Yeni başlayanlar için Türkiye'de işsizlik
Türkiye'de kime işsiz denir, çift haneli işsizlik rakamları tersine döner mi, her beş gençten birinin işsiz olması ne anlama geliyor?... Hepsi tek sözlükte
"İşsizlik bir baş ağrısı ya da yüksek ateş gibidir. Sevimsiz ve yorucu. Ama neden kaynaklandığına dair de hiçbir açıklaması olmayan..."
İngiliz ekonomist William Beveridge, çözümü bulan devlet liderine koltuğunu ömür boyu ipotek ettirecek "işsizlik" kavramını böyle açıklar.
Bu kavram, Türkiye'de de "enflasyon canavarından" sonra ekonomi muhabbetlerinin en çok tüketilen ikinci mezesidir. 2008 krizinden sonra yeniden eteklerimizi tutuşturmasının nedeni ise kasımda yüzde 13'e, yıllık bazda ise yüzde 11'e dayanması.
"Bunlar resmi veriler, bir de resmi olmayan verileri görsek ohooo..", "Gençlerin önünü açmıyorlar, üniversite mezunları hep işsiz", "Köylerde istihdam yok ki... Olsa göç olmaz. Göç bitse, işsizlik olmaz" gibi Türkiye'de ortalama bir ekonomi sohbetinin ana başlıklarını oluşturan konuları BusinessHT olarak uzmanlarına sorup, tek sözlük altında topladık.
1) İşsiz kime denir?
TÜİK verilerine göre "işsiz" sayılmak için aşağıdaki şartlar gerekiyor:
- Referans verilen dönem içerisinde kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış kişilerden,
-İş aramak için on üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış,
- 15 gün içinde işbaşı yapabilecek durumda olan,
- Kurumsal olmayan çalışma çağındaki herkes, işsiz nüfusa dahildir
Daha özet şekliyle söylersek, çalışma isteğine ve yeteneğine sahip olup, cari ücret miktarı ile çalışma saatlerini kabul ettiği halde iş bulamayanların sayısı.
2) İşgücüne katılım ve istihdam arası fark nedir?
İstihdam, ücretli, maaşlı, yevmiyeli, kendi hesabına, işveren ya da ücretsiz aile işçisi olarak referans dönemi içinde en az bir saat bir iktisadi faaliyette bulunan kişiler ile işi ile bağlantısı devam ettiği halde, referans haftası içinde çeşitli nedenlerle işinin başında olmayan kendi hesabına veya işveren olarak çalışanlar istihdamda kabul ediliyor.
İşgücü ise istihdamda olanlar ile işsizlerin toplamı olarak ifade ediliyor.
3) Kasım'da işsizlik yüzde 12,7 seviyesini gördü. Bu, ne anlama geliyor. Bu resmi rakamsa resmi olmayan rakam yaklaşık olarak ne kadar?
Piri Reis Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu: İşsizlik rakamları güçlü örneklemlere dayanan tahminler. Bu nedenle kayıt içi ve kayıt dışı dahil uluslararası standartlarda hesaplanan veriler. Rakam resmi ve doğru. Fakat, Türkiye ekonomisini gelişmiş ülke ortalamalarından ayıran özellikler var.
Örneğin, tarımda çalışan sayısının çok yüksek olmasının yarattığı düşük verimli istihdamın neden olduğu gizli işsizlik gibi. Ya da aktif olarak iş aramayan fakat iş bulursam çalışırım diyenlerin sayısının oldukça yüksek olması gibi. Bu tür yapısal faktörler dikkate alındığında rakam yüzde 20’lere yaklaşabilir. Mevcut veriler Türkiye ekonomisinin büyüme hızındaki yavaşlamanın ne yazık ki işsizliğe yansımasıdır. Yaşadığımız hem yapısal hem konjonktürel bir işsizlik türü.
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Fatih Özatay: Artan işsizlik, ekonominin son dönemde yavaşladığını gösteriyor. İşsizlik rakamlarında bakılması gereken en önemli veriler, tarım dışı işsizlik, genç işsizlik, işgücüne katılım. İşgücüne katılım artıyorsa da işsizlik artabilir.
4) Toplam işsizlik oranına mı mevsim etkilerinden arındırılmış istihdama mı bakmak gerekiyor?
