Dünya çapında finans sisteminin gelişmesine paralel olarak, saadet zincirleri zaman içinde farklı isimler ve ürünler ile farklı ortamlarda karşımıza hep çıktılar. Kanuni kısıtlamalara ve yoğun bilgilendirme çabalarına rağmen, saadet zincirleri var olmaya devam edecekler gibi görünüyor.
Hukuki dilde piramit satış sistemi olarak adlandırılan bu yapı katılımcılarına bir miktar para (veya malvarlığı) ortaya koymak karşılığında, sisteme aynı şartlar altında başka katılımcılar bulma koşuluyla bir para (veya malvarlığı) kazancı olanağı ümidi veren bir sistemdir. Sistemin iyi işlemesi ve yeni katılanların kazanması tamamen veya kısmen diğer katılımcıların da koşullara uygun davranmasına bağlıdır.
Türkiye’de 2013 yılında tüketicinin korunması hakkındaki 6502 no.lu kanun ile piramit satış sisteminin kurulması, yayılması veya tavsiye edilmesi yasaklanmıştır. Bu yasağın konmasındaki temel neden gerçekçi olmayan veya gerçekleşmesi çok güç olan kazanç beklentisi sistemidir.
Buradan anlaşılacağı üzere Türkiye ve dünyadaki diğer ülkelerde piramit satış sistemleri yasaklanmakta ve çeşitli kanallardan bu tür sistemlerin yaratacağı olumsuzluklar kamuoyuna duyurulmaya çalışılmaktadır.
Yazılı, görsel ve sosyal medyada hüsranla sonlanan onlarca çarpıcı hikayenin yayınlanmasına rağmen, insanların bu sistemlere katılmasının temel nedenleri nelerdir?
Bu durumu anlamaya çalışırken genellikle kolay para kazanma isteği referans gösterilir ancak piramit satış sistemlerine katılımın detaylı bir analizine girişilmez. Burada kolay para kazanmanın arka planını oluşturan faktörlere değinerek piramit sistemlere katılımı birkaç başlık altında toplayabiliriz.
Bu sistemlere katılımın bir nedeni finansal okuryazarlık seviyesinin düşük olması ile açıklanabilir. Bu süreçte büyük zarar gören kişilerin genellikle finansal piyasaların işleyişi ve yatırım araçları hakkında temel bilgilerinin olmadığı görülmektedir. Varlık piyasalarında yüksek kazanç için yüksek risk almak gerekir. Bu temel kural yatırımcının her zaman aklında tuttuğu bir uyarı sinyalidir. Öyle ki, varlık yatırımına yönelen kişilere öncelikle risk testi yapılarak, bireylerin risk almaya ne kadar uygun yapıda oldukları saptanır ve arkasından buna uygun yatırım araçları önerilir.
Piramit satış sistemlerinde ise yüksek kâr elde etme durumunun sıfır risk (veya minimum risk) altında gerçekleşeceği bilgisi verilir (veya kişiler buna ikna edilmeye çalışılır). Bu teorik ve pratik olarak mümkün olmayan bir durumdur. Mümkün olmamasının temel sebebi, sistemin sürdürülebilir olmamasıdır. Katılımcıların sisteme yeni katılımcılar sağlaması, onların da yeni kişiler bulması sürdürülebilir değildir. Sistem ise varlığını ve kârlılığını ancak bu koşul altında sürdürebilmektedir, üstelik sisteme ilerleyen süreçlerde giriş yapanlar (geç girenler) her zaman daha dezavantajlı konumdadırlar. Güven unsurunun sarsılması durumunda ise sistem zemini sağlam olmayan bir bina gibi hızla çöküşe geçebilir.
Bir başka nokta ise Ponzi ve Madoff zincirlerinde olduğu gibi müşterilerin paralarını teslim ettikleri yatırımcıları yeteri kadar takip etmemeleridir. Bu durumda (standart iktisat teorisinden hareketle) “sofistike müşteriler” olarak adlandırılan, sıradan bir vatandaşa göre finansal okuryazarlık becerisi yüksek eğitimli insanlar bile mağdur olmaktan kurtulamamaktadırlar. Sofistike müşterilerin, yatırımcılarının akılcı kararlar alıp almadıklarını neden takip etmedikleri üzerine pek çok akademik çalışmanın yapıldığını belirtmek gerekir.
