BIST 100 9.722,09 % 0,80
USD/TRY 32,5600 % -0,02
EUR/TRY 35,0138 % 0,46
Piyasalar
9.722,09
% 0,80
32,5600
% -0,02
35,0138
% 0,46
1,0724
% 0,23
45,35
0,00
2.321,66
% 0,24
88,14
% 0,14
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

İran anlaşması ile kaybedenler

İran ile yapılan anlaşmanın kaybedenleri

Kaybedenler Kulübü
HANDE DEMİREL 24 07 2015, 08:43

Turizm, gıda, lojistik, makine, deri, tekstil, çelik, kimya..

Şu sıralar içinde bulunduğumuz "dağınık" konjoktüre rağmen pek çok sektörde umutlu bir telaş var. Umutların odağında İran, telaşın kaynağında pastadan pay almak hevesi var. İran, uzun süren müzakereler sonucunda Birleşmiş Milletler'in 5 daimi üyesi ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin ve  Almanya İran ile nükleer konusunda anlaştı. Anlaşmayla birlikte İran'a yaptırımlar kalkacak ve 80 milyonluk nüfusu 400 milyar dolarlık ekonomisiyle İran global yeni dünyaya karışacak. 1979'dan bu yana süregelen yaptırımlar İran'ın nükleer silahtan vazgeçmesi karşılığında kaldırılıyor.

İran ve P5+1 ülkelerinin vardığı anlaşma çok çok önemli. Herşeyden önce nükleer silahsızlanma açısından önemli. Dünya atom bombasından ne çektiğini hiç unutmadı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra "hepimiz yok olacağız" korkusuyla başlayan nükleer silahsızlanmada İran, "bomba yaparım" çıkışıyla insanoğlunun travmasını yeniden hortlatmıştı.

Büyük resmin içine girip detaylara bakacak olursak, ki çoğunlukla bunu yapıyoruz, İran'a yönelik yaptırımların kalkması, elbette Türkiye de dahil olmak üzere global ekonomiler açısından çok önemli bir gelişmeye işaret ediyor. Kabaca ABD eski düşmanını Ortadoğu'da kendine yeni dost yapacak gibi görünüyor. Suudiler ve İsrail ile ilişkiler zayıfladı, Ortadoğu politikasının odağına İran yerleştirilmeye hazırlanıyor. Çin, "Middle Kingdom" (Orta Krallık) planını hayata geçirme yolunda bölgedeki yeni dinamiklerin dışında kalmadı. Yaptırımlara rağmen İran'ı hiç bırakmayan Almanya, Fransa gibi Avrupa ülkeleri dört gözle İran'daki işlerini büyütecekleri günü bekliyor. Rusya için, anlaşmanın tarafı olmasına rağmen, iş biraz karışık. İran-P5+1 anlaşmasının kazananı değil kaybedeni olabilir. 

RUSYA'NIN EKSİLERİ

Uluslararası ilişkilerde çok keskin yorumlarda bulunmak doğru değil. Her olasılığa kapıyı açık tutmak gerekiyor. İran ve P5+1 anlaşmasının bizzat kendisi bunun sağlaması zaten. Ama olasılıkları iyi değerlendirmekte fayda var.

Rusya açısından bu anlaşmanın artıları yok değil. Anlaşmanın Rus basınında "büyük başarı" olarak adlandırılması Putin ya da Dışişleri Bakanı Lavrov'un gövde gösterisinden ibaret değil sadece.

Rusya uzmanı gazeteci yazar Cenk Başlamış, anlaşmanın artılarından biri olarak İran'a satılacak silahları sayıyor. "Nükleer enerji konusunda da işbirliği yapılabilir" diyor. Ancak ekliyor:

"Eksiler bence daha fazla."

Rusya İran krizinin ortaya çkmasından bu yana İran'ı Batı ile ilişkilerinde koz olarak kullanıyordu. Şimdi bu kozu kaybetti. Diğer yandan Putin'in iktidara gelmesinden bu yana Rusya kendini bir enerji ülkesi olarak konumluyor. Şimdi artık karşısında yeni ve güçlü bir oyuncu daha var. İran sadece müzakereler sonlanırken değil uzun zamandır Avrupa'ya doğalgazı biz satalım diyordu. Bu gerçekleşecek olursa doğalgazda yüzde 60 gibi ciddi bir oranda Rusya'ya bağlı olan Avrupa bu işten kârlı çıkarken Rusya, Avrupa'ya karşı bir önemli kozunu daha kaybetmiş olacak. 

