Son 300 yılın en büyük parasal deneyi sona mı erdi?
Draghi'nin son kararı aslında ne ifade ediyor?
Traderlar Draghi'nin 'aslında' parasal genişlemeyi azaltmadığı haberini kutlarken, uzun vadede gelinen nokta ise 300 yılın en büyük parasal deneyinin sonuna işaret ediyor olabilir.
Piyasalar dün Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi'nin açıklamalarıyla çalkalandı. Draghi'nin yönetimindeki bankanın politika belirleyicileri faizlerde herhangi bir değişikliğe gitmezken varlık alım programını Mart 2017'den sonra aylık 80 milyar eurodan 60 milyar euroya indirilerek Aralık 2017'ye kadar devam edeceğini açıkladı.
Cümlenin ilk yarısını okuyan traderlar önce hızla euro aldı. Ancak tekrar dönüp baktıklarında sürenin piyasa beklentisi olan 6 ay yerine 9 ay uzatıldığını fark ettiler, risk iştahı geri döndü ve euro yükseldiğinden daha hızlı düşerek günü yüzde 1'e yakın kayıpla tamamladı.
Sonuç olarak Draghi, piyasaya Mart 2017'den sonraki gelecek 6 ayda 480 milyar euro likidite vermek yerine bunu 9 ayda 540 milyar euro olarak vereceğini açıkladı. Azalan hızla birlikte 2017 sonunda planlanan tavhil alımı toplamda 2,2 trilyon euroya ulaşmış olacak. Ayrıca yüzde -0,4 seviyesindeki mevduat faizinin altındaki tahvillerde de alım yapılabilecek.
ANZ ekonomistlerine göre, karar yeni bir bazuka. Arz denklemi üzerinden Euro'da kayıpların devam etmesini bekleyen ekonomistler FOMC'nin faizleri artırdığı senaryoda euro/dolarda kısada kalmayı ve rallileri satmayı tercih ediyor.
TÜNELİN SONU
Garanti Yatırım Araştırma Direktörü Tufan Cömert ise "Tünelin Sonu" başlıklı Pusula'da daha uzun vadeyi göstererek, "Muhtemelen dünyanın son 300 yıldır gördüğü en büyük parasal deneyin sonuna geldik! Dünya bir kez daha değişecek…" diyor.
2008 krizi sonrasında ortaya çıkan karmaşayı temizlemenin merkez bankalarına düştüğünü belirten Tufan Cömert, o tarihte merkez bankalarının tek seçeneği olduğunu belirtiyor:
"Merkez bankalarının bu durumda yapacakları belliydi: Piyasalara bolca likidite vermek, faizleri düşürmek, toksik varlıkları bilançolarına almak… Bütün bunların sonucunda, yanda gördüğünüz üzere, önde gelen merkez bankalarının bilançoları katlandı (kaynak: Bloomberg). Ekonomiler görece normalleştikçe ve para politikalarının etkinliği azaldıkça, merkez bankacıları oturdukları yerde kıvranmaya başladılar."
Ve günümüz:
"Sonuçta merkez bankaları çıkış senaryolarını tartışmaya, Fed ise harekete geçmeye karar verdi."
ECB KARARI NE İFADE EDİYOR?
ECB çıkış senaryosundan hafifçe sapmış gibi görünse de "Acele etmeyelim. Tünelin sonu aynı yere çıkıyor" diyen Cömert durumu şöyle anlatıyor:
"Dünkü toplantıda ECB tahvil alım programını Mart 2017’den Aralık 2017’ye dek uzattı, ihtiyaç olursa devam edeceğinin sinyalini de verdi, ancak tahvil alım miktarı aylık 20 milyar euro daha az olacak. Pratikte bu çok önemli değil, parasal destekte radikal bir değişiklikten bahsetmiyoruz, sonuçta 2017’de satın alınacak tahvil miktarı 960 milyar euro değil de 780 milyar euro olacak. Üstelik ECB’nin Aralık 2017 sonrasında tahvil alımlarını sonlandırması da zor görünüyor, muhtemelen rakam düşürülüp alımlar sürdürülecek.
