Yerli otomobil değişime ayak uydurabilecek mi?
Dünyada otomotiv sektörü ne yöne doğru evriliyor ve Türkiye bu değişime neresinde yer alacak...
Geçtiğimiz kasım ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara’da bir görüşme de gerçekleştiren Elon Musk’ın Türkiye ile yapabileceği işbirliklerinin kapsamı tartışılan ve merak edilen konular arasında olmaya devam ediyor.
Hâlihazırda otomotiv’den uzay teknolojilerine kadar geleceğe yön veren birçok şirketin yöneticisi konumunda ki Musk’ın Türkiye’nin enerji başta olmak üzere birçok sorununa muhtemel çözümler sunabileceği konusu iş dünyası ve politika kulislerinde tartışılan başlıca gündem maddelerinden.
Sektör paydaşları için enteresan haberlerin ardı ardına geldiği otomotiv dünyasında öncelikle tartışılan konu şüphesiz petrol karteli OPEC’in 2040 yılı binek araç sayısı tahminlerini yayınladığı ve sadece 2 yıl arayla öngördüğü yüzde 6’lık daralma. Yani OPEC tahminlerine göre 2040 yılında yollarda olması öngörülen binek araçların sayısının 2015 de 2,16 milyar olarak yayınlanıp 2017 itibariyle bu sayının 2,03 milyara güncellenmesi. OPEC her ne kadar bu azalışı teknolojik gelişmelere ve dünya genelinde yoğunlaşan sıkı enerji politikalarına bağlasa da, doğal gaz ve elektrikle çalışan araçların gittikçe artan kullanım ağının bu sonuca etkisi yadsınamaz boyutlarda.
Öyle ki, içinde Daimler AG, Volkswagen AG and General Motors Co.’nun da bulunduğu sektör devlerinin birbiri ardına açıkladığı yeni ve tamamen elektrikli olarak üretilecek modellerin sürücülerin hizmetine sunulmasıyla birlikte hali hazırda yolları aşındıran 2 milyon elektrikli araç sayısının 2030 itibariyle 100 milyon sınırına, var olan elektrikli araç model sayısının ise 2022 itibariyle 136’ya ulaşması bekleniyor.
Peki dünya genelinde elektrikli araçlara yönelik bu agresif adaptasyon Türkiye gibi henüz kendi otomobilini üretmeye çalışan bir ülke için ne ifade etmekte?
Ülkenin en büyük üç sektöründen biri olarak ürettiği/montajını yaptığı yıllık 1,5 milyon aracın 3’te 2’sini yurtdışına ihraç ederek Türkiye’nin toplam ihracat gelirlerinin yüzde 17’sini oluşturan otomotiv sektörünün yaşanan bu çığır açıcı gelişmelere seyirci kalması elbette ki beklenemez. Türkiye, Avrupa 5.’si olduğu taşıt üretimini 1.’si olduğu ticari araç üretimi seviyelerine çıkarmak için çalışmalarını sürdürmesinin yanında 1960’lardan beri süregelen yerli araba üretme çabasında da hız kesmiş değil.
Tamamen yerli lisans ile ticari araç üretimi gerçekleştiren Temsa, Otokar ve Karsan gibi yerli şirketlerin yanında Renault, Toyota, Hyundai, Honda, Fiat, Ford, Mercedes Benz, Man ve Isuzu markalarının lisansları ile otomobil/ticari araç üreten Türk şirketlerinin küresel konjonktür’de ilgi odağı olmasının başlıca sebepleri şüphesiz Asya ve Ortadoğu pazarlarına olan yakınlıkları ve sundukları kaliteli ve nispeten ucuz işgücü.
Resme küresel açıdan bakıldığında ise karşımıza tüm dünyayı etkisi altına almaya devam eden ve birçok otomotiv devinin yakın ve uzun vadede ki planlarını değiştirmek zorunda bırakan Elon Musk’ın hayata geçirdiği elektrik enerjisiyle çalışan Tesla otomobilleri çıkmakta.
Tesla, sıfır-emisyon ve alışılanın aksine içten yanmalı motorlu değil tamamen elektrik enerjisi kullanan ve bunun depolandığı bir batarya sistemiyle çalışan araçlar sunmakla beraber yaptığı 10 milyar dolar’dan fazla yatırımla pazar payı hali hazırda Birleşik Krallık’ta yüzde 1.5 ve A.B.D. de yüzde 1’i geçmeyen bir piyasanın en aktif oyuncularından biri olmaya hazırlanıyor.
