BIST 100 9.724,50 % -0,42
USD/TRY 35,1939 % 0,30
EUR/TRY 36,7444 % 0,74
Piyasalar
9.724,50
% -0,42
35,1939
% 0,30
36,7444
% 0,74
1,0430
% 0,65
43,45
-0,05
2.622,91
% 1,11
72,94
% 0,08
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Euro kurtarılabilir mi?

Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, Euro Bölgesi'nde yaşanan son gelişmeleri ve bunun ortak para birimi üzerindeki etkilerini değerlendirdiği makalesinde kritik ikilemlere dikkat çekiyor. Stiglitz "Euro Bölgesi genelinde siyasi liderler bir çıkmaz giriyorlar: Vatandaşlar AB'de kalmak istiyorlar, fakat aynı zamanda kemer sıkmaya son vermek ve refahın geri gelmesini de istiyorlar. Almanya bu iki talebe aynı anda sahip olunamayacağını anlattığı sürece, bunun sadece bir sonucu olabilir: Daha çok acı, daha fazla işsizlik ve hatta daha yavaş ekonomik büyüme." ifadelerini kullandı.

Euro kurtarılabilir mi?
JOSEPH STIGLITZ* 01 07 2018, 10:23

Euro bir başka krize yaklaşıyor olabilir. Euro Bölgesi'nin üçüncü en büyük ekonomisi olan İtalya, en iyi tabirle Avrupa Birliği’ne karşı bir yönetim olarak adlandırabilecek bir seçim yaptı. Bu kimseyi şaşırtmamalı. Almanya'nın etkin güç olduğu zayıf bir şekilde dizayn edilmiş kur düzenlemelerinin destansı uzunluktaki sonuçlarından biri olaran öngörülen İtalya'daki bu geri tepme gerekli reformları engelliyor ve içerideki sorunları daha da kötüleştiren politikalar üzerinde ısrar etmesi ve söylemi tansiyonu arttırıyor.

İtalya, euronun piyasaya çıkışından bu yana kötü performans gösteriyor. 2016'daki reel (enflasyona göre ayarlanmış) GSYİH, 2001'deki ile aynıydı. Ancak, bir bütün olarak Euro Bölgesi de iyi bir performans göstermiyor. 2008'den 2016'ya kadar reel GSYİH toplamda sadece yüzde 3 arttı. 2000 yılında, euro piyasaya sürüldükten bir yıl sonra, ABD ekonomisi Euro Bölgesi'nden sadece yüzde 13 daha büyüktü; 2016 yılına gelindiğinde ise yüzde 26 daha büyüktü. 2017 yılında yaklaşık yüzde 2,4'lük bir büyüme gerçekleştikten sonra - on yıllık bir zaafın zararını tersine çevirmek için yeterli değil – Euro Bölgesi ekonomisi gücünü kaybetmeye başladı. 

 

Bir ülke kötü performans gösterirse, o ülkeyi suçlayın; Eğer pek çok ülke kötü performans gösteriyorsa, sistemi suçlayın. Ve benim Euro: Ortak Para Avrupa'nın Geleceğini Tehdit Ediyor başlıklı kitabımda belirttiğim gibi;  euro neredeyse başarısız olmak için tasarlanmış bir sistemdi. Euro hükümetlerin ana uyum mekanizmalarının (faiz ve döviz kurları) işlevselliğini azalttı. Ülkelerin karşılaştıkları farklı durumlarla başa çıkmalarına yardımcı olacak yeni kurumlar yaratmaktan ziyade; açıklar, borç ve hatta yapısal politikaları kısıtlayacak yeni tedbirler alındı.

Euronun, aslında ortak bir zenginlik, gelişmiş bir dayanışma getirmesi ve Avrupa entegrasyonunu ilerletmesi gerekiyordu. Fakat, tam tersi, yavaşlayan büyüme ve ülkeler arasında anlaşmazlık yarattı.

Sorun aslında, ileriye gidilirken yaşanan fikir eksikliği değildi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki konuşmasında, geçen eylül ayında Sorbonne'da ve Mayıs ayında Avrupa Birliği için Charlemagne Ödülü'nü aldığında, Avrupa'nın geleceği için net bir görüş açıkladı. Ancak Almanya Başbakanı Angela Merkel, Macron'un hevesini kırmaya çalıştı ve acil olarak ihtiyaç duyulan alanlara yatırım yapmak için küçük miktarlarda para talebinde bulundu. 

