Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İngiltere’ye yaptığı resmi ziyareti tamamlayarak yurda döndü.
Londra’dan ayrılmadan önce aralarında Gazete Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’nin de bulunduğu gazetecilere açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önce ziyaretini değerlendirdi, ardından soruları yanıtladı.
Erdoğan, "Ulusal para ile alışveriş ve altınla borçlanma kur baskısından kurtulma için önemli" dedi.
Erdoğan'ın açıklamalarında öne çıkan başlıklar şöyle oldu:
‘SİSTEM DAHA SAĞLIKLI İŞLEYECEK’
- 2001 krizinden sonra bir ekonomik program oluştu. Bugün gelinen noktada, “Faiz, enflasyonun sebebi” diyorsunuz, altına dayalı bir model öneriyorsunuz, “Milli para” diyorsunuz. Artık yeni bir ekonomik program yazma zamanı gelmedi mi?
Aslında yazılıyor yeni şeyler. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, ekonomide de işlerin daha sağlıklı yürümesini sağlayacak. Halihazırdaki sistemde bürokratik oligarşinin tümüyle yenildiğini söyleyemeyiz zira bürokratik oligarşi egemenliğini sürdürüyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en önemli getirilerinden biri, bürokratik oligarşinin egemenliğinin son bulması olacak. Rusya, İran, Çin ve Güney Kore gibi ülkelerle ulusal paralar üzerinden alışveriş yapma