SUUDİLERİN DERDİ PETROL 

Suudiler kaybedenler listesinin ilk sırasında yer alıyor. Son zamanlarda ABD-Suudi Arabistan ilişkileri analiz edilirken en fazla gönderme yapılan gelişmelerden biri, Kral Abdullah'ın Riyad'da düzenlenen Arap Birliği Zirvesi'nin açılış konuşmasından sonra ABD'nin Irak'taki varlığını "yasadışı yabancı işgal" olarak tanımlaması oldu. Bu çıkış kimilerince, Suudi toplumunda ABD'nin Irak'ı işgali nedeniyle biriken öfkenin yatıştırılma çabası olarak görüldü. Ancak asıl dikkat çeken ayrıntı, bu tutumun Kral Faysal'ın 1973'te Amerikan televizyonu NBC'ye verdiği mülakat ile ilişkilendirilmesi. Faysal konuşmasında, ABD'nin İsrail'e verdiği destek ve Araplara yönelik politikası nedeniyle Suudi Arabistan'ın ABD'ye petrol sevkiyatının giderek zorlaştığını, hatta ülkenin ABD ile dost kalmasının daha da güçleştiğini ifade etmişti. ABD'nin 1973'te İsrail'e verdiği destek ve Filistin sorununun çözümünde Suudi Arabistan'ın tavsiyelerini dikkate almaması, ABD ile olan ilişkilerin gerilemesine yol açmış, Suudi yönetimi kamuoyuna ABD'nin politikalarını onaylamadığını ve bu ülkeden bağımsız politika ürettiğini kanıtlamaya ihtiyaç duymuştu.

Bu madalyonun bir yüzü... Diğer yüzünde ise şu gerçek var: ABD’nin önümüzdeki yıldan itibaren kaya gazı rezervleri sayesinde dünyanın en büyük petrol üreticisi haline gelmesi bekleniyor. Hatta Wall Street'de ülkeye ‘yeni Suudi Arabistan' lakabı verilmeye başlandı bile. #pagebreak#

İSRAİL ENDİŞELİ

Anlaşmanın hemen ardından ABD Başkanı Obama, kameraların önüne Dışişleri Bakanı Biden ile geçti. Obama konuşurken arkasında kafasını sallayıp onu onaylayarak duran Biden, en çok İsrail Başbakanı Netenyahu'ya inattı.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun itirazlara rağmen vazgeçmediği son Washington ziyaretinden bu yana ABD-İsrail ilişkileri alenen gergin. Dokunulmaz kabul edilen İsrail ile ikili ilişkiler artık resmen tartışılıyor. ABD İsrail’e hem yüksek sesle eleştiriler yöneltiyor hem somut tepkiler ortaya konuyor.

ABD’nin İsrail’e yönelik dış politikasında henüz net bir değişiklik yok. Nitekim İran anlaşmasının ardından İsrail'e güvenlik garantisi sözü de verildi. Ancak kamuoyunun İsrail’e yaklaşımındaki önemli değişiklikler İsrail-ABD ilişkilerinde yeni bir döneme girildiğine işaret ediyor. ABD İsrail'in büyük abisi olarak "bana kafa tutarsan canını yakarım" dedi adeta. Bu durumun İsrail lehine gelişmesi zor. Netanyahu'nun açık açık olmasa da ABD'li destekçilerinden İran’la savaşa girilmesi için destek isteyip ABD’yi müzakerelerden vazgeçirme çabası işe yaramadı. Geldiği noktada, anlşamanın ardınfan yaptığı açıklama İsrail'in kaybedenler listesinde yer aldığını teyid eder nitelikte:

"Şaşırtıcı, tarihi bir hata! İran’ın kasasına yüz milyarlarca dolar girecek, Tahran bu parayı terör makinesini çalıştırmak, Orta Doğu ve dünya genelindeki saldırganlığını ve yayılmacılığını güçlendirmek için kullanacak. Bu anlaşma İsrail’i bağlamıyor, kendimizi her zaman savunacağız.” 

