Çatı ustu solar özellikle Amerika’da her yıl 5 milyon yeni çatının inşa edildiği hızla büyüyen bir piyasa…
Öyle ki uzun yıllar boyunca, sadece Amerika’nın enerji portföyün de küçük bir yer tutan evsel/ticari güneş paneli uygulama istatistiklerini veren ABD Enerji Enformasyon İdaresi 2015 sonu itibariyle küçük solar uygulamaların kaydını aylık olarak tutmaya başlamış ve Temmuz 2017 itibariyle ülkenin ilk Kısa-Dönem Enerji Görünümünü yayınlamaya başlamıştır.
İddialı hedefler koymasıyla bilinen Elon Musk ise Kasım 2016’da Tesla bünyesine kattığı ve bu evlilik öncesinde ki 10 yıllık süreçte toplamda sadece 325 bin uygulama yapmış olan Solarcity’si ile birlikte devasa Amerika piyasasının ilk etapta yüzde 5’lik kısmını; yani yıllık 250 bin ev/ticari isletmenin çatı ustu solar uygulamasını yapmaya çoktan talip oldu bile.
Yine kendi deyimleriyle kaba ve hantal dizaynları yüzünden özellikle de mimari proje ve tasarımlarda fazla şans tanınmayan mevcut batarya çözümleri artık sadece miadını doldurmakla kalmamış, Tesla’yı sektörde pekte rastlanmayan zarafette tasarımlar yapmaya zorlayarak hem zemin hem de duvarda uygulanabilen estetik Powerball bataryasının yaratılmasında itici güç olmuştur.
Amerika’da ortalama enerji ihtiyacı 24 kWh/gun olan yaklaşık 100 m2 bir ev için kurulum ve solar paneller hariç 6.200 dolar’a mal olan Tesla Powerwall bataryalar kompakt yapısıyla sunduğu 7kW’a kadar güç (13,5 kW’a kadar kullanılabilir kapasite) ile iç ve dış mekânlarda rahatlıkla uygulanabilmesinin yanı sıra, temelde üç farklı ihtiyaca cevap vermekte.
Öncelikli amacın şebekeye olan bağımlılığın azaltılması durumlarında Self-Powered modu ile güneşten ürettiği fazla enerjiyi stoklayarak pik (puant) zamanlarda deşarj edebilen bağımsız bir enerji kaynağı olabilir. Eğer şebeke’de ki arıza ve kesinti algılandığı andan itibaren (solar sistemle birlikte) devreye girmesi ve ana enerji kaynağı olması hedefleniyorsa güvenilir bir B planı olabilen, ve en önemlisi enerjiye hiç erişimi olmayan coğrafi olarak zor bölgeler söz konusu ise sunduğu off-grid çözümlerle günümüz enerji sorunlarına farklı yaklaşımlar sunan bir urun.
Buna Powerwall için bu yılın başlarında hayata geçirilecek olan “Load-Shifting Time of Use“ özelliği yani elektriğin ucuz olduğu saatlerde stoklanmasının sağlanıp pahalı olduğu saatlerde boşaltılması, ve diğer tüm Tesla ürünleri gibi monitör ve kontrolünün mobil aplikasyonlarla uzaktan yapılabilmesi özellikleri de eklendiğinde yarattığı katma değer dikkat çekici bir hal alıyor.
Kısaca, dünya da ev tipi bataryalara yapılan yatırımlar artık öyle bir hal almış durumda ki pastadan pay almak isteyen birçok ünlü marka sektörleri dışına kayarak veya sürdürülebilirliği kendi iş kollarına dâhil etmek suretiyle yenilenebilir enerji piyasasında bulunmak istediklerini açıklamış bulunuyorlar.
İsveç’in mega markası IKEA’nın Ağustos 2017’de Birleşik Krallığın ünlü Solarcentury’sı ile birlikte başlattıklarını açıkladığı partnerlikle bu popüler piyasaya üstelik daha fazla insana daha ucuz panel ve batarya vaadiyle adım atmış bulunmakta.
Batarya teknolojilerinde yaşanan bu hızlı dönüşüm dünya çapında lityum, kobalt, nikel ve grafit gibi lityum-iyon batarya üretiminde demirbaş olan kimyasalları üreten firmaların önümüzdeki 10 yılda yaşayacağı yoğunluğun tezahürü açısından da fikir vericidir. 2040’a kadar 10 kat büyüyerek 20 milyar dolarlık bir pazar halini alması beklenen batarya sektörü için, Bloomberg New Energy Finance 2030 projeksiyonları ise sadece batarya üretmede kullanılacak olan lityumun 2016 yılı tüm lityum üretiminin yüzde 172’lerine ulaşacağını söylüyor.
Tabi Elon Musk’in güneş enerjisine dair sunduğu servisler sadece çatı uygulamaları, solar kiremitler veya küçük ölçekte projeler ile sınırlı değil. Powerpack adını verdikleri şebekeye entegre edilebilen büyük batarya sistemleriyle özellikle enerji tedarikçileri, şebeke operatörleri ve yerel yönetimlerle ortak projeler yapan Tesla’nın hizmet ağı oldukça geniş.
Bloomberg New Energy Finance verilerine göre 2040 yılına kadar çatı üstü solar ve batarya depolama uygulamalarına yaklaşık 52,46 milyar dolar yatırım yapmayı planlayan, ve hali hazırda Jamestown’da 315 MW büyüklüğünde bir rüzgar enerji santraline ev sahipliği yapan Avustralya’ya 100 gün içinde 100 MW/129 MWh gücünde Powerpack sistemi kurma vaadinde bulunan ve dahası bunu gerçekleştirmeyi başaran Elon Musk Türkiye’de ki benzer mega yatırımlar için akla gelecek ilk isimlerden birisi gibi durmakta.
