BIST 100 8.876,22 % -0,98
USD/TRY 34,2826 % 0,27
EUR/TRY 37,4858 % 0,01
Piyasalar
8.876,22
% -0,98
34,2826
% 0,27
37,4858
% 0,01
1,0937
% 0,03
43,92
0,06
2.656,59
% 1,02
79,04
% -0,45
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

"Petrolde Orta Doğu büyük bir paya sahip olmaya devam edecek"

Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikaları Merkezi Kıdemli Akademisyeni Antoine Halff, ABD'nin petrol piyasasındaki rolünü, küresel denklem üzerinden analiz etti.

"Petrolde Orta Doğu büyük bir paya sahip olmaya devam edecek"
DİLARA SARI 14 03 2018, 07:42

ABD petrol üretimi artıyor. Peki ABD’nin yükselen sesi petrol piyasalarında yeni bir çağı getirecek mi? Eski Uluslararası Enerji Ajansı Petrol Başanalisti ve Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikaları Merkezi Kıdemli Akademisyeni Antoine Halff’e göre çok üretmek, pazara hükmetmek anlamına gelmiyor. Halff ile ABD’nin atacağı enerji adımlarını, Doğu Akdeniz’in doğalgaz kapasitesini ve son vergilerin enerji endüstrisine etkilerini konuştuk

Uluslararası Enerji Ajansı (IAE)’nın geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir rapora göre önümüzdeki 5 yıl boyunca petrol piyasasında ABD’nin hükmü geçecek. Bu değerlendirmeye katılıyor musunuz?

Hem evet, hem hayır. “Hükmünün geçmesi” biraz tartışmalı bir fikir ve ben ABD üretimindeki kapasite artışını böyle ifade etmezdim. ABD’nin petrol tarihi başladığından beri görülen en hızlı ve en sert üretim kapasitesi artışını gösterdiği ise tartışılmaz bir durum. Ancak IAE raporunun iddia ettiği şekilde ABD’nin üretimini 2023’e kadar 3,7 milyon varil daha arttırıp arttırmayacağını göreceğiz. Kaya petrolü hakkında çözülemeyen birçok soru ve potansiyel engeller var. Üretimin artacağına dair hiç şüphem yok, ancak o kadar hızlı olacağını düşünmüyorum. Olsa bile ben bu durumu hükmünü geçirmek olarak nitelendirmem—en azından kapasite olarak bakıldığında. ABD sıvı üretimi günlük 17 milyon varile bile ulaşsa bu pazarın genel hacmi düşünüldüğünde halen küçük kalıyor. Rus ve Suudi üretiminin tamamından daha az. İlişkiler olarak bakıldığında da böyle nitelendirmem; çünkü hükmünü geçirmek üretici ve tüketici arasındaki birbirine bağlı ilişkilere uygun bir özellik değil. Çok üretim hükmetmek demek değil. En büyük üreticiler birçok konuda savunmasızdırlar. Talepteki değişiklikleri, fiyatlardaki inip çıkmaları en çabuk hissedenler oldukları gibi daha düşük karbonlu enerji çeşitlerine dönen global trendden etkilenirler. Trump yönetimi “hükmetmek” kavramını seviyor, IAE’nin söylemleri de yardımcı oluyor; ama ben bu sürece çok güvenmem.

ABD’nin bu pozisyonu pazarı nasıl değiştirecek?

ABD petrol ve gaz üretiminin artışı pazarı değiştiriyor ve değiştirmeye devam edecektir. Bolluk hissi getirerek ABD’de ekonomik krizden beri devam eden enerji kıtlığı bakış açısını değiştirdi. Ticaret haritası yeniden çizildi; ABD şu an en büyük rafine ürün ihracatçısı; aynı zamanda da önemli bir ham petrol ve gaz ihracatçısı. Eskiden ABD’ye gönderilen petrol varilleri şimdi başka yerlere gönderiliyor. Bu da Asya’yı petrol ve gaz ihracatları için bir mıknatıs haline getirdi. Birçok doğalgaz üretici bu enerji yoğunluğu yaşayan endüstrilerden yarar gördüler ve hızla gelişen petro-kimyasalları daha da ateşlediler. Son olarak da, çok bahsedildiği gibi kaya petrolü ve kaya gazı şirketleri gibi yeni tür enerji şirketleri, geleneksel petrol ve gaz şirketlerinden daha düşük sermaye gereksinimleriyle yola girebiliyorlar; daha sonraki harcamaları daha yüksek olsa da. Kaya petrolü ve geri kalanlar arasındaki fark son günlerde biraz azaldı; kaya petrolü endüstrisi geliştikçe proje maliyetleri de artıyor; ve projeler daha karmaşıklaşıyor. Ama kaya petrolü ve kaya gazı daha farklı bir iş modeli takip ediyor. Bu da endüstrinin geri kalanı için bir darbe etkisi yaratıyor ve herkes daha kısa döngülerde, daha düşük maliyetlerle çalışmak durumunda kalıyor.

