BIST 100 9.719,19 % -0,03
USD/TRY 32,5606 % -0,02
EUR/TRY 34,8659 % 0,04
Piyasalar
9.722,78
% 0,01
32,5600
% -0,02
34,8741
% 0,06
1,0683
% -0,15
44,84
-0,51
2.323,24
% 0,31
88,14
% 0,14
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Liderler bu dizileri izlemeli

'Rus ve Çinli liderler rakiplerini anlamak için belki de arada bir House of Cards veya Game of Thrones izlemeli'

"Rus ve Çinli liderler rakiplerini anlamak için belki de arada bir House of Cards veya Game of Thrones izlemeli"
DOMINIQUE MOISI – PROJECT SYNDİCATE 20 04 2015, 12:49

Günümüzün popüler televizyon programları 19. yüzyılda gazetelerde çıkmaya başlayan yazı dizileri gibi. Game of Thrones veDowntown Abbey gibi televizyon dizileri tıpkı kendilerinden önce gelen Balzac ve Dickens gibi bir eğlence ve tartışma kaynağı görevi görüyorlar. Bu açıdan bakıldığında televizyon dizileri toplumsal ve siyasi analizlerin önemli araçları olarak ortaya çıkıyorlar.

Örneğin bu araçları kullanmak ABD Başkanı Barack Obama ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasındaki farkları görebilmek için kullanılabilir. Netanyahu hala Homeland’in 3. sezonunda (İran ile uğraşıp duran) takılıp kalırken, Rusya tehdidine yönelik stratejik hesaplamalarını yapan Obama “House of Cards”ın 3. sezonuna geçmiş bile.

Tabii ki böylesine karşılaştırmalar yapabilmek bir televizyon serisinin başarısı ile yakından alakalıdır: dizinin topluma bir ayna olabilme yeteneği ve dışarıdakilerin kendileriyle bağlantı kurabileceği bir pencere sunması.

Örneğin 1912 yılından 1920’li yılların ortasına kadar İngiltere’deki kır evlerinde yaşayan Crawley ailesinin ve hizmetçilerinin hayatını anlatan Downtown Abbey dizisine bir bakın. Neden ABD, Asya ve Avrupa dahil olmak üzere bütün dünyada milyonlarca insan bu karakterleri takip ediyor? Üzerinden uzun bir zaman geçmiş olan bir döneme yönelik nostalji mi duyuyorlar? Yoksa dizinin keşfettiği sosyal dinamikleri takip etmekten zevk mi alıyorlar?

Diziyi yaratan Julian Fellowes’e göre bu soruların cevabı başka bir yerde gizli – kaotik bir dünyada düzen arayışımızda. Fellowes insanların son dönemlerde zihinlerinin çok karışık olduğunu ve dolayısıyla Downtown Abbey’deki düzenli ve katı kuralların yarattığı düzeni beğendiklerini söylüyor. Crawley’ler evlerini aile üyeleri için güvenli bir liman olarak sunarken, dışarıdan izleyenlerin de çalkantılı dönemden ve bilinmeyen gelecekten kaçarak dizide kendilerine bir sığınak bulmalarını sağlıyor.

Benzer bir şekilde ABD siyasi draması House of Cards ise ABD siyasetiyle olan hayal kırıklıklarını belki de yansıtıyor.  1996-2006 yılları arası gösterimde olan ve ABD Başkanlığı’nda insani, sofistike ve vicdanlı bir lideri anlatan The West Wing’in tam tersi House of Cards insan doğasının siyasette en kötü yanlarını gösteriyor. House of Cards’ta dünya izleyicilerin olması gerektiğine inandığı gibi değil, olmasından korktukları gibi.

Bunun tam tersi Danimarka yapımı bir siyasi drama olan Borgen’de görülüyor. Dizi orada ideal bir başbakan sunuyor, fakat izleyici üzerindeki etkisi aynı. Danimarka’da insanlara sorduğunuz zaman ülke siyasetinin karşılaştığı en önemli sorunlardan birisinin başbakan Helle Thorning-Schmidt’in dizideki başbakanın özelliklerini taşımaması olduğunu duyabilirsiniz.

Günümüzün en çok tartışılan televizyon dizilerinden bir tanesiyse hiç şüphe yok ki Game of Thrones. Dizi yalnızca devasa bütçesiyle değil, aynı zamanda acımasız şiddet sahneleriyle de bilinir hale geldi.

Özellikle ABD ve Kanada’da uluslararası siyaset öğrencileri, acımasızlığın oynadığı rolün altını çizmesinden dolayı dizinin gerçekçi bir dünya düzeni ortaya koyup koymadığını merak ediyorlar. Game of Thrones’ta ortaya koyulan tecavüz, kafa kesme ve cinsel işkence gibi taktikler Boko Haram veya IŞİD gibi örgütlerin şiddetini etkilemiş midir? Veya dizi aslında gücün sınırlarını mı gösteriyor?

Daha felsefi bir açıdan bakarsak dizinin antik mitoloji ve Orta Çağ karışımı kainatı insanların günümüzdeki hissettikleri cazibe ve korkunun altını çiziyor. Fantastik, öngörülemez ve acı verici bir dünya bu; o kadar karışık bir dünya ki dizinin en sadık izleyicileri bile bazen kendilerini kafası karışmış halde bulabiliyorlar. Bu açıdan bakıldığında içinde yaşadığımız dünyaya çok daha fazla benziyor.

Batı her ne kadar televizyon dizileri konusunda bir tekele sahip olmasa da bu alanı domine ettiği şüphe götürmez bir gerçek. Dolayısıyla bu alanda yansıtılan dünya görüşlerini de Batı domine etmiş oluyor. Burada durup Çinli veya Rus liderlerin meşgul günlerinden biraz zaman ayırıp rakiplerini anlayabilmek için House of Cards veya Game of Thrones izleyip izlemediklerini merak etmiyor da değil insan.

Önde gelen hükümet danışmanları en azından bir göz atmada yarar olduğuna inanıyorlar. Çinli bir arkadaşım yakın bir zamanda bana House of Cards’ın Çin siyasi eliti arasında çok popüler olduğunu söylemişti. Çinli liderler siyasetin ABD’de tıpkı kendi ülkelerindeki gibi acımasız olduğunu gösteren bir şeye değer veriyorlar. 

Yukarı

Business HT×