Almanya'nın teknoloji hayalleri

ABD, dünyada teknolojik değişimin tartışılmaz lideri. Bunun için Microsoft, Facebook,Google ve Apple’e, ya da dünyanın önde gelen start-upları Snapchat, Slack, Pinterest veya Buzzfeed’e bakmak yeterli.

Ancak, Avrupa Birliği, özellikle de Almanya, bir süredir ABD’yle hala çok büyük olan teknolojik farkı kapatma çabalarını çok arttırdı. Dijitalleşme hem Avrupa hem de Almanya stratejilerinin temel taşlarından biri oldu.

Yine de bu durum Alman şirketlerin ABD’li rakipleri karşısında hala çok geride olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ayrıca, Alman hükümeti de gelecek-odaklı bir start-up merkezi kurması için gereken altyapı, yatırım ve yasal düzenlemeleri sağlamakta zorluk çekiyor.

Almanya'nın karşılaştığı sorunların başında devlet yardımı fırsatlarının sınırlı olması geliyor. İkinci olarak da karmaşık vergi sistemi ve bürokrasi genç Almanların girişimcilik hevesini kaçırıyor.

Bugüne kadar Almanya’san sadece iki büyük teknoloji oyuncusu çıktı: SoundCloud ve Rocket Internet. Her iki şirket de Berlin’den. Kendi Silikon kampüsü’nün (Silicon Allee) de etkisiyle Almanya’nın start-up başkenti olan şehir, başarısını üstün bir marketin çalışmasına değil, kendi kozmopolit imajına, düşük yaşam maliyetlerine ve en önemli alternatif iş ve yaşam kültürüne borçlu.

Sadece Berlin de değil, Münih (Isar Vadisi) ve Hamburg (Elbe nehri vadisi) da yükselen teknoloji firmalarını ağırlamaya başladılar. Tüm bunlara rağmen, yüksek teknoloji sanayi, start-up kurucuları ve potansiyel yatırımcılar arasında bağlantıların çok daha gelişmesi gerekiyor.

NEDEN ALMANYA?

Öncelikle Almanya'nın mükemmeliyetçi eğitim sisteminden kaynaklı çok kaliteli bir insan sermayesi var. Ayrıca iyi ünversiteleri sayesinde dünyanın pek çok yerinden öğrenci çekebiliyor.

Almanya’daki yaşam satndartlarının yüksekliği de şartları daha elverişli hale getiriyor. Mercer’in yıllık yaşam kalitesi anketine göre Münih, Düseldorf ve Frankfurt ilk 10’dayken, Berlin ve Hamburg da ilk 20’de yer alıyor. Ayrıca Volkswagen, BMW, Daimler-Mercedes, Audi, BASF, Siemens, Allianz, Bosch, Adidas, SAP ve Metro gibi pek çok Almyan sanayi şirketi kendi alanında lider konumda. 
Ancak hem bu şirketlerin hem de orta ölçekli diğer şirketlerin inovasyon ve ar-ge yatırımlarında önemli düşüler meydana geldi. Buna bağlı olrak 2013-2014 döneminde Almanya, yeni teknoloji şirketlerine küresel risk sermayesi yatırımı anlamında üçüncü oldu.

Tün bu yapısal avantajlara ek olarak pek çok yatırımcıya göre, Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) estirdiği parasal genişleme rüzgarıyle euro’nun düşüşü de Euro Bölgesi’nin lider ekonomisi Almanya’ya yarayacak. Bill Gross ve Warren Buffett gibi Amerikalı yıldız yatırımcılar AMB’nin tahvil alımı programının bölgeye yabancı yatırımı çekeceğini söyleyerek kararı övüyorlar. Benzerşekilde Bill Gates’ın Alman bir biyoteknolojişirketyle yaptığı işbirliğinin de diğer sektörlerde bir domino etkisi yaratması bekleniyor.

AMB’nin düşük faiz politikası da daha az kredi ödeyecek olmaları sebebiyle pek çok yatırımcı için bölgenin cazibesini arttırıyor.

Fakat şüphesiz ki önemli olan bu gelen yabancı yatırımların doğru adrese yönlendirilmesi ki yeni şirketlerden bu gelirden pay alabilsin. Üstüne üstlük, artan yabancı doğrudan yatırıma rağmen bölgeden para çıkışı da hızlandı ki bu duruum yatırımların avantajlarını sınırlıyor.

POTANSİYELE ULAŞMAK

Her ne kadar beyin göçü genelde gelişmekte olan ülkelerin bir sorunuysa da Almanya da genç ve iyi eğitimli nüfusunun ABD, İngiltere, İsviçre ve Avusturya gibi ülkelere kaçışından muzdarip.

Uzun yıllardır, Silikon Vadisi de Alman mühendis, araştırmacı, girişimci ve sermaye sahiplerinin göçünden büyük oranda faydalandı.

Kaliforniya şirketlerinin talebi Almanya ve ABD’nin daha fazla kaliteli eleman için de rekabet etmesine sebep oluyor.Bu kapsamda Alman hükümeti yurt dışındaki insan sermayesini geri getirebilmek için bir program bile başlattı.

Son olarak, Almanya ABD’den çok önemli bir noktada ayrılıyor. Alman toplumu başarısızlığı sosyal olarak cezalandırır ve böylece genç girişimcilerin üzerine büyük bir yük yükler. Yatırımlar genelde bireysel cesaret ister ve başarısızlık da öğrenme sürecinin bir parçası. Fakat Almanya’da iflasa başvuran kişilere ikinci bir şans tanınmaz. Her ne kadar genel yaklaşımlar değişiyor olsa da bu durum hala Almanya'nın önünde önemli bir engel.