Antoine Halff

ABD’nin artan üretimi enerji politikalarında ve diğer ülke ilişkilerini etkileyecek mi? Yani Orta Doğu ABD için öncelik olmaktan çıkar mı?

Dürüst konuşalım, Orta Doğu ABD için öncelik olmayı bırakalı çok oluyor—ve bunun sebepleri arasında petrolün çok küçük bir yeri var. Orta Doğu’dan ABD’ye petrol ithalatı hiçbir zaman çok yüksek değildi. Genel kanının aksine bölgedeki ABD varlığının ana sebebi hiçbir zaman petrol değildi. Tasarı veya kazara—bölgedeki ABD etkisi Irak savaşından beri geriledi. Sebep önceleri George W.Bush’un hatalarıydı, sonra da Obama yönetiminin verdiği kararlar oldu--özellikle Mısır lideri Hüsnü Mübarek’i desteklemeyi bırakması, Tahran’ı Riyad’dan daha çok tercih ediyor gibi gözükmesi ve Suudi Arabistan’a bölgeyi paylaşma mesajı göndermesi—en son da Suriye’deki kırmızı çizgi fiyaskosu. Ve tabi Trump hükümetinin her kolundan ayrı bir mesaj gelmesi de durumu etkiledi. Yine de tüm bunlara rağmen ABD bölgedeki en önemli oyuncu. ABD’nin bölgeden petrol ithalatı sıfıra inse dahi bölgedeki petrol risklerine açık olacaktır. Sonuç olarak, evet bir şeyler değişiyor; ama petrolden ötürü değil.

Enerji olarak bakıldığında, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz son günlerde sıklıkla basına yansıyan konulardan; ve Amerikan şirketlerinin bölgede güçlü bir varlığı var. Aynı zamanda ülkede kömür tartışmaları da devam ediyor. Sizce yakın gelecekte ABD enerji politikalarının merkezinde hangi enerji kaynakları bulunacak?

ABD enerji politikaları görünüşte geleneksel hidrokarbon kaynaklar odaklı duruyor. Enerji Bakanı Rick Perry geçtiğimiz günlerde bu “kirli” kaynaklara dair güvencin ve takdirin itici güç olduğu bir “Yeni Gerçeklik” algısından bahsetti. Ancak devlet politikalarından alakasız olarak, küresel kömür önemli engellerle karşılaşıyor. Ve bunlar sadece politik problemler değil; piyasalarda da engeller var. Bir diğer engel de Çin ve Hindistan gibi ülkelerdeki hava kirliliğini kontrol etmek zorunluluğu. Bu ve benzer nedenler yüzünden doğalgazın önü açık gibi duruyor. Doğu Akdeniz yarar sağlayabileceği büyük bir doğalgaz kapasite sahip; ve bu kapasitenin kullanımı için gerçekleşecek her çaba bölgenin ekonomik, jeopolitik ve çevresel geleceğini etkileyecektir. 

 

ABD ile birlikte Brezilya ve Norveç gibi ülkelerde de üretim artışı görülüyor. Petrol piyasasında Orta Doğu’nun geride kaldığı yeni bir döneme mi giriyoruz?

