BUSINESSHT
22 07 2016, 17:11 Güncelleme: 17:15
CHP Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Doç. Dr. Selin Sayek Böke, BloombergHT Ekonomi Koordinatörü Gökhan Şen'in sorularını yanıtladı.
Türkiye'nin notunu negatife çektiği içim çok eleştirilen Standard & Poor's (S&P) gibi kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarının politik olarak motive olup olmadığı ile ilgili Sayek Böke, başkalarını suçlamadan önce siyasetçilerin kendi sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini söyledi. Sayek Böke, iktidarın üzerine düşen görevin ülkeye dair risk algısının bozulmasına izin vermemekten geçtiğini ifade etti. CHP'li vekil sözlerine şöyle devam etti:
"Kredi derecelendirme kuruluşlarının siyasi rolü olduğu çok uzun zamandır hepimiz tarafından biliniyor. Ama kredi derecelendirme kuruluşları siyasi kuruluşlar değiller. Bunlar kendilerinden hizmet satın alan müşterilerine kendilerinin belli risk algılarını aktarmakla mükellefler. Bize düşen görev de bu algının ortaya çıkmasına engel olmaktan geçiyor. Burada en önemli görev iktidar yetkisini elinde tutan hükümette"
"Zamanlamasıyla ilgili soru işaretleri mutlaka yaşanabilir" diyen Sayek Böke "Ancak bizim dönüp para karşılığı hizmet satın alınan bir kuruluşa bize dair yaptığı değerlendirmeyle ilgili eleştiriyi de 'Biz işimizi doğru yapıyoruz ama sen yanlış değerlendiriyorsun' bir yere taşımamız gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Sayek Böke, " Hükümete düşen görev; yarına dair Türkiye hikayesi yazacak bir ekonomik reform paketi ortaya koymaktan geçiyor" dedi.
CHP'li vekil, 15 Temmuz darbe girişiminin 2016 ve 2017 büyümesini nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine şunları söyledi:
"Türkiye 2011 yılından bu yana özel sektör yatırımlarının büyümediği bir ekonomik hikâye içerisinde debeleniyor. Özel sektör yatırımları olmadığı zaman da kamu, bütçesini açarak, hafif mâli disiplinsizlikler yapmaya başlayarak, daha popülist bir ekonomik söylemle Türkiye'de büyümeyi kamu üzerinde yaratma yükümlüğü hissetmeye başlıyor. Eğer bize düşen Türkiye'de yeni bir ekonomik hikâye yazmaksa, iktidarın yatırımları tetikleyecek, kurallı işleyen bir düzen ortaya koyması gerekiyor. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, özgürlükler bu yüzden önemli. Maalesef kuralsızlığı, kural hâline getirmiş olmanın cezası, 2011'den beri özel sektör yatırımlarının azalıyor olması, büyümeye katkısının negatif olması. Yani tüketim tabanlı bir büyüme hikâyesinin Türkiye'de yaşanıyor olması. En önemlisi de Türkiye'nin finansman ihtiyacından dışarıya bağımlı olması. Tasarruf yapmayan, sadece tüketen, gelir yaratmadığı için yarına dair tasarruf imkânı olmayan ekonomik model, bizi dış finansmana muhtaç kılıyor. Öyle olduğu zaman da bir şokta, herhangi bir zorlukta siz o zaman kredi derecelendirme kuruluşlarının bir cümlesini büyük bir olumsuzluk gerçeği olarak görüyorsunuz. Demek ki, bizim yeni ekonomik hikâyemizin yatırımları tetikleyecek hukuk, barış, özgürlükler ve demokrasi üzerine inşa edilmesi gerekiyor. Bununla beraber liyakat temelli bağımsız kurum inşasından geçmesi gerekiyor. Bununla beraber eğitimle vatandaşına bir yarın vadeden, soruların çalınmayacağı,kişinin bilgisi olduğu için işe gireceğini bildiği bir düzenin inşa edildiği bir eğitim sistemi kurmamız gerekiyor. Bunların hiç vakit kaybetmeden başlaması gerekiyor yoksa '2016 büyümesi yüzde 1 mi olur yüzde 5 mi olur?'u konuşuruz ama bu ne size ne bana ne de bugün olumlu mesaj verdiği için memnun olduğumuz iş dünyasına dair olumlu bir hikâye ortaya koymaz."