Bir başka neden, dünyada ve ülkemizde giderek artan gelir dağılımı adaletsizliği, eşitsizlik, işsizlik gibi faktörlerin etkisidir. İş olanaklarının yetersiz olduğu ortamlarda insanlar sosyo-ekonomik bir sıçrama için mevcut oyun alanının dışına çıkabilmektedir. Örneğin Çin Halk Cumhuriyeti’nde saadet zincirlerine en çok katılım gösterenlerin, işsizler, üniversite öğrencileri, yeni mezunlar ve gelir seviyesi düşük bireyler olduğu gözlenmiştir. Bireyler üzerindeki yıkıcı etkisi ile mücadele amacıyla Çin’de 2005 ve 2015 yılları arasında 21 binden fazla piramit satış zinciri kapatılmış durumda. Türkiye’de de benzer uygulamalar mevcut. Yasakların ve kapatmaların yanı sıra Türkiye’de Gümrük ve Ticaret Bakanlığı piramit satış sistemleri ile ilgili gerekli incelemeleri yapmaya ve varsa elektronik sistemin Türkiye çapında durdurulması dâhil ilgili kamu kurum veya kuruluşlarıyla iş birliği içinde gerekli önlemleri almaya yetkili kılınmıştır.
Saadet zincirlerine gösterilen ilginin bir diğer sebebi ise yakın çevre etkisidir. Tanımadığınız birinin size piramit satışı teklif etmesi ile, bir yakınınızın veya bir tanıdığınızın teklifi aynı etkiyi yaratmaz. Sistemin işleyişinin güvenilen veya tanıdık biri tarafından tanıtılması çok daha farklı bir etki yaratmaktadır. Güven ve referans etkisinin büyük önem taşıdığı toplumlarda belki art niyetli olmayan yönlendirmeler istenmeyen olumsuz sonuçlara neden olabilmektedir.
Son zamanlarda dijital para madenciliği veya dijital para üzerinden ürün alımı vb. zincirlerin kurulduğunu görüyoruz. Buradaki kritik nokta, pek çok insanın dijital paranın arkasındaki blockchain teknolojisi, madencilik, algoritmalar gibi işleyişleri tam anlamıyla idrak edemiyor oluşudur. Hayatımıza yeni giren tam olarak anlamadığımız teknolojilere dayalı piramit satış sistemlerinin başlaması, pek çok insan için bir bilinmeze girmek anlamına gelmektedir.
Bir bilgisayar oyunu olarak başlayan ve yatırılan paralarla ileride gerçek bir tesis kurulacağı iddiasıyla sanal olarak büyükbaş ve küçükbaş satın alınan Çiftlik Bank örneğini vermek gerekirse, daha önce basında yer aldığı gibi bu sistem ve muhafazakârlık ya da milli tarım arasında bir korelasyon bulunmamaktadır.
Ancak, Farmville gibi Facebook oyunları, bu tür oluşumların Facebook üzerinden sayfa açarak dışarıya olumlu bir imaj çizmesi, hâlihazırda tam olarak anlaşılmamış Bitcoin'in "fırsat yarattığı" haberleri, dijital para madenciliği ile ilgili her şeyin cazip görülmesi Çiftlik Bank gibi oluşumların gündeme gelmesinde daha belirleyici faktörler olarak öne çıkıyor.
Piramit satış sistemlerinin bilinen ilk örneği 1920’lerde Charles Ponzi tarafından geliştirilen ve Ponzi zinciri (Ponzi Scheme) olarak literatüre giren uluslararası kupon ödemelerine sistemidir. Bu sistemin temel özelliği pek bilinmeyen uluslararası geri ödeme kuponlarının ülkeler arası fiyat farklılığından kâr etmek üzerine kurulu olması ve müşterilerin bu kuponların işlem hacmi hakkındaki bilgisizliğinden yararlanarak büyük miktarlar üzerinden kazançlar edilmesidir ve en sonunda bu durumun anlaşılmasıyla yıkımın gerçekleşmesidir.