ABD, Brezilya ve Norveç dışında önümüzdeki 5 yıl Kanada’nın üretiminde de yükseliş olacak—Kanada’ki artış Norveç’in çok üstünde olacak. Ancak bu Orta Doğu’nun önemini kaybedeceği anlamına gelmiyor—hatta tam tersi bir durum söz konusu. Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri üretimlerini arttıracaklarına dair planlarını açıkladılar. Maliyeti en düşük gören üreticiler olarak, Orta Doğu petrol üreticileri talepteki ani bir dönüşe, ya da yavaşlamaya en dayanıklı üreticiler olacaklardır. Buna karşın bu ülkeler kendi bütçelerini ve nüfuslarını idare edebilmek için çok yüksek fiyatlı petrole ihtiyaç duyuyorlar. Birçok ülke bu aralar ulusal bir dönüşümden geçerek petrole bağımlılıklarını azaltmaya çalışsalar da, bu çabaların işe yarayıp yaramayacağı ve de bu ülkelerde politik istikrarı sağlayıp sağlamayacağı henüz belli değil. İki türlü de bakıldığında Orta Doğu piyasada büyük bir ağırlık sahibi olmaya devam edecektir—özellikle Asya ülkeleri için bu çok önemli olacak, çünkü petrol ticareti Orta Doğu ihracatçılarını ve Asya ithalatçılarını artarak birbirine bağlayacak.

Trump hükümeti diğer hükümetlerle karşılaştırıldığında enerji politikalarında farklılık gösteriyor mu?

Yüzeysel olarak bakılırsa, Trump yönetiminin mesajı Obama’nın mesajından daha farklı olamaz. Yeni hükümet hidrokarbon endüstrisine yakın görünmekten rahatsızlık duymuyor ve ilk bakışta Barack Obama’nın tüm çevreci politikaları geri çeviriyor gibi duruyor. Bu tarz politikaların enerji pazarı ve endüstrisinde ne gibi etki gösterdiği henüz tartışma konusu, özellikle özel sektör, lokal ve eyalet bazlı aktörler düşünüldüğünde. Tabii kaya petrolü ve gazı mevzusu Trump hükümetinden çok önce de vardı, ve bu hükümetle hiçbir alakası yok. Bir bakıma tüm bu enerjide baskın olmak tartışmaları Trump hükümetinin aslında hiç alakası olmayan büyüme trendini sahiplenme çabası olarak görülebilir. Kömür endüstrisini destekleme çabaları boşa çıktı, çünkü ABD kömürü politikadan çok ekonomiye kurban gidiyor. Diğer taraftan çevreci politikaları bozmak hep kamu güvenliği hem de çevre idaresi olarak gerçek risklere sebep olacaktır. Paris Anlaşması’ndan çekilmek ABD liderliğine büyük bir darbe indirdi. Hepsinden daha önemli olarak, Trump yönetiminin agresif çevre karşıtı söylemleri şiddetli bir tepki olasılığını getirdiği gibi gelecekteki seçimleri takiben politika düzleminde sert hareketlenmelere sebep verebilir. 

 

Alüminyum ve çeliğe gelen gümrük vergisinin sondaj, rafine ve boru döşeme süreçlerinde çeliğe güvenen ABD petrol ve gaz endüstrisi üzerindeki olası etkisi hakkında tartışmalar devam ediyor. Sizce ortada endişe edilecek bir durum var mı?

Bunu görmemiz için daha erken. İlk bakışta vergiler petrol ve gaz endüstrisi için boru hatlarının ve diğer teçhizatların maliyetini yükseltecektir, ama bunun marjinal seviyelerde kalıp kalmayacağı daha sonra belli olacaktır. Benim ilk reaksiyonum bu vergilerin yaratacağı dünya ticareti üzerindeki makroekonomik etkilerinin petrol ve gaz endüstrisi üzerindeki ağrılığına odaklanıyor—yani beni çelik maliyetlerinin artmasındansa bu vergilerin küresel büyümeyi ve küresel ticareti destekleyen sistemi zedeleyecek olması endişelendiriyor.

BUSINESS HT AKADEMİ SÖYLEŞİLERİ

Mehmet Ertan / Düzce Üniversitesi 

 

Prof. Richard Bensel/ Cornell Üniversitesi 

 

Prof. Iain Begg / London School of Economics 

Prof. Abbas Milani / Stanford Üniversitesi 

 

Yılmaz Akyüz / South Center 

Yukarı

Business HT×