Gündem biraz Monty Python'un Uçan Sirk’i gibi bir hal aldı. Bu sebeple, “ve şimdi tamamen farklı bir şey” diyerek, sizi cüzdandaki canavar konulu bu yazıya davet ediyorum. Eğer hemen her ay, kredi kartı hesap özetinize bakıp “of çok harcama yapmışım!” veya “keşke şunu almasaydım!” gibi şeyler söylüyorsanız ve kredi kartı harcamalarını kontrol altına almakta güçlük çekiyorsanız bu yazıyı okuyun. Belki işinize yarar.
DÜŞÜNCESİ BİLE YETİYOR
Kredi kartlarının insan davranışı üzerindeki etkisini inceleyen çalışmalar sayesinde biliyoruz ki, kredi kartıyla alışveriş yapanlar, nakitle alışveriş yapanlara göre farklı davranışlar sergiliyorlar. Örneğin, bir lokantada verilen bahşişleri inceleyen Richard Feinberg, kredi kartı kullananların daha fazla bahşiş verdiğini tespit etmiş. Yine R. Feinberg, 60 üniversite öğrencisiyle yaptığı bir deneyde, sadece kredi kartı ile ödeme fikrini hatırlatan bir logonun bile, bireylerin daha fazla ödeme yapmaya razı olmasına neden olduğunu bulmuş. Feinberg, deneye katılan öğrencilere çeşitli ürünler göstererek bu ürünler için ne kadar ödeyeceklerini sormuş. Bunu yaparken, bir grup öğrencinin göreceği bir yere bir MasterCard logosu koyarak, bu logonun öğrencilerin davranışlarını değiştirip değiştirmediğini test etmiş. Deney sonucunda, MasterCard logosunu gören öğrencilerin aynı ürünlere, diğer gruptakilere göre daha fazla ödemeye hazır oldukları ortaya çıkmış. Örneğin, kredi kartı logosunu gören gruptaki öğrenciler, bir elbiseye 41,5 dolar değer biçerken; diğer gruptakiler aynı elbiseye sadece 27,7 dolar değer biçmiş.
Freinberg’in çalışması, sadece kredi kartı düşüncesinin bile, bir ürün için ne kadar harcama yapacağımızı etkileyebildiğini gösteriyor. Feinberg’in ve diğer araştırmacıların yaptığı deney ve çalışmalar da bu bulguları destekliyor. Kredi kartı kullananlar daha fazla harcama yapma ve fiyatlar konusunda daha duyarsız olma eğilimindeler. Dolayısıyla, kredi kartı kullanan birinin aşırı borçlanma olasılığının, nakit kullanan birine göre çok daha fazla olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
İnsanın “Eyy kredi kartı!” diyesi geliyor, değil mi?
Peki, insanlar neden kredi kartı ile harcama yaparken akıllarını kaybediyorlar? Neden kontrolsüz bir şekilde harcama yapıp yüksek faizlerle borçlanıyorlar? Roland Bénabou ve geçen sene Nobel İktisat ödülünü alan Jean Tirole, akılcı kararlar almamızı engelleyen üç “arızaya” odaklanıyor: Kendini bilmezlik, zayıf irade ve zayıf hafıza.
KENDİNİ BİLMEZLİK
İnsanın, kendini bilmez bir varlık olduğu tartışma götürmez bir gerçek. Örneğin, bu yazıyı okuyan hemen herkes, kendisinin ortalamanın üstünde iyi bir şoför olduğunu sanıyordur. Ama düşünürseniz, herkesin ortalamanın üstünde olması mümkün değil. Eğer hepimiz iyi araba kullanıyorsak, kötü araba kullananlar kim? Kendimizi olduğumuzdan çok daha iyi bir yerde görme eğiliminde olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu “üstünlük yanılsaması”, literatürde Dunning-Kruger etkisi diye biliniyor. Kendi beceriksizliklerimizi fark edemiyoruz! Öyle ki psikolog David Dunning “hepimiz kendine güvenen aptallarız!” diyor. Kredi kartı söz konusu olduğunda, bu kendini bilmezlik, karşımıza birikmiş kart borcu olarak çıkıyor. Kendimizle ve özellikle de borç ödeme kapasitemizle ilgili iyimser tahminler yaptığımız için, kredi kartı ile alışveriş yaparken ödeyebileceğimizden fazlasını satın alıyoruz.