(*) Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel: Türkiye ekonomisi, dolayısıyla istihdam ve işsizlik, mevsimsel dalgalanmalara çok açık özellikte. Kışa doğru istihdam azalırken işsizlik artıyor, yaza doğru da aksi oluyor.
İşsizlik cephesinde güncel gidişatı daha iyi kavrayabilmek için mevsimsel dalgalanmayı önemli ölçüde bertaraf eden mevsim etkilerinden arındırılmış istatistikler tercih edilmelidir.
Mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsiz sayısı nisan döneminde 3 milyona yakındı. Aralık döneminde 3 milyon 700 bine dayandı. Neredeyse her ay işsizler ordusuna ortalama 90 bin kişi eklendi. Tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 11,8’den yüzde 14,3’e yükseldi. (Mevsim etkilerinden arındırılmamış oran yüzde 14,9).
Fatih Özatay: Eğer bir ay öncesi ile kıyaslayacaksanız mevsim etkilerinden arındırılmış istihdama, bir yıl öncesine bakacaksanız bir yıl öncesine bakmak gerekiyor.
5) Kasım verilerine göre 3 milyon 872 kişilik işsiz var. Bu seviyede bir işsizlik ne kadar sürede kapatılabilir?
Seyfettin Gürsel: İşsiz sayısı hiç bir zaman sıfırlanmaz. Yüzde 5 civarı en alt düzey olarak kabul edilir. Mevsim etkilerinden arındırılmış genel işsizlik oranı Aralık döneminde yüzde 12’ye yükseldi. İşgücü artış trendi hâlen yılık yüzde 3’ün üzerinde. İşsizliğin azalmaya başlaması için istihdam artışının da bu düzey civarında olması gerekiyor. Büyüme-istihdam esnekliği son 5 yılda 0,6 civarında. Demek ki yıllık ortalama büyüme hiç olmazsa yüzde 5 civarında olmalı. Bu büyüme ile işsizlik oranını yüzde 8’e düşürmek en az 10 yıl alır.Büyüye daha yüksek olabilirse, örneğin yüzde 6 bu süre 4-5 yıla iner.
Erhan Aslanoğlu: 3 milyonun üzerindeki kısım özellikle son 1,5 yıllık yavaşlamanın da bir sonucu. İstihdamı teşvik edici maliye politikası önlemleri bu kısmı azaltabilir. Fakat kalıcılığı için büyümenin mutlaka hızlanması gerekiyor.
Fatih Özatay: Türkiye'de son 10-15 yıla bakıldığında işsizliğin en fazla yüzde 9'a kadar gerilediği görülüyor. Ki bu da yüksek bir rakam. Ancak yüzde 12,7'nin 9'a kadar gerilemesi için geçici teşvikler yeterli değil. Çünkü bu bütçe açığını artırır. Sanayi ve teknoloji başta olmak üzere yatırımların olması gerekiyor. Ekonomik büyümenin daha hızlı olması gerekiyor. Yüzde 9'dan aşağı çekmek için ise yapısal reformlar gerekiyor.
6) İstihdam oranının aralıkta yüzde 45,1'e gerilemiş olması bize ne söylüyor?
Erhan Aslanoğlu: 15 yaş ve üzerindeki nüfusun yüzde 45,1’inin istihdam edildiğini gösteriyor. Bu rakam 2016 yılı ortalamasının altında bir orana işaret ediyor.
Seyfettin Gürsel: Sürekli hatırlattığım gibi Aralık dönemine kadar bu yüksek artış işgücü artışı devam ederken zayıflayan ekonomik faaliyetin sonucu istihdamdaki yetersiz artıştan kaynaklanıyordu.
Nitekim Nisan döneminde 24 milyon 950 olarak tahmin edilen tarım dışı işgücü Kasım döneminde 25 milyon 665 bine ulaşmıştı; 7 ayda 715 binlik artış. Buna karşılık tarım dışı istihdam artışı bu dönemde 40 binden ibaretti. Aralık döneminde ise işgücü artışı durmuş görünüyor. Hatta 28 binlik küçük bir azalma söz konusu. Buna rağmen işsiz sayısındaki artış istihdamın 75 bin azalmasından kaynaklanmış durumda.
