BIST 100 9.450,43 % -0,78
USD/TRY 32,5998 % 0,22
EUR/TRY 34,8022 % 0,33
Piyasalar
9.458,86
% -0,69
32,5997
% 0,22
34,7939
% 0,31
1,0646
% 0,03
45,49
0,00
2.391,37
% 0,52
88,01
% 1,03
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Yükselen dolar sizi korkutmasın!

Aralık'ta adım atacağı neredeyse kesinleşen Fed'in faiz artırımı sanıldığı kadar büyük felaket getirmeyebilir

Yükselen dolar sizi korkutmasın
ANATOLE KALETSKY 18 11 2015, 18:04

ABD Merkez Bankası Fed, Federal Açık Piyasa Komitesi'nin 16 Aralık'ta toplanmasıyla birlikte faizleri yükseltme konusunda neredeyse kesin bir şekilde kararlı. Peki sıfıra yakın faiz oranlarının bitişi ve 2004-2008'den bu yana görülecek ilk sıkı para politikası dalgasının başlangıcı, dünyanın dört bir yanındaki işletmeleri, yatırımcıları ve politika yapıcıları ne derece endişelendirmeli?

Fed başkanı Janet Yellen, yaklaşan faiz artırımları serisinin önceki parasal dalgalanmalardan daha yavaş olacağını, ve daha düşük bir tavan seviyesinde sona ereceğini tahmin ettiğini defalarca tekrarladı. Her ne kadar işleri gereği çoğu zaman kasten yatırımcıları yanlış yönlendirdiklerinden ötürü bu tarz sözler veren merkez bankacılarına her zaman güvenilemese de, Fed'in “daha uzun süreli ve daha düşük” faiz oranı vaadinin samimi olduğuna inanmamız için birçok iyi sebep var. 

Fed'in ağır basan hedefi enflasyonu yükselterek yüzde 2'den yukarıda kaldığından emin olmak. Bunu yapabilmek için Yellen'ın enflasyon yükselmeye başladıktan sonra bile faiz oranlarını çok düşük tutması gerekiyor; tıpkı selefi Paul Volcker'ın 1980'lerde enflasyon düşmeye başladıktan sonra bile faiz oranlarını çok yüksek tutmak zorunda kalması gibi. 2008 krizinden bu yana hem Amerika'da hem de dünyanın her yerinde politikalardaki bu zıtlık, mantıklı olarak, merkez bankasının hedeflerinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.

1980'lerde, Volcker'ın tarihsel sorumluluğu enflasyonu düşürmek ve bir daha tehlikeli bir şekilde yüksek seviyelere çıkmasını engellemekti. Bugün ise, Yellen'ın tarihsel sorumluluğu enflasyonu artırmak ve bir daha tehlikeli bir şekilde düşük seviyelere düşmesini engellemek.

Bu şartlar altında, Fed'in bu hamlesinin doğrudan ekonomik etkileri asgari ölçüde olacaktır. Kısa dönemli faiz oranlarındaki çeyrek puanlık bir değişiklik yüzünden birçok işletmenin, tüketicinin ya da konut sahibinin davranışlarında değişiklik olacağını düşünmek zor, özellikle uzun dönemli faiz oranlarında hemen hemen hiç oynama yoksa. Ve faiz oranlarının 2016 sonunda yüzde 1-1,5'a ulaşacağını farz etsek bile, tarihsel standartlarda, hem mutlak terimde, hem de enflasyona göre bu oranlar yine de çok düşük olacaktır. 

Medya, IMF ve diğer kuruluşların resmi yayınları, Fed'in ilk hareketinin finansal piyasalar ve diğer ekonomiler üzerindeki etkisiyle ilgili çok vahim uyarılarda bulundu. Özellikle birçok Asya ve Latin Amerika ülkesi, Amerikan faiz oranları en düşük seviyelerdeyken yararlandıkları sermaye girişlerinde yaşanacak ani değişikliklere karşı hassas olarak nitelendiriliyorlar. Ancak, ampirik açıdan bakılacak olursa, bu korkuları anlamak çok güç.

Eli kulağında Amerikan faiz artırımı, ekonomi tarihindeki belki de en tahmin edilebilir, ve tahmin edilmiş hadiselerden biri. Şimdi yaşadığımız durumla uzaktan karşılaştırabileceğimiz 1994 Şubat'ı ve 2014 Haziran'ında yatırımcıların yaşadığının aksine, önümüzdeki ay Fed'in harekete geçmesi durumunda kimse hazırlıksız yakalanmış olmayacak. Bu örneklerde bile, borsa Fed'deki sıkılaşmaya çok az tepki vermiş ve tahvil piyasasındaki dalgalanma kısa süreli olmuştu.

