa yabancılarının portföy değeri 162.3 milyar USD; USD 3.00 olursa 148.8 milyar USD’a geriler. Düşünebiliyor musun, kur yükseldikçe yabancıların kayıplarını? Bir de faizin biraz yükseldiğini ve endeksin biraz gerilediğini… Bu durumda yabancı neden çıksın ki? Bu kadar kaybı göze alabilir mi? Dolayısıyla şu anda 'bastırılmış kur' ve körüklenen endeks yabancıların çıkışı için fırsat… Oysa bizim döviz çıkışına değil dövizi elimizde tutmaya şiddetle ihtiyacımız var. Önümüzdeki dönemde ABD’deki likidite kısıntıları ve faiz yükselişinde döviz girişine bağlılığımız daha da artacak.
“Ama Hocam kur yükselince bunun YP cinsinden borçlu olanlar için ne anlama geldiğini biliyorsun. Bankalar bu kesime kredi vermeyi kesmezler mi kur arttığında?”
Bu geçici bir dönem. Toplumun tüm kesimlerini kapsayıcı, ilkeli, kurumsal yapılandırmalara açık bir hükümet kurulur; rasyonel olmayan adımlardan vazgeçer ve değişime açık olursa fiyatlar yeniden normalleşir. Onun için sanki her şey 'yolunda' gibi yapılan fiyatlandırmalardan piyasanın uzak durması gerekiyor. Siyasetçinin görevi de bu ara dönemi vatandaşa anlatmaktır. Yeni kurulacak hükümete 'başarı' gerekli olduğunu unutmayalım. Bilmem anlatabildim mi?
“Bugün anladım hocam. Ben de şu döviz simülasyonuna farklı kurlardan bir bakayım. Görüşürüz Hocam…”