Dünya Ekonomik Forumu verilerine göre en güçlü dördüncü ekonomiye sahip Almanya, "Federal Cumhuriyet" olduğu 1949'dan bu yana 19'ncu kez genel seçimlere gidiyor.
Parlamento üyeleri ve yeni Başbakan'ın belirleneceği seçimlerde, 12 yıldır "Şansölyelik" (Başbakanlık) görevini yürüten Angela Merkel'in alacağı oy, göçmen politikalarının oylara etkisi ve aşırı sağ partilerin Alman Meclisi Bundestag'ta kaç koltuğa sahip olacağı seçimin en fazla merak edilen sonuçları arasında olacak.
24 Eylül Pazar günü gerçekleşecek seçimler için oylama yerel saatle sabah saat 08:00'dan akşam 18:00'a kadar devam edecek.
80,6 milyon nüfuslu Almanya'da 18 yaşını doldurmuş seçmen sayısı 61,5 milyon. Bu rakam, 2013 seçimlerinden 400 bin kişi daha az. Seçmen profili 29,9 milyonu erkek, 31,7 milyonu kadın ve 3 milyon ilk kez oy kullanacaklardan oluşuyor.
Dört yılda bir gerçekleşen genel seçimlerde her seçmenin iki oy hakkı bulunuyor. Seçmen verdiği birinci oyla (Erststimme) ikâmet ettiği bölgede kendisini kimin temsil etmesini istiyorsa ona oy veriyor. En fazla oyu alan aday Bundestag'ta "milletvekili" olarak yerini alıyor. Almanca'da "Direktmandat" adı verilen bu yolla seçilecek milletvekili sayısı en fazla 299.
Angela Merkel'in ismi Almanya'nın kuzeyindeki Stralsund/Ruegen bölgesinde oylanacak birinci pusulalarda yer alacak.
İkinci oy (Zweitstimme) ise partilere veriliyor. Partilerin yüzde 5'lik seçim barajını aşmaları ve Meclis’teki sandalye sayıları bu ikinci oy oranına bağlı. Partinin yüzde 5'in altında kalması durumunda bu oran diğer partilere dağılıyor. Bu yolla 598 kişilik Meclis'in diğer 299 kişisi de belirleniyor.
Barajı aşan her aday parlamentoya giriyor ancak Ancak barajın bir istisnası da var: Diyelim ki bir partiden 3 milletvekili adayı doğrudan oyla seçilirse (yani seçmenin birinci oyuyla) söz konusu parti Meclis’e girme hakkına sahip olur
Alman seçmenler istedikleri koalisyonun oluşması için oylarını iki favori parti arasında bölüştürebilir. Örneğin birinci oylar Merkel'in partisi Hıristiyan Demokratlar'dan (CDU) bir isme giderken, ikinci oy daha "Özgür Demokratlar" (Free Democrats/ FDP), aşırı sol "Die Linke" gibi partilere gidebilir. Küçük partiler için birinci oylamanın önemi daha az. Çünkü bu oylamada geniş kitlelerin desteğini alan favori adaylar çoktan oyların çoğunu toplamış oluyor.
34 parti ve 4 bin 828 adayın yarışacağı seçimlerde altı partinin parlamentoya girmesi bekleniyor. Bu da parlamentoyu çok kırılımlı bir manzarayla karşı karşıya bırakabilir. Hükümeti kuracak partinin yüzde 47 ya da 48 oy çoğunluğuna ulaşması gerekebilir.
HIRİSTİYAN DEMOKRAT BİRLİĞİ (CDU):
2013 seçimlerine muhafazakâr ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) ile katılarak oy oranını yüzde 8'in üzerinde artırarak yüzde 34,1 Hristiyan Demokratlar 2017 seçimlerinin de favorisi.
Liderliğini Angela Merkel'in yaptığı CDU/CSU, anketlerde yüzde 38,8 oyla ilk sırada yer alıyor. Parti'nin yeni bir zaferi, 62 yaşındaki lideri "Şansölyelik" görevini dördüncü döneme taşıyabileceği anlamına da geliyor. Ülkede işsizliğin tüm zamanların en düşük seviyesi yüzde 4'lere inmesi ve Almanya'nın giderek artan ekonomik gücü Merkel'in elini kuvvetlendiriyor.
CDU yönetiminin öncelikli gündemi göçmen sorunu. Bugüne kadar Avrupalı komşularına kıyasla "açık kapı" politikasını daha güçlü savunan Almanya'ya 2015'te yaklaşık 900 bin göçmen girdi. Bu politika destek bulduğu kadar, karşıt seslerin yükselmesine, Merkel'in popülaritesinin zedelenmesine de neden oldu.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan göçmen geri kabul anlaşması sonrası "nitelikli ve yasal" göçmenlerin ülkeye kabulü gündeme geldi ve 2016'da Almanya'ya ulaşan mülteciler 280 bine geriledi.