7) Asgari ücretin artırılması, SGK ve vergi desteği gibi istihdam teşvikleri ne kadar faydalı?
Seyfettin Gürsel: İşsizlik verisinin hükümeti tedirgin ettiği kesin. Çünkü bu teşvikleri özellikle biraz aceleye getirdiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan, TOBB'a hitap ederken 'Martta işsizliği gümbür gümbür aşağı indirmenizi bekliyorum' dedi. Verilen teşvik önemli ama ciddi sınırlamaları var. Sigorta primleri, vergi ve asgari ücret için 800 lirayı devletin vermesi işgücü maliyetlerini ucuzlatacak. Bundan yararlanacak olanlar, istihdama ilave edilenler olacak. Bu durumun kâr da getirmesi lazım. Bu insanların verimli olması, ürettiğini satması lazım. Bu da sonuçta yine büyüme ve yatırımlara bağlı. Tedirginlik devam edip büyüme yeterince canlanmadığı takdirde bu etki çok sınırlı olacaktır."
"Teşviklerin çok tartışılmayan diğer bir yönü ise teşviklerin şubatta başlayıp yıl sonuna kadar verilecek olması. İşveren, işe aldığı kişiyi teşvikler bittikten sonra aralık ayında işten çıkarırsa kıdem tazminatı da ödemeyecek. Çünkü bir yıl dolmamış olacak. Bu konu atlandı mı bilmiyorum? Belki bir miktar istihdam artar ancak aralık ayına gelindiğinde teşvikler devam etmezse ne olacağı belirsiz. Uzatılırsa da başka bir sorun, bütçeye yük oluyor. Yani, eğer ekonomik canlanma olmazsa işsizlikte gümbür gümbür bir düşüş beklemiyorum."
Fatih Özatay: Türkiye'de son yıllarda enerji vs. birçok sektörde oyunun kuralları çok değişti. Bu değişikliklerin azalması, hukukun üstünlüğünün sağlanması, dış politikayla güvenliğin sağlanması lazım. Aksi takdirde teşvikler en fazla altı ay dayanır.
8) En fazla alarm veren sektörler hangisi? Tüm istihdamın yükü neden hizmetler sektöründe? "İnşaat, Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörü" iken inşaattaki istihdamın azalmış olması ne anlama geliyor? Tarım sektöründe istihdam yeterli mi yetersiz mi?
Erhan Aslanoğlu: Her sektör az ya da çok büyümenin yavaşlamasının yarattığı istihdam sorunundan etkileniyor. İmalat sanayinin ihracata yönelik sektörleri görece az etkilenirken, başta turizm ve inşaat olmak üzere hizmet sektörleri olumsuz etkileniyor. Ekonomideki toplam katma değer içinde hizmet sektörü en büyük paya sahiptir. Bu pay doğal olarak istihdama da yansıyor. Tarımın toplam katma değer içerisindeki payı zaten yüksek. Dünya’da gıdanın artan önemi sektörü giderek ölçek ekonomisinden daha fazla faydalanmaya ve teknolojiyi daha yoğun kullanmaya aday hale getiriyor. Tarımda istihdam azalışına daha hazırlıklı olmalıyız. Gelecek dönemlerde buradaki işgücünü diğer sektörlere verimli bir şekilde kaydırmak çok daha önemli olacak.
Seyfettin Gürsel: Tarım kesimi halen toplam istihdamın yüzde 20’sini oluşturuyor. Bu çok yüksek bir oran. Türkiye tarımının yüzde 90’ınından fazlasını aile işletmeleri oluşturduğundan tarımda işsiz yok sayılacak kadar az. Bu nedenle işsizlik oranı yapay şekilde düşük kalıyor. Özellikle tarım istihdamının payının yüzde 3-5 civarına düştüğü Avrupa ülkeleri ile işsizlik oranımızı karşılaştırılırken tarım dışı oranı dikkate almak daha gerçekçi.
Fatih Özatay: İstihdamın yükünün hizmetler sektöründe olmasının nedeni hizmetlerin milli gelirdeki en yüksek paya sahip olması. Sanayi sektöründeki işsizlik önemli bir kısıt. Lokomotifi inşaat olan bir ülkenin sırtı yerden kalkmaz. İşsizlik yüzde 5'lere 6'lara düşmez. Teknoloji yoğun yatırımlar gerekiyor. Tarımın istihdamdaki payı düşmeli çünkü gizli işsizlik var. Yani dört kişilik bir ailenin ektiği ürün ile aynı aileden üç kişinin ektiği ürün hep aynı olacak.