Peki ya para birimleri? Özellikle AB ve Japonya daha bir çok ay, hatta yıl boyunca parasal koşulları rahatlatmaya devam edeceğinden ötürü, Amerikan faiz oranları yükselmeye başladığında doların neredeyse evrensel olarak değerinin artması bekleniyor. Gelişmekte olan bir çok ekonomiyi ve IMF'yi endişelendiren en önemli konu da, daha da güçlenecek olan dolara karşı duyulan ve panik boyutuna varan korku. İşletmelerin ve hükümetlerin dolar cinsinden ifade edilmiş geniş borçlar üstlendiği ve paranın devalüasyonunun kontrolden çıkma tehdidinin olduğu gelişmekte olan ekonomilerde, dolardaki kayda değer bir güçlenme gerçekten de ciddi problemlere yol açabilir. 

Neyse ki, Amerikan faiz oranlarındaki artışla birlikte dolarda yaşanacak kaçınılmaz yükseliş üzerindeki piyasa mutabakatı, üç sebepten ötürü neredeyse kesinlikle yanlış.

Öncelikle, Amerika ve diğer büyük ekonomiler arasındaki para politikaları farklılıkları çoktan evrensel olarak anlaşılmış ve beklenilir durumda. Nitekim, faiz oranı farklılığı, Amerikan faiz artırımının kendisinde olduğu gibi, döviz değerleri içinde fiyatlandırılmalı. #pagebreak#

Bunun dışında, parasal politika döviz kuru oranlarının tek belirleyici faktörü değildir. Ticaret açıkları ve arz fazlalıklarının önemi olduğu kadar, borsa ve gayrımenkul değerlenmeleri, şirket karlarının döngüsel görünümü, ekonomik büyüme ve enflasyonda yaşanan pozitif ve negatif sürprizler de aynı şekilde önemlidir. Bu nedenlerle, dolar 2009'dan beri dünyanın en cazip para birimi olma özelliğini koruyor; ancak ekonomik iyileşmenin Amerika'dan Japonya ve Avrupa'ya yayılmasıyla birlikte, durum tersine dönmeye başlıyor.

Son olarak, parasal politika ile döviz değerleri arasında olduğu farz edilen karşılıklı ilişki, deneysel incelemelere karşı gelmiyor. Bazı durumlarda, para birimleri, para piyasalarıyla aynı yönde hareket ederler –örneğin, Japonya Bankası'nın parasal genişlemesine cevaben 2013'te yen düşmüştü. Ancak diğer durumlarda ise tam tersi gerçekleşir; merkez bankalarının parasal genişlemeleriyle birlikte hem avro hem de sterlinin güçlenmesi buna örnek olarak gösterilebilir.

Amerika için kanıtlar her zaman çok karışık oldu. 1994 Şubat ve 2004 Haziran'da yaşanan sıkı para politikalarına baktığımızda, ilk faiz artırımından önce, dolar her iki vakada da önemli derecede güçlendi, ama bunu izleyen sonraki altı ayda (Fed'in dolar endeksi tarafından da ölçüldüğüne göre) yüzde 8 civarında zayıfladı. Sonraki 2-3 yıl boyunca, dolar endeksi, ilk faiz artırımının yapıldığı günkü seviyesinin sürekli olarak altında kaldı. Bu nedenle, döviz tüccarları için son iki Fed sıkılaştırma dalgası “dedikodulara göre satın al; havadislere göre sat” anlayışının klasik birer örneği oldu.

Elbette, geçmiş performanslar gelecek neticelerin bir garantisi değil, ve bahsedilen bu iki durum istatiksel olarak kayda değer bir örnek oluşturmuyor. Doların son iki Fed sıkılaştırma dönemi boyunca zayıflamış olması, aynı şeyin tekrar yaşanacağını kanıtlamıyor.

Ancak bu, Fed'in gelecek ay faiz oranlarını artırması durumunda dolardaki bir yükselişin otomatik ya da kaçınılmaz olmadığını bize gösteriyor. Amerikan sıkı para politikasının küresel ve bozucu etkileri –hızla yükselen dolar, yükselen piyasalardan gelen sermaye çıkışları, uluslararası dolar alıcıları için mali sıkıntı, ve Asya ve Latin Amerika'da kaotik para devalüasyonları– 2015'e anlık bir geri bakışa kıyasla gelecek yılın ekonomik görünümünde daha az önem taşıyabilir. 


* 1976'dan bu yana The Economist, The Financial Times, The Times gibi yayınlarda yazan, Gavekal Dragonomics Yönetim Kurulu Başkanlarından Anatole Kaletsky'nin Project Syndicate için kaleme aldığı makaleden çevrilmiştir. ,

** Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve BusinessHT'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir. Ayrıca burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değil, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.

Yukarı

Business HT×