Ülkeye giren mültecileri daha düşük sayıda tutmayı hedefleyen CDU/CSU'nun diğer gündem maddeleri ise vergi indirimi, işsizliğin 2025'e kadar bitirilmesi, çocuk yardımının aylık 25 euro daha artırılması (Hâlihazırda çocuk başına aylık yardım 192 euro), ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasının yüzde 2'sinin askeri yatırıma harcanması gibi konular.
SOSYAL DEMOKRAT PARTİ (SPD):
Bir önceki seçimlerde oyların yüzde 25,6'sını alan ve CDU/CSU ile koalisyon hükümeti kuran Sosyal Demokratlar, bu yıl anket oylarının yüzde 24'ünü elinde tutuyor.
Liderliğini Türkiye'nin de yakından tanıdığı eski Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz'un yürüttüğü SPD, kadın-erkek arası eşitsiz gelir dağılımı ve sosyal adaletsizliklere dikkat çekerken, askeri harcamalara bütçeden daha fazla pay ayrılmasına karşı.
SPD'nin Bundestag'ta ne kadar güçleneceği Türkiye için de önemli. Zira son dönemde Türkiye-Almanya ilişkilerinin gerilmesiyle Martin Schulz, "Almanya başbakanı olursam Avrupa Konseyi'ne Türkiye ile üyelik müzakerelerinin bitirilmesi teklifinde bulunacağım" açıklamasını yapmıştı.
Parti ayrıca kamu alanlarında güvenliğin daha çok artırılmasını savunurken, oy verme yaşının 16'ya inmesi gerektiğini savunuyor.
HÜR DEMOKRAT PARTİ (FDP)
CDU'nun SPD'den önceki koalisyon ortağı liberal FDP, Parlamento'ya giremediği 2013 yılından sonra küllerinden yeniden doğmuş durumda. Dört yıl önce yarışı yüzde 4,8 oy oranıyla bitiren partinin, son anketlere göre oy oranı yüzde 9'a çıkmış durumda.
38 yaşındaki genç siyasetçi Christian Linder'ın başkanlık ettiği FDP, kampanyalarını Twitter ve Facebook üzerinden canlı yayınlarla yürüterek genç kitlenin dikkatini çekiyor. Vergi indirimi, keyfi emeklilik zamanı, hukuk ve güvenliğe daha çok yatırım yapılması, esnek çalışma saatleri ve yeri, liderlik pozisyonlarında daha fazla kadın istihdamı ve hiçbir kişisel verinin kayıt altına alınmaması partinin öne çıkan vaatleri arasında.
SOL PARTİ:
SPD veya Yeşiller Partisi'yle koalisyon isteyen reformist Dietmar Bartsch ve sol görüşlü ekonomist Sahra Wagenknecht'ın eş başkanlığını yürüttüğü Sol Parti, yüzde 8,5 oyla anketlerde dördüncü sırada.
Parti, bin 50 euroya kadar ücretlerin gelir vergisinden muaf tutulması, kira artışlarının durdurulması, asgari ücretin saatlik 8,50 eurodan 12 euroya çıkarılmasını, emeklilik yaşının 40 yıllık hizmet ya da 60 yaşla sınırlandırılmasını, Alman askerlerinin sınır ötesi operasyona gönderilmemesini, ordu harcamalarının azaltılmasını, mültecilerin güvenli ve yasal yollarla ülkeye kabul edilmesini vaat ediyor.
Sol Parti aynı zamanda 17 isimle, en fazla Türkiye kökenli adaya sahip. Şu an Meclis'te bulunan milletvekillerinden Türkiye kökenlilerin toplam sayısı ise 11.
YEŞİLLER
1994'ten bu yana Bundestag'ta yer alan, Türkiye asıllı politikacı Cem Özdemir ile daha muhafazakâr görüşteki Katrin Göring-Eckardt tarafından yönetilen Yeşiller Partisi, daha zenginlerin daha fazla vergi ödemesini, herkese emeklilik garantisi verilmesini, düşük gelirlilere çocuk ve aile desteği verilmesini, ekonomik üretimin en az yüzde 7'sinin eğitime harcanmasını, esnek çalışma saatlerini ve mülteciler için güvenli geçiş yolları temin edilmesini savunuyor.
2013 seçimlerini yüzde 8,6 oy oranıyla üçüncü sırada bitiren Yeşiller, bu yılki anketlere göre yüzde 7,3'le FDP, Sol Parti, hatta aşırı sağcı AfD'nin bile ardından geliyor.