TÜRKİYE'NİN ROTASI

Başladığımız yere geri dönelim. Bu anlaşma Türkiye için ne anlama geliyor, ona bakalım. Hiç şüphesiz son yıllarda komşularımızdan gelen tek iyi haber bu. Suriye'den Yunanistan'a karmakarışık bir coğrafyanın orta yerindeki Türkiye için  İran gibi "bakir" bir pazarın dünyaya açılacak olması iyi değil çok iyi haber. Onlarca sektörün umutlanması boşuna değil. Pek çok alanda fırsat var. İlk hesaplar bugün 14 milyar dolar düzeyinde olan İran ile ticaretimizin kısa sürede iki katına çıkarılabileceği yönünde. "Portakal da satarız beyaz eşya da..." diye başlıyor cümleler. Peki kaça ve ne kadar? Bir soru bu. Gazete Habertürk yazarı Abdurrahman Yıldırım, İran ile ticaret yapmanın zor olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor:

"Şüphesiz hacim genişleyecektir. Ayrıca tamamen kayıtlı hale gelecektir. Sınır ticaretinin kayıtsız biçimde sürmesi, net hata noksanın yüksekliği İran etkisinden kısmen arınabilir. İnşaat, mütehatlik, petrokimya, lojitik gibi belli başlı bazı sektörlere yarayabilir. Ancak İran bir malı ithal edecekse burada herhalde nihai ürünün kalitesinin yüksek olmasına bakacaktır. Türkiye bu ürünleri pek fazla üretemiyor. Markalı ürünümüz, teknolojik ürünümüz az. Yaptırımlar kalktıktan sonra dış ticaret yine Türkiye'nin aleyhine gelişebilir. Petrol ve gaz almaya devam edip daha az mal satabiliriz. "

Türk girişimcilerin İran konusunda yeterince tecrübesi var. Burada kısa zamanda aktif olabilirler. İran'la yaptığımız ticaret anlaşması da yeni döneme iyi bir hazırlık. Ayrıca İran'da yaptırımların kalkmasının bir rejim değişikliği olmadığını, en azından şimdilik, unutmayalım. Ancak uzun vadede İran'ın kendisine gelmesiyle beraber Ortadoğu'ya yönelecek yatırımları çekme ihtimali yüksek. Bu durumda yabancı doğrudan sermayeyi çekmede de İran ciddi bir rakibimiz olabilir.

Dış politika açısından baktığımızda ise iş daha sıkıntılı, karışık. Suruç'ta yaşadığımız katliamın ardından Türkiye'nin dış politikasında izlediği stratejide ciddi bir tadilat yapması gerektiği konusunda artık herhalde hepimiz hemfikiriz.

Gazeteci Ali Ağaoğlu bu restorasyon sürecinde İran sınırına özellikle dikkat etmemiz gerektiğini söylüyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:

"İran bizim için iyi hikaye değil. Bunun birkaç sebebi var. Birincisi dış politika. Türkiye bugün güneyinde ihracat yapamıyor. İran iyi niyetli anlaşmasını iptal etti. Suriye yok, Mısır yok, Libya yok. Bu dış politikanın yarattığı bir tablo.

Geçtiğimiz dönemde bölgede tarihsel birikimi, çalırşır durumda kurumları olan 3 tane ülke vardı. Mısır, Türkiye ve İran. Mısır darbeyle zora girdi. Bizse dış politika sorunlarımızla.

İran ise sıkıştığı yerden çıkıp genleşeceği bir döneme giriyor. Şu andaki resim, onların partneri olamayacağımız gösteriyor. Örneğin IŞID ve Suriye meselesinde İran ile karşı taraftayız.

Dünyanın en eski sınırının Türkiye-İran sınırı olduğunu unutmadan bu sınırı yeniden şekillendirmeliyiz ki İran pazarından istediğimizi alabilelim."

İran anlaşmasıyla dünyanın denklemi değişiyor. Amerika'dan Çin'e herkes açısından yeni denklem... Bizse acilen bir rota belirlemek zorundayız; zira Kaybedenler Kulübü artık pek de popüler bir kulüp değil!

Yukarı

Business HT×