İyi tarafından bakıldığında zaten üretimini henüz gerçekleştiremediğimiz motorların yerini artık farklı teknolojilerin alıyor olması ve Tesla ile kurulacak muhtemel bir kooperasyonla bu pazarda ki yerimizi daha hızlı alacak olmamız olası görülüyor. Türkiye gibi üretimine daha çok yedek parça özelinde devam eden bir ülkenin Tesla araçlarının yeni ve sade teknolojisiyle ekarte edilen piston, su/yağ pompaları ve egzoz sistemi gibi parçaların eksikliğiyle avantajlı konumunu kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabileceği de bir gerçek.
Türkiye genel hatlarıyla yeni-enerji araçların kullanımı konusunda pozitif tavır sergilemekle beraber, 1 Ocak 2015’de açıklamış olduğu değişikliklerle içten yanmalı motorlu araçlar için minimum yüzde 45 olarak belirlenen Özel Tüketim Vergisi’ni sadece elektrik motorlu araçlar için yüzde 3, 7 ve 15 seviyelerine[1]sabitlemiş bulunuyor.
Motorlu Taşıtlar Vergisi’nden muaf olan bu araçlar için İstanbul, Ankara, Antalya, Gaziantep ve Kocaeli belediyeleri Renault-Nissan İttifakı ile 2012 yılında imzaladıkları anlaşmalar çerçevesinde elektrikli araçların kullanımları ve yaygınlaştırılmaları konusunda işbirliği yapmaktadırlar. Yine TÜBITAK MRC Enerji Enstitüsü, İstanbul Teknik Üniversitesi, Okan Üniversitesi ve OTAM hibrit ve elektrik araç teknolojileri için araştırma ve geliştirme yapan merkezler arasında yer almakta.
Aslında realistik ve yenilikçi bir bakış acısıyla yaklaşıldığında 20 yıl öncesinin Japonya ve A.B.D. gibi etkin oyuncularını geride bırakarak dünya otomotiv üretiminde yüzde 27’lik payla (yaklaşık 1.1 trilyon dolar) ilk sırayı alan Çin’in elektrikli araç üretimi konusunda dünya pazarını ve geleneksel sayılabilecek lüks araç üreticilerini nasıl yönlendirdiğine bakmakta fayda var.
Çin Endüstri ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı’nın 22 Eylül 2017’de açıkladığı ‘Corporate Average Fuel Consumption and New-Energy Vehicle Credits’ konulu regülasyonu’na göre; ülkede faaliyet gösteren tüm araba üreticileri 2016-2020 yılları arasında yaratmak zorunda olacakları galon başı 42 mil’lik yakıt tüketimi ekonomisi ile 5 milyondan fazla yeni-enerji aracını ülkeye kazandırmak zorunda kalacaklar. Diğer bir deyişle yıllık üretimi 30 binden fazla olan üreticiler kredi-skor adı altında uygulanacak olan bu kota sistemiyle yıllık üretimlerinin 2019 ve 2020’de sırasıyla yüzde 10 ve 12’si oranlarında puan kazanmak zorunda bırakılacak bu da satışlarının yaklaşık yüzde 5’ini yeni-enerji araçlarından sağlamaları anlamına gelmekte.
Bu radikal karara Birleşik Krallık ve Fransa’nın 2040 sonrası dizel ve benzinli araç satışlarını yasaklaması ve Hindistan hükümetinin 2030 itibariyle sadece elektrikli araç satışına izin vereceği açıklamaları da eklenince Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Elon Musk görüşmesinin neden bu denli önem arz ettiği bir kez daha anlaşılıyor.
[1]Motor gücü 85 kW'ı geçmeyenler icin %3, 85-120 kW arasi %7, ve 120 kW'ı geçen araçlar icin %15.
*Yükseklisans eğitimini 2006 yılında Yeditepe Üniversitesi’nde tamamlayan Onur Demir, Türkiye doğalgaz sektörü ve Avrupa Birliği kapsamındaki liberalleşme sürecini konu alan doktora çalışmasını Cambridge’de tamamlamıştır. Akademik çalışmalarının yanı sıra 2010 yılından itibaren direktörü olduğu OED Marketing & Consultancy Services şirketinde Güney Asya ülkeleri başta olmak üzere çeşitli şirketlere danışmanlık hizmeti vermektedir.
** Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve BusinessHT'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir. Ayrıca burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değil, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.