BIST 100 8.996,06 % 2,15
USD/TRY 32,3303 % 0,12
EUR/TRY 35,0376 % -0,09
Piyasalar
8.996,72
% 2,16
32,3305
% 0,12
35,0344
% -0,10
1,0779
% -0,46
47,54
-0,39
2.195,11
% 0,01
86,43
% 0,39
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Akıl hastaları daha yaratıcı!

Yeni bir araştırmaya göre, yaratıcılık ve ruhsal bozukluk arasında genetik bir bağlantı bulunuyor: Akıl hastaları sağlıklı insanlara göre daha yaratıcı

Akıl hastaları daha yaratıcı!
IAN SAMPLE - THE GUARDIAN 09 06 2015, 11:26

Yeni bir araştırmaya göre, yaratıcılık ve ruhsal bozukluk arasında genetik bir bağlantı bulunuyor: akıl hastaları sağlıklı insanlara göre daha yaratıcı. Sonuçlara göre yaratıcı insanlar, şizofreni ve bipolar rahatsızlık gibi akıl hastalıklarını geliştiren genleri yüzde 25 daha fazla taşıyor. Ama bulguların yetersiz olduğuna dair tartışmalar var. 

Bu noktaya ilk değinenler Antik Yunanlılardı. Sonrasında Shakespeare de aynı görüşü paylaştı. Ama hepsinden çok belki de 18. yüzyılın sonlarında Romantizm akımının önde gelen simalarından ingiliz şair Lord Byron bu düşünceyi açıkça dile getirmişti: "Biz sanatçılar hepimiz deliyiz" demişti İngiliz kontesine, diğer bütün şair meslektaşlarına bakarak.

'Acı çeken artist' kavramı aslında çok inatçı bir klişe. Bu kavrama göre yaratıcılığı sanatçının bitmek bilmeyen gecelerde şeytanlarıyla boğuşması besliyor. Bu görüş, birçok bilim adamına göre hayalperest kalıyor. Ama yeni bir bilimsel araştırma yaratıcılık ve akli denge bozukluğu arasında gerçekten de bir bağlantı olduğunu ve bunun DNA'mızın moleküllerinde bile yazdığını gösteriyor.

Pazartesi yayınlanan bu araştırmada İzlandalı bilim adamları, şizofreni ve bipolar bozukluk riskini yükselten genetik faktörlere, yaratıcılığı gerektiren mesleklere sahip olan insanlarda daha sık rastlanıldığını belirtiyor. Ressamlar, müzisyenler, yazarlar ve dansçılar ruhsal bozukluklara neden olan genleri, bilim adamlarının değerlendirdiği üzere satıcılar, çiftçiler ve el işçileri gibi daha az yaratıcılık gerektiren mesleklere sahip olanlara nazaran yüzde 25 daha çok taşıma ihtimalleri var.

Reykjavik yerleşimli genetik şirketi de CODE'un kurucu CEO'su Kari Stefansson, bulguların yaratıcılık ve ruhsal bozukluk için ortak bir biyolojiyi gösterdiğini belirtti. Stefansson Guardian'a "Yaratıcı olmak için farklı düşünmeniz gerekiyor. Ve farklı olduğumuzda ise değişik, çılgın hatta deli damgaları yiyoruz." dedi.

Bilim adamları, şizofreni riskini ikiye katlayan, bipolar bozukluk riskini ise üçte birden fazla artıran genetik değişkenler bulmak için, 86 bin İzlandalı'dan genetik ve tıbbi bilgi topladı. Bu değişkenlere ulusal sanat sosyetesi üyeleri arasında ne kadar sık karşılaşıldığı araştırılınca, üye olmayanlara nazaran yüzde 17'lik bir artış fark edildi.

Bilim adamları bulgularını denetlemek için ise Hollanda ve İsveç'te tutulan tıbbi veritabanını inceledi. Toplam 35 bin kişi arasında, (meslekleri gereği ya da anket sonuçlarına göre) yaratıcı olarak değerlendirilenlerin, akıl hastalığı değişkenlerine neredeyse yüzde 25 daha çok sahip olduğu saptandı.

Stefansson'a göre böylesine bir oran, şizofreni ve bipolar bozukluk riskini yükseltiyor:

“Sıklıkla, insanlar yeni şeyler yaratırken 'akıllılık' ve 'delilik' arasında gidip geliyor. Bence bu sonuçlar eski 'deli dahi' kavramını destekliyor. Yaratıcılık bizlere Mozart'ı, Bach'ı, Van Gogh'u kazandıran ve sosyetemiz için çok önemli olan bir nitelik. Ama aynı zamanda kişiye risk de getiriyor ve toplumun yüzde 1'i bunun bedelini ödüyor."

Yine de Stefansson, araştırmasının yaratıcılık ve ruhsal bozukluğu gösteren genetik değişkenler arasında zayıf bir bağlantı olduğunu gösterdiğini kabul ediyor. Diğer bilim adamlarının eleştirdiği nokta da bu. Akıl hastalıkları riskini yükselten genetik faktör, insanların sanatsal becerilerindeki değişimlerinin sadece yüzde 0,25'ini açıklıyor. 

Harvard Üniversitesi'nde psikoloji profesörü olan Albert Rothenberg ise pek ikna olmamış gibi görünüyo. Yaratıcılık ve akıl hastalığı arasında bir bağlantı olduğuna dair iyi bir delil olmadığını düşünen Rothenberg, "Bu, sanatçının bir savaşçı, sapkın, ve iç sesleriyle savaşan biri olarak algılandığı, 19. yüzyıldan kalma romantik bir kavram. Ama Van Gogh örneğine bakın. Hem akıl hastası, hem de yaratıcıydı. Bence, tam tersi daha ilginç: yaratıcı insanlar genellikle akıl hastaları değil ama yaratıcı ve farklı düşünce işlemleri kullanıyorlar." diyor.

Van Gogh'un özellikle hayatının son iki yılında savaştığı akıl hastalığı allah vergisi olarak değerlendirilse de, sanatçının bu durumu böyle algılamış olduğu kesin. Mektuplarından bir tanesinde "Ah, bu lanet hastalık olmadan çalışabilseydim kimbilir neler üretirdim." yazmıştı.

 

Yukarı

Business HT×