ZAYIF İRADE
İşletim sistemimizdeki hatalardan bir diğeri de zayıf irademiz. Sigarayı bırakamıyoruz, başladığımız diyet programlarının sonunu getiremiyoruz, açık büfede gereğinden fazla yemek yiyor ve içmememiz gereken o son birayı her defasında içiyoruz! Kendimizi tutamama sorunumuz var. Düşünün. Hiç giymediğiniz o ayakkabıları veya kıyafetleri düşünün. Onları neden almıştınız sahi? Üyelik aidatını ödedikleri halde spor salonuna gitmeyenler, her gün “artık düzenli bir şekilde spor yapacağım” deyip de yapmayanlar, “daha tasarruflu olacağım” deyip de bir türlü olamayanlar… Hepinize selam olsun! Kabul edin, kendimizi pek tutamıyoruz ve irademiz de oldukça zayıf.
Peki şimdi soralım: İradesi zayıf, kendini tutamayan birinin eline alışveriş yapmasını kolaylaştıracak yüksek limitli bir kredi kart verirsek ne olur? Cevabı hepimiz biliyoruz!
ZAYIF HAFIZA
Tamam, kredi kartı hayatımızı kolaylaştırıyor… Kolaylaştırıyor ama para ile fiziki bağlantımızı da kopartıyor. Nakit alışverişlerde ödemeyi yaparken, beynimiz bizi elimizdekini kaybetmekte olduğumuz konusunda uyarıp duruyor. Ne var ki, aynı alışverişi kredi kartı ile yaptığımızda bu acıyı hissetmiyoruz. Paramız dijital olarak erirken, paramızın azaldığını algılamakta güçlük çekiyoruz. Sadece bu da değil. Hafızamız oldukça zayıf olduğu için ne kadar harcadığımızı takip de edemiyoruz. Otomatik fatura ödemeleri, geçmiş aylarda yaptığımız alışverişlerden kalan taksitler ve ay içinde yaptığımız harcamalar… Yeni bir şey almaya kalkmadan önce, bunların toplamının ne olduğunu, bankaya ne kadar borcumuz olduğunu hatırlıyor olsak, belki harcamalarımızı daha iyi kontrol edebilirdik. Ne var ki, zayıf hafızamız buna izin vermiyor. Eğer tüm harcamalarını dikkatli bir şekilde not edip, günün herhangi bir saatinde aylık harcama ve toplam borç bilgisini ezberden söyleyebilecek olan az sayıda insandan biri değilseniz, kredi kartıyla alışveriş yaparken kontrolden çıkmanızın bir nedeni de bu. Zayıf hafıza!
DOĞRU BİLGİ; SAĞLAM İRADE; GÜÇLÜ HAFIZA
Doğru Bilgi, Sağlam İrade, Güçlü Hafıza! Seçim sloganı gibi oldu, ama değil. Aşırı borçlanmadan kaçınmak ve kredi kartını amacına uygun bir şekilde kullanmak için şunları yapmamız gerekiyor: Kendimizi daha iyi tanımalı, daha sağlam bir iradeye sahip olmalı ve hafızamızı güçlendirmeliyiz. Ancak, maalesef biliyoruz ki bunları başarmamız pek o kadar da kolay değil. Çünkü çoğumuz zaten kendimizi bildiğimizi ("kendini bilmeyenler başkaları!"), sağlam iradeye sahip olduğumuzu ("istesem sigarayı hemen bırakırım!") ve hafızamızın güçlü olduğunu ("Hayatım, Erdalhardaloğlu Ticaret'ten sen mi alışveriş yapmıştın?") düşünüyoruz, sanıyoruz! Aramızda gerçekten kendini ve hesabını bilen, sağlam iradeli insanlar var. Onları tenzih ederim. Ancak, pek çoğumuz için kredi kartlarını kontrollü bir şekilde kullanmanın tek yolu, bu bahsettiğim arızalara sahip olduğumuzu kabul etmek ve bu arızaları bilinçli bir şekilde ortadan kaldırmaya çalışmaktan geçiyor.
Başka bir yazıda, bu arızaları nasıl giderebileceğimizi ve devletin bu konuda neler yapabileceğini ele alacağım. Borçlu yaşamaya mecbur kalanlar ise bambaşka bir yazının konusu.
Yazıda Bahsi Geçen Çalışmalar: