BIST 100 9.716,77 % -0,05
USD/TRY 32,5393 % 0,01
EUR/TRY 34,9356 % -0,11
Piyasalar
9.716,77
% -0,05
32,5393
% 0,01
34,9356
% -0,11
1,0725
% -0,04
44,89
0,00
2.334,48
% 0,09
89,31
% 0,34
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

10 soruda Fed ve Türkiye ekonomisi

Garanti Yatırım Fed kararları ve Türkiye ekonomisine olası etkilerini 10 soruda masaya yatırdı

10 soruda Fed ve Türkiye ekonomisi
BUSINESSHT 12 11 2015, 09:57

Garanti Yatırım son raporunda ABD Merkez Bankası Fed'in dokuz yılın ardından ilk kez yapacağı faiz artırımının başta gelişen ekonomiler olmak üzere tüm dünyayı nasıl etkileyebileceğini ve Türkiye ekonomisini bekleyen sıkıntıları 10 soruda özetlemiş.

İşte Fed ve Türkiye'ye ilişkin en çok merak edilen 10 soru ve cevapları:

1. Fed sıkılaşma döngüsüne mi giriyor yoksa sadece normalleşme mi ?

Analistlere göre bu sorunun cevabı önemli çünkü 2016’da gelişen ekonomilere olan sermaye girişi bu sorunun cevabına göre şekillenecek.

Fed’in Aralık’ta olması muhtemel ilk faiz artırımıyla finansal kriz sonrası dönemin son fazına, yani "çıkış aşaması ve normalleşme" fazına girileceğini söyleyen rapora göre, bu noktada iki senaryo öne çıkıyor:

1) Fed'in sıkılaşma döngüsüne girmesi: 2016’da 3-4 tane faiz artışı mı görmemiz anlamına geliyor

2) Fed'in normalleşme döngüsüne girmesi: İlk adımın ardından bir süre bekleyip faiz artırımına öyle devam etmesi

Rapora göre, "Sorunun cevabı net olmamakla birlikte, cevap ikinci şıksa gelişen piyasalarda bir rahatlama görmemiz olası. Fakat cevap birinci şık ise, bu finansal sıkılaşma demektir - bu halihazırda zaten yavaşlamaya başlayan gelişen piyasaları daha da zora sokabilir."

2. Fed adımının ardından gelişen piyasalarda iyimser olmak için sebep var mı?

2013’ten bu yana gelişmekte olan piyasalardaki dalgalanmanın Rusya, Brezilya ve Türkiye örneklerinde olduğu gibi iç kırılganlıklar ya da Güney Afrika, Endonezya ve yine Türkiye örneğinde olduğu gibi dış kırılganlıklar etrafında şekillendiğini söyleyen rapor, yükselen borçluluk oranları, cari açık sorunları ve döviz yükümlülüklerinin artması kırılganlık yarattığını söyledi.

Bu aşamada analistlere göre gelişen piyasalara ilişkin görece iyimser olmakta iki neden var:

1) Fed muhtemelen faiz artışlarını son derece yavaş yapıyor olacak ve ABD faizleri düşük kalacak. Vade primi de dar kalacak . Yani tam anlamıyla bir sıkılaşma söz konusu olmayacak.

2) ECB ve BoJ parasal desteği, belirgin gevşek para politikalarını devam ettiriyor olacaklar.

3. Fed neden adımlarını çok yavaş atıyor olacak?

ABD ekonomisi para politikasında normalleşmeye izin verecek kadar iyi toparlıyor, fakat ekonomi henüz arka arkaya faiz artırımı/sıkılaşma gibi bir duruma henüz hazır gözükmüyor.

Bundan daha önemlisi 2008 küresel kriz sonrası gelişen ekonomilere olan sermaye akışı ve akabinde borçluluk oranlarının çok hızla artması sonucu yüksek büyümeler gördük.

Özel sektör borçluluk oranları ve kaldıraç bu denli yüksekken, Fed’in finansal koşulları hızla sıkılaştırması bu ülkelerde de finansal maliyetlerin artması demek.

Bu tarz bir finansal sıkılaşma adımı atıldığı takdirde gelişen piyasalarda sistemik olarak ani duruş gerçekleşebilir. Analistler global ekonomi, özellikle gelişen piyasalar bu noktadayken, Fed’in bu riski göze alarak bir sıkılaşma döngüsüne girmesini olası bulmuyor.

4. Fed tarafında atılacak adımın parasal sıkılaşmadan ziyade daha çok bir normalleşme olmasını beklememiz rağmen, bu senaryoya ilişkin ana riskler ne?

2016 yılında ilk Fed faiz artışının ardından her gelen veri, ABD 10 yıllıklar üzerinde belirgin artışlara sebep olabilir ve gelişen piyasalarda volatiliteye de sebep olur.

Çünkü; ABD ekonomisinde istihdam boşluğu kapansa da büyümedeki toparlanmanın gücü zayıflıyor ve belirsizlik halen yüksek.

Piyasanın öngördüğü Fed faiz patikası ile, Fed’in öngördüğü patika arasında belirgin sapma bulunuyor. Fed ekonomi konusunda piyasanın çok ötesinde iyimser. Piyasa Fed’e yaklaşırsa, oynaklık artar. Finansal piyasalarda likidite koşulları hala çok kırılgan ve risk yaratıyor. 