9) Kayıt dışı çalışanların oranının yüzde 32,7 olması ne demek?
Erhan Aslanoğlu: İstihdam ve işsizlik verileri anketlerle belirleniyor. SGK verileri ile anket sonuçları arasındaki farkı yansıtıyor.
Seyfettin Gürsel: Kayıt dışı çalışanların toplam istihdama oranı çok heterojen bir yapının sonucu. İstihdamın yüzde 20’si tarımda. Tarım çalışanlarının yüzde 80’den fazlası SGK’ya kayıtlı değil. Bu kendilerinin seçimi. Tabi ardında bir dizi ekonomik neden var. Tarım dışında kendi hesabına çalışanların (2 milyonundan fazla) yarısından biraz fazlası SGK ya kayıtlı değil. Bu kayıtsızlık da kendi tercihleri. Kayıt dışılık denince esasen ücretlilerin işveren tarafından kayıt dışı çalışılması anlaşılıyor. Ücretiler arasında kayıt dışılık 2015’e kadar düzenli azalarak yüzde 16,9’a gerilemişti 2016’da yüzde 17,4’e yükseldi. Bunun nedenleri araştırılmaya değer. Ama diğer kategorilerde de kayıt dışılık oranı artmış durumda. 2015 Aralık döneminde yüzde 32,1. 2016 Aralıkta yüzde 32,7.
10) Türkiye'de 15-24 yaş arası her beş gençten biri işsiz. Bu oranı nasıl yorumluyorsunuz?
(*) Seyfettin Gürsel: Son sekiz ayda gerçekleşen yüksek işsizlik artışı farklı boyutlarıyla ele alındığında toplumsal dengelerin nasıl tehditler altına girdiği daha iyi görülüyor. Öncelikle odaklanılması gereken boyut genç işsizlik. TÜİK sosyal kategorilerin işgücü istatistiklerini mevsim etkisinden arındırmıyor. Bu nedenle brüt rakamların yıllık değişimlerine bakarak gelişmeleri takip etmek durumdayız. 2015 Aralık döneminde 15-24 yaş grubunda işsizlik oranı yüzde 19,2 tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 12,7 idi. 2016 Aralık döneminde bu oranlar sırasıyla yüzde 24’e ve 14,9’a yükseldi. Genel işsizlik artışındaki yüksek artışın önemli ölçüde gençlerden kaynaklandığı açıkça görülüyor. Cinsiyet ayrımına gelince tablo daha da vahim. Genç erkeklerde işsizlik oranı 3 puan artarken genç kadınlarda 8 puan artmış. Hem genç hem de kadın olmanın iş bulmayı ne kadar zorlaştırdığını varın siz düşünün.
Çığ gibi büyüyen genç işsiz sayısı eğitim düzeyleri itibariyle kurcalandığında bir başka çarpıcı gelişmeyle karşılaşıyoruz. Bir yılda yüksek öğretim diplomalı işgücü 663 bin artmış. İstihdam artışı 344 bin. İstihdam artışının işgücü artışına oranı yüzde 55. İşsiz sayısındaki 668 binlik yıllık artışın da yüzde 42’si yüksek öğretimli. Büyük çoğunluğunun gençlerden oluştuğunu tahmin etmek zor değil. Yüksek öğrenimli erkeklerde istihdam artışının işgücü artışına oranı yüzde 64 iken bu oran kadınlarda yüzde 45 ile sınırlı. Yani iş bulma zorluğu konusunda genç kadınları yüksek diploması fazla işe yaramıyor.
11) İşsizlikte Türkiye-Avrupa karşılaştırması
Gelişmiş ülkeler, ya da yaygın kullanımıyla "Batı"'nın da başındaki en büyük ekonomik dert işsizlik. Eurostat verilerine göre Ocak 2017'de Avrupa Birliği'ndeki 28 ülkenin ortalama işsizliği yüzde 9,6 oranında gerçekleşti. Yaklaşık 11 milyon nüfusa sahip Çek Cumhuriyeti yüzde 3,4; 80 milyonun üzerinde insana ev sahipliği eden Almanya yüzde 3,8 oranla en düşük işsizliğe sahip.