ECB hala bilanço büyütüyor ama unutmayın: Parasal genişlemede (QE) sona geliyoruz. Piyasalara sağlanan likidite giderek azalacak. Fed haftaya çok yüksek bir olasılıkla faiz artıracak (14 Aralık’a dek Fed’i ve piyasaları şoke edecek bir olay olmazsa tabi). Japonya Merkez Bankası koşulsuz parasal genişlemeden vazgeçti, verim eğrisinde uzun vadeleri kontrol etmeye yöneldi. Çin ise bir süredir para politikası anlamında önemli bir hamle yapmadı."
PEKİ NEDEN 300 YIL ÖNCESİ?
"Bugün önde gelen merkez bankalarına, hatta TCMB’nin şu anda sadeleşmeye giderek terk etmeye çalıştığı olağandışı uygulamalara odaklanıyoruz ama tarihte başka deneysel para uygulamaları da vardı kuşkusuz" diyen Cömert, 300 yıl öncesine dönüp John Law'ı örnek gösteriyor:
"Bugün pek bilinmese de, bundan 300 yıl önce John Law sayesinde dünya bir başka yaratıcı para politikası deneyimi yaşamıştı. Londra’da cinayetten hüküm giymiş, Fransa’ya kaçmış, sonrasında kumarda zengin olmuş ilginç bir karakter olan Law, parasal sistemi “sulandırmanın” bir yolunu bulmuştu: 1719’da “The Mississippi Company” isimli bir şirket kuran Law’un amacı, şirkete sağlayacağı fon akışı ile, o dönemde bölgeyi kontrol eden Fransa’nın devlet borcunun bir kısmını ödemekti. Fransızlar doğal olarak bu teklife atladılar, her türlü desteği verdiler. 25 yıl süreyle Louisiana'nın kaynaklarını işletme tekelini alan şirketin sermayesi 100 milyon Fransız lirası (livre) idi, 200 bin hisse senedine bölünmüştü. Hisse senetleri, devlet tahvilleri ile satın alınabiliyordu. Bu yöntemle alacaklılar, Amerika’dan gelecek kar sayesinde ileride paraları kendilerine geri verilecek hissedarlar durumuna sokulmaktaydı.
Law, Louisiana’nın zenginliğini etkili bir pazarlama planıyla artırdı, bu da şirket hisselerine ilişkin müthiş bir spekülasyona yol açtı. Hisseler kazanç sağlamaya başladığında, bu kazançları yatırımcılara nakit olarak ödendi. Bu durum, Fransa hükümeti Banque Royale’in (merkez bankası diyebiliriz) çıkardığı kâğıt para miktarının elinde bulundurduğu altın miktarına eşit olmadığını kabul etmek zorunda kalana dek devam etti. Mississippi hisseleri hızla düştü, sonunda tamamen değersiz oldu. Law’a tanınan tüm imtiyazlar geri alındı, ama artık çok geçti. Bundan sonrası yatırımcılar açısından bol göz yaşı demekti…"
UBS: TAPERING 2018'DE BAŞLAYACAK
Tufan Cömert, 300 yılın en büyük parasal deneyinin sonuna gelindiği görüşünü savunurken yalnız değil.
İsviçreli yatırım bankası UBS ekonomistleri kısa vadede ECB'nin parasal genişlemeyi kısmadığına dikkat çekseler de 2018'de tapering'in başlamasını ve aynı yılın sonunda tahvil alımların sıfıra inerek sona ermesini bekliyor. UBS'e göre enflasyondaki kademeli artış ve genişlemenin uzun süre devam etmesine duyulan rahatsızlık ECB yetkililerini bu kararı almaya zorlayacak.
Yıl 2019'a geldiğinde ise 31 Ekim'de Draghi'nin başkanlık süresi sona erecek ve John Law gibi adı parasal genişlemelerin tarihine kaydedilecek.