5. ABD 10 yıllıklarındaki ani bir hareket global sermaye akımlarını nasıl etkiliyor?

Bu konuda yapılan son ekonometrik çalışmalara göre (SVAR modeli), G4 ülkelerinin uzun vadeli faizlerinde 100 baz puanlık bir şok geldiğinde, yani faizler 100 bps yükseldiğinde, gelişen ülkelere olan sermaye akışı toplam GSYH’lerinin yüzde 2’si kadar düşüyor -sadece gelişen ülkelere olan sermaye akımının yüzde 45 azalması demek ve bu hareket yaklaşık 4 çeyrekte tamamlanıyor. Bu da gelişen piyasalarda sistemik bir ani duruş riski ve akabinde büyümede hızlı yavaşlama anlamına geliyor.

6. Fed tam olarak ne yapacak?

Para politikasının normalleşmesi ve Fed’in atacağı adım: 2009 krizi öncesinde, FED para politikasını sıkılaştırırken FED funds hedef faizini artırıyordu ve efektif faiz bu hedef faiz seviyesinde oluşuyordu.

Kriz sonrasında ise FED, koridor faiz uygulamasına geçti (%0-0.25). Fed, normalleşme ile, Fed funds faizinin üst bandını 25 baz puandan 50 baz puana çıkarıyor olacak. Alt bandın ise büyük ihtimalle yüzde 0,25 civarında oluşmasını isteyecek. Bu durumda, FED efektif faizin bu iki bant arasında (yüzde 0,25-0,50) dalgalanmasına izin verecek. FED efektif faizinin de nerede oluşacağını tam olarak bilemiyoruz (şu anda yüzde 0.12 - koridorun orta noktası). Dolayısıyla bu sürece faiz artırımından çok normalleşme adımı olarak bakmak da fayda var.

7. Kısa vadede Türkiye ekonomisine ilişkin beklentiler ne?

Bundan sonraki aşamada, her gelişen piyasa, kendi dinamikleri ile ayrışmaya başlayacaktır.

İlk aşamada piyasalar 23 Kasım haftası açıklanması muhtemel kabinede, ekonomi ve maliye bakanlıklarında tatmin edici isimler görme ihtimalimiz var bu durumda piyasa da olumlu reaksiyon verir. İkinci aşamada ise, reform süreci elbette ki gerekli fakat vakit alacaktır. Öncelikle olarak Türkiye’nin hem para politikasında hem de maliye politikasında sağlam bir duruş sergilemesi piyasalar açısından ön koşul gibi gözükmekte.

8. Asgari ücret konusu enflasyona yansır mı?

Maliye politikasında son dönemde en önemli gündem maddesi 22 milyarlık paket ve asgari ücret konusu. TCMB verilerine göre çalışan nüfusun yüzde 35’i asgari ücretli ve daha altı. Personel maliyetinin toplam maliyetler içindeki payının büyük şirketlerde yüzde 20, KOBİ’lerde ise kabaca yüzde 10-15 civarı olduğu kabul edilirse çok kaba bir hesapla (yüzde 20’nin yüzde 35’i asgari ücrete tabi kabul edersek), yüzde 30’luk asgari ücret artışı şirketlere yüzde 1,5-2,5 oranında ek maliyet getirecektir.

Burada 3 seçenek çıkıyor karşımıza;

* Kabaca hesapladığımız bu rakam birebir enflasyona yansır (ki yavaşlayan bir ekonomide çok ihtimal verilmiyor)

* Firmalar maliyetlerine enflasyona yansıtamaz ve kar marjlarından yerler

* Ya da bir kısmı enflasyona bir kısmı da kar marjlarına yansıyor olur

Buradan çıkan en net sonuç enflasyonun ilerleyen vadede de %7-8 bandının altına kalıcı olarak gelme olasılığının azaldığı.

9. Asgari ücret konusu bütçeye nasıl yansır?

Bütçe tarafında etki hesabı ise bir miktar karmaşık. Ancak yapılan hesaplara göre de, gelir/gider dengesinin başabaş gelmesi bekleniyor. Dolayısıyla bütçeye ek yük olması beklenmiyor.

Fakat analistler, "O noktada karşımıza çıkan soru ise; bu yükün tamamen özel sektörde kalması. Bunun çok makul olduğunu düşünmüyoruz. Bu sebepten de muhtemelen maliyetlerin bir kısmının devlet tarafından yüklenildiği ve dolayısıyla da bütçeye yansıdığı bir durumla karşılaşma ihtimalimiz var" diyor.

10. Para politikasında kısa vadede görünüm nasıl?

En kısa vadede TCMB tarafında piyasaları belirgin şekilde rahatsız edecek bir gelişme olmasını beklemiyoruz.

Bu noktada Fed kararının ve Nisan 2016'da yapılacak olası bir başkanlık seçiminin belirleyici olacağını söyleyen raporda, TCMB’den belirgin bir faiz yükselişi beklememek gerektiği belirtiliyor. 

Yukarı

Business HT×