Öyle ki, sisteme daha fazla yenilenebilir kaynaklı enerjinin entegre edilme avantajının yanı sıra elektriğin bataryalara depo edilme operasyonunun yaratacağı diğer kazanımlar da düşünüldüğünde - örneğin: arz ve tüketim noktalarındaki ani dalgalanmaları karşılama (kapasite/iletim maliyetlerinde azalma,peak-shaving); şebeke hizmetlerinde yaratacağı artılar (frekans regülasyonun çift yönlü uygulanması, talep tarafı katılımı, voltaj ve reaktif güç desteği vb); arbitraj (depolamanın enerji fiyatları azken yapılıp deşarjının yüksekken yapılması); ve iletim ve dağıtım altyapı yatırımlarının tecil edilmesi gibi -Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı kanadının Elon Musk ile bu anlamda bir işbirliği için yakin vade de düğmeye basması olanaklar dahilinde görünüyor.
Türkiye uygulamalarına referans olabilecek bir diğer proje ise Musk’in ABD'nin kuzeydoğu eyaletlerinden Vermont’ta yaklaşık 400 bin aboneye hizmet veren Green Mountain Power (GMP) enerji şirketi ile başlattığı işbirliği. Bu kapsamda, abonelere şebeke ariza/kesintilerinden etkilenmemeli için belirli bir ödeme planı dâhilinde ($1.500 peşinat artı 10 yıl süreyle $15/ay) Powerwall teknoloji ve hizmetlerine erişim imkânı sunulmakta.
Mülkiyeti GMP’de kalmak şartıyla, Powerwallari ile sadece enerji kullanmak ve yedeklemekle kalmayacak olan kullanıcılar ayrıca pik zamanlarda birbirlerinin bataryalarına erişme imkânına sahip olarak temiz enerjiye ücretsiz veya daha ekonomik fiyatlarla ulaşıyor olabilecekler. Türkiye’de serbestleşmesini neredeyse tamamlamış olan elektrik sektörü için de benzer uygulamaların dağıtım şirketleri aracılığıyla uygun finansal modellerle desteklenerek yakın vadede hayata geçirilmesini beklemek yanlış olmasa gerek.
Yine belediyeler ile gerçekleştirilen ve kapasite/iletim maliyetlerini azaltmaya yönelik ‘distributed generation and distributed storage’ yani dağıtık ve küçük ölçekli enerji üretim ve depolama faaliyetlerinin bir araya getirilerek (bölgesel) enerji tedariğinin sağlaması Türkiye için referans alınabilecek farklı bir proje türü olarak karşımıza çıkmakta.
Yaklaşık 70.000 aboneye sahip Connecticut Belediyesi Elektrik-Enerji Kooperatifi (CMEEC)ile imzaladıkları 20 yıllık enerji alım anlaşması kapsamında Tesla ve Solarcity’nin yap-işlet olarak yürüttüğü projede 5 farklı atıl alanda uygulanan 15 MW’lik fotovoltaik (AC) solar ile elektrik üretilmesi ve bunun 1,5 MW/6 MWh depolama sistemi ile birleştirilerek CMEEC’in kullanımına sunulmakta. CMEEC’in bataryalari stratejik zamanlamalarla şarj ve deşarj etmek suretiyle eyalet operatörü olan ISO-NE‘ye özellikle pik durumlarda daha az kapasite ücreti ödemesi hedeflendiği bu proje yerel yönetimler için hem enerji hem finansal olarak daha fazla tasarruf anlamına geldiği için önemlidir.
Musk ile çalışmayı seçen bir diğer enerji hizmet sağlayıcısı ise Güney Kaliforniya Edison. Hizmet bölgelerinde seçtikleri 50 evin çatı üstü solar (PV) panelleri, akıllı invertorler, Powerwall bataryaları ve kontrol edilebilir termostatlarla donatılarak akıllı evlere dönüştürülmesi ve böylece kuracakları abone bazlı dağıtık elektrik üretim sistemleriyle dinamik şebeke hizmetlerinin nasıl yaratılabileceğine baktıkları bu proje de ayrıca dağıtım ve toptan satış piyasalarında yaratılacak olumlu etkiler de gözlenmekte.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan ve 29 Aralıkta kabul edilen Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı (2017-2023) kapsamında bina ve hizmetlerden enerjiye, sanayi ve teknoloji’den ulaştırma sektörüne kadar 6 kategoride hazırladığı 55 eylem planı ile birincil enerji tüketimini yüzde 14 azaltmayı hedefleyen Türkiye, aslında Amerika’da Elon Musk ile tecrübe edilen uygulamaların birçoğunu 2023 yılı hedefleriyle birleştirerek uygulamak için zaten harekete geçmiş durumda. Kısa vade de yapılması gereken ise yenilenebilir enerji politikalarındaki belirsizliklerin giderilerek mevzuata ilişkin bariyerlerin ortadan kaldırılmasıdır.
*Yükseklisans eğitimini 2006 yılında Yeditepe Üniversitesi’nde tamamlayan Onur Demir, Türkiye doğalgaz sektörü ve Avrupa Birliği kapsamındaki liberalleşme sürecini konu alan doktora çalışmasını Cambridge’de tamamlamıştır. Akademik çalışmalarının yanı sıra 2010 yılından itibaren direktörü olduğu OED Marketing & Consultancy Services şirketinde Güney Asya ülkeleri başta olmak üzere çeşitli şirketlere danışmanlık hizmeti vermektedir.
** Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve BusinessHT'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir. Ayrıca burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değil, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.