 

Kitabımda, zayıf ülkelerdeki bankacılık sistemlerine karşı yürütülen işlemleri önlemek için ortak bir mevduat sigortası planına olan acil ihtiyacın altını çizdim. Almanya, bir bankacılığın tek bir para biriminin işleyişindeki önemini kabul ediyor gibi görünüyor. Ancak, Almanya bu tek para birimine ihtiyaç olduğunu ancak onun şimdi olmadığını belirtti, St. Augustine’in de dediği gibi, “Ey Rab, beni saflaştır, ama hemen değil.” Bankacılık birliği görünüşe göre gelecekte bir reform yapabilir, ancak şu an bu beklemenin günümüzde ne kadar zarar verdiğini umursamıyorlar.

Para birimi alanındaki temel sorun, şu anda İtalya'yı etkileyen döviz kurundaki eksen kaymasının nasıl düzeltileceğidir. Almanya’nın yanıtı, halihazırda yüksek işsizlik ve düşük büyüme oranlarından muzdarip olan zayıf ülkelere bu yükü yüklemektir. Bunun nereye gittiğini biliyoruz: Daha fazla acı, daha çok acı çekme, daha fazla işsizlik ve hatta daha yavaş büyüme. Büyümenin sonunda iyileşmesi durumunda bile, eğer daha mantıklı bir strateji izlenirse, GSYİH asla ulaşamayacağı bir seviyeye ulaşabilir. Alternatif, güçlü ülkeler üzerindeki düzenleme yükünün daha fazla kaydırılması ve bunu da daha yüksek ücretler ve hükümet yatırım programlarının desteklediği daha güçlü bir talep oluşturularak yapılmasıdır. 

 

Bu oyunun ilk ve ikinci sahnesini daha önceleri birçok sefer gördük. Yeni bir hükümet seçilirse Almanlar ile kemer sıkma ve daha makul bir yapısal reform programı tasarlamak ve daha iyi bir iş yapmak için görüşebilir. Almanlar her şeye rağmen, ekonomik rotayı değiştirmek için yeterli değildir. Alman karşıtı duygular artar ve gerekli reformlara işaret eden merkez sol veya merkez sağ olsun herhangi bir hükümet iktidardan indirilir. Düzen karşıtı partiler kazanır. Bu durumda, ortaya bir kördüğüm çıkıyor.

Euro Bölgesi genelinde, siyasi liderler bir çıkmaza girdiler, vatandaşlar AB'de kalmak istiyorlar, ama aynı zamanda da kemer sıkma politikalarına son vermek ve refahın geri dönmesini istiyorlar. İkisine de sahip olamayacakları söyleniyor. Kuzey Avrupa’da bir kan değişimi olabileceği umudu var, ancak sorunlu hükümetler yönetimde kalmaya devam ediyor ve halklarının ıstıraplarını artırıyorlar.

Portekiz Başbakanı António Costa'nın sosyalist liderliğindeki hükümeti bu modelin istisnasıdır. Costa, ülkesini yeniden büyümeye (2017'de yüzde 2,7) götürmeyi ve yüksek bir popülerlik elde etmeyi başardı (Portekiz'in yüzde 44'ü hükümetin 2018 Nisan'ında beklentilerin üzerinde performans gösterdiğini düşünüyordu).

İtalya’da başka bir istisna olarak gösterilebilir ancak çok farklı bir bakış açısından. Orada, hem soldan hem de sağdan anti-euro eylemleri görülüyor. Şu an iktidardaki aşırı sağcı partisi ile partinin lideri ve deneyimli bir politikacı olan Matteo Salvini, başka yerlerde acemilerin uygulamaktan korktuğu yerde başka türden tehditler olusturuyor. İtalya, yeteri kadar iyi ve yaratıcı ekonomistlerle, fiili bir ayrılışı yönetebilmek için yeterince büyüktür - bu da, refahı iyileştirmeye yardımcı olabilecek esnek bir ikili para birimi oluşturmaktır. Bu, euro kurallarını ihlal edecek, ancak yasallığın kaybolmasıyla gelen yükü bütün ağırlığıyla Brüksel ve Frankfurt’a kaydırdı. Bununla birlikte İtalya son kopmayı engellemek için Avrupa Birliği’ne güveniyor. Sonuç ne olursa olsun, euro bölgesi parçalanmış bir şekilde kalacak. 

 

Bu sonuca ulaşmak zorunda değil. Almanya ve kuzey Avrupa'daki diğer ülkeler, daha fazla insanlık ve daha fazla esneklik göstererek euroyu kurtarabilir. Ancak, bu oyunun ilk sahnelerini defalarca izledikten sonra, gidişatı değiştirmek için onlara güvenmiyorum.

*Joseph Stiglitz'in bu makalesi Project Syndicate internet sitesinden çevrilmiştir. 2001 yılında Nobel iktisat ödülünü alan Stiglitz, Columbia Üniversitesi'nde görev yapıyor. Stiglitz aynı zamanda Roosevelt Enstitüsü'nün başekonomisti. 

**Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Business HT'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir. Ayrıca burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değil, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.

Yukarı

Business HT×