ALMANYA İÇİN ALTERNATİF (AfD)
2013'te Avrupa Birliği, göçmenlik ve eşcinsel evlilik gibi konulara karşıt ideolojilerle kurulan AfD, kuruluşundan beş ay sonra katıldığı seçimlerde yüzde 4,7 oy alarak Bundestag'ı kıl payı kaçırmıştı. Ancak Avrupa'da son beş yılda yükselen aşırı sağ akımının da desteğiyle parti, oy oranlarını yükseltti. 24 Eylül'deki seçimler öncesi oy oranı en az yüzde 8'e ulaşmış durumda.
Kamuoyu araştırma enstitüsü Emnid'in son seçim anketine göre ise AfD'nin oyları yüzde 11'e kadar çıktı. İslam karşıtı Parti'nin seçimlerden üçüncü olarak çıkması ana muhalefet partisi konumuna yükselmesi anlamına geliyor.
Seçimin 76 yaşındaki en yaşlı adayı Alexander Gauland ve 38'indeki en genç adayı Alice Weidel tarafından yönetilen Parti'nin önceliği sınırları kapatmak ve suça karışan yabancıları ülkeden çıkarmak.
Hâlihazırda yüzde 19 seviyesinde olan satış vergisini yüzde 7'ye çekmek isteyen Parti, yüz tanıma teknolojisine sahip güvenlik kameralarını kamu alanlarında artırmak, cezai ehliyet yaşını 12'ye düşürmek, Paris Anlaşması'nı feshedip nükleer enerjiye odaklanmak istiyor.
Federal Seçim Kurulu verilerine göre Türkiye kökenli yaklaşık 720 bin Almanya vatandaşının oy hakkı bulunuyor. Bu, toplam seçmen sayısının yüzde 1'inden biraz daha fazlasına tekabül ediyor.
Yıllardır Türkiye'nin en güçlü müttefikleri arasında yer alan Almanya ile ilişkiler ise son bir yıldır çok da "parlak" bir dönemden geçmiyor.
Suriye iç savaşı sonrası mülteci krizinin zirve yaptığı 2013-2015 yılları arasında Avrupa Birliği ile devam eden geri kabul anlaşması görüşmeleri döneminde bağların kuvvetlendiği Almanya ile Türkiye arasındaki gerilimin birden fazla nedeni var.
22 Haziran 2016'da Türkiye'nin Almanya Savunma Bakanı Müsteşarı Ralf Brauksiepe'nin İncirlik Askeri Üssü'nü ziyaretine izin vermemesi, diğer bazı tartışmalarla da birleşerek, Almanya'nın Temmuz 2017'de askerlerini İncirlik'ten çekmesine kadar uzanmıştı.
Almanya'nın 15 Temmuz darbe girişimine verdiği tepkinin yetersiz olması, hatta 15 gün sonra Köln'de düzenlenen "Darbeye karşı Demokrasi Mitingi"nde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın telekonferans yoluyla vatandaşlara seslenmesine izin verilmemesi ve darbe girişimine adı karışan subaylara iltica hakkı tanınması ipleri iyice gerdi.
16 Nisan referandumu öncesi Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Almanya'da referandum etkinliği kapsamında konuşma yapmasına izin verilmedi. Erdoğan, Türk bakan ve siyasetçilerin etkinliklerinin iptal edilmesini "Nazi uygulamasına” benzetti. Erdoğan'ın sözleri Almanya'da tepki topladı.
Türkiye'nin insan hakları karnesi ve Türkiye'de tutuklu bulunan Almanlarla ilgili sorularla sık sık köşeye sıkıştırıldı.
Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel'in "terör propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığı tahrik etmek” gerekçesiyle şubat ayında, İstanbul Büyükada'da toplanan 10 insan hakları savunucusundan aralarında Alman eğitmen Peter Steudtner de olduğu 6 kişinin temmuzda tutuklanması da Türkiye'yi Alman hükümetinin "insan hakları" eleştirilerinin hedefine koydu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'daki Türkiye kökenli göçmenlere yaptığı çağrıda CDU, SPD ve Yeşiller'i Türkiye düşmanı olarak göstererek "Türkiye düşmanı partilere oy vermeyin" demesi ilişkilerin daha da gerilmesine yol açtı.
Almanya, Erdoğan'ı kendi içişlerine karışmakla suçlarken Merkel ve Schulz kanadından Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği karşıtı açıklamalar geldi.
Gerginliklere rağmen Almanya, Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı ülke konumunu koruyor. 2016'da bu ülkeye ihracat, 595 milyon artarak 14,7 milyar dolara ulaştı.