Diğer yandan, dijital para piyasasının bu satış zincirlerinden etkileneceğini düşünmemiz için çok fazla neden yok. Bu piyasanın şu anda karşı karşıya kaldığı başka iki temel sıkıntı mevcut.
İlki, son dönemde bu piyasaların büyük balonlar yarattığı iddialarının ciddi kurum ve kuruluşlar ve akademisyenler (ki aralarında ekonomi alanında Nobel ödülü kazanmışlar da var) tarafından sistematik olarak öne sürülmesidir. Bloomberg tarafından hazırlanan ve Bitcoin’in fiyat hareketini dünya çapında bilinen Mississippi şirketi (18.yy.), lale tohumu (17.yy.), Güney Denizi Şirketi (18.yy), ve 1990’ların sonundaki teknoloji balonu ile kıyaslayan grafik durumun çarpıcılığını göstermektedir.
Dijital para piyasasını bekleyen ikinci sıkıntı ise, pek çok ülkenin (hükümetler, merkez bankaları düzeyinde) ve uluslararası kuruluşun dijital para piyasasını düzenlemek (regüle etmek) üzerine fikir birliğine varmaları ve buna yönelik bir takvim oluşturmalarıdır. Çin ve Güney Kore gibi bazı ülkeler ise bu açıdan çok daha erken adım atmaktadırlar.
Ancak yaşanan bu sorunlar ve gelişmeler dijital para sistemine ve arkasındaki blockchain teknolojisinin önemine gölge düşürmemelidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının da aralarında bulunduğu pek çok merkez bankası blockchain teknolojisini benimseyerek dijital para konusunda önemli çalışmalar başlatmış bulunmaktadır. Buradan hareketle ilerleyen yıllarda dijital paraların ve blockchain teknolojisinin hayatımızda daha fazla yeri olacağını öngörebiliriz.
Piramit sistemlerinde Türkiye’nin diğer ülkelere kıyasla çok sıra dışı bir performans sergilediğini söylemek doğru olmaz. Finansal okuryazarlığın çok yüksek olduğu ülkelerde bile (üstelik yasaklar ve yoğun bilgilendirmelere rağmen) bu tür zincirlere katılım olduğu görülmektedir.
Kolay yoldan para kazanmanın (üstelik sıfır risk karşılığı) cazibesi her zaman varlığını sürdürecek gibi görünüyor. Ancak bir genelleme yapacak olursak, gelişmekte olan ülkelerde finansal piyasalardaki işleyişin, yatırım araçların yeteri kadar bilinmemesi, gelir dağılımındaki çarpıklıklar ve işsizliğin yüksek olduğu durumlarda daha çok insanın bu tür sistemlere yöneldiğini söyleyebiliriz.
*Doç. Dr. Devrim Dumludağ, yüksek lisans ve doktora eğitimini sırasıyla 2002 ve 2007 yıllarında Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladı.Yazdığı doktora tezi Osmanlı Bankası Müzesinin düzenlediği Bankacılık ve Finans Tarihi Araştırma Yarışması’nda mansiyon ödülü aldı. 2008 yılında Hollanda’da University of Groningen’de ekonomi bölümünde post-doc, 2009 yılında Rotterdam Erasmus Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulunan Devrim Dumludağ 2012-2014 yılları arasında Maastricht Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak görev yapan Dumludağ Maastricht Üniversitesi ev sahipliğinde nispi gelir ve yaşam memnuniyeti konularında projeler yürütmektedir. Ulusal ve uluslararası literatürde mutluluk, doğrudan yabancı yatırımlar ve kurumlar üzerine çeşitli makaleleri yayınlanan Devrim Dumludağ, halen Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde görev yapmaktadır.
** Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve BusinessHT'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir. Ayrıca burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değil, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.