En büyük sıkıntı ise küresel krizin en çok yara alan iki ülkesi Yunanistan (Yüzde 23) ve İspanya'da (Yüzde 18,2)
Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, Türkiye'nin Yunanistan ve İspanya’nın ardından Avrupa’da en yüksek işsizlik oranına sahip ülke durumuna geldiğini söylüyor: Şu farkla ki bu iki ülkede işsizlik giderek geriliyor biz de ise dolu dizgin yükseliyor.
Avrupa'da adam istihdam etmek pahalı zanaat
Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu'na göre Avrupa işsizliğinin temelini büyüme sorunları ve sosyal güvenlik sisteminin çok güçlü olması oluşturuyor.
65 yaş üstü yaşlı nüfusun yüzde 20'ye dayandığı Avrupa Birliği'nde sağlık harcamaları artarken, büyümeyi destekleyecek genç işgücü azalıyor.
Bunun yanı sıra, Avrupa'da bir kişiyi istihdam etmek, sağlık sigortası, eğitimi, ulaşımı, çocuk bakımı, danışmanlığı gibi birçok masrafın eksiksiz ve kayıt dışılık olmadan tamamlanması zorunluluğu anlamına geliyor. Bu masrafa katlanmak istemeyen işveren daha az insanı istihdam ediyor. En basit örneğiyle Türkiye'de fast-food restoranlarda onlarca garson çalışırken, Avrupa'da herkesin kendi tepsisini kaldırıp, temizlemesinin altında bu yatıyor. Avrupa'da benzin depolarını dolduracak ekstra eleman çalıştırılmaması ve bunu şoföre bırakmak da yine aynı sebepten.
Ancak Aslanoğlu'na göre 2008 krizi sonrası dönemin yönetiminde maliye politikası araçlarını kullanma ve büyüme performansı açısından Türkiye daha başarılıydı. Sıkı maliye politikaları ile büyüme potansiyelini yavaşlatan Avrupa işsizlik konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşadı ve yaşamaya devam ediyor.
Puan sistemiyle istihdam
Duisburg-Essen Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rauf Kesici'nin 2011 yılında kaleme aldığı "Avrupa Emek Piyasası Dinamikleri ve Avrupa İstihdam Stratejisi Temelinde Türkiye’nin Uyumu" adlı makalesinde Türkiye'nin emek piyasasında yaşadığı sorunların temel özellikleri şöyle sıralanıyor:
- Aktif nüfusa katılan genç nüfusun görece fazla olması,
- Haftalık çalışma süresinin yüksek olması,
- Aktif emek piyasası politikalarının yetersiz kalması ve eğitim istihdam ilişkisinin kurulamaması,
- Büyüme ile istihdam/işsizlik etkileşiminin zayıf olması
Aynı makalede Avrupa'nın "puan toplama" sistemin dayalı işsizliğe çözüm önerileri ise şöyle ifade ediliyor:
- Öncelikle iş ve işçi bulma kurumlarına kayıt yapılması gerekiyor. Sonrasında bireysel değerlendirme geliyor
- İş Entegrasyon Anlaşması puanı artırıyor. Bu anlaşmanın içeriğinde olması gerekenler: İş ararken danışmanlık ve yardım hizmeti, Staj imkanları, Barınma, ulaşım, çocuk bakımı veya rehabilitasyon hizmetleri
- Bu desteği alanların farklı kurumlar arasında kaybolmaması için bu hizmetler tek kurum tarafından verilmeli
- İş verenlerle iletişime geçmekse en yüksek puanı getiriyor.
İstihdam ile ilgili iyileştirme programları, uzun vadede işsizlerin sadece yüzde 20’sine odaklı. Bu Avrupa genelinde yaygın bir oran. İşsizlik için ayrılan bütçeler genellikle kamu alanında istihdama harcanıyor. İş verenlere inisiyatif verme ya da onların daha çok bu programlara dahil olması için yeterli yatırım yapılmıyor.
(*) Seyfettin Gürsel'in izniyle T24'te 29 Mart 2017'de yayınlanan "İşsizlik artışı toplumsal dengeleri zorluyor" başlıklı köşe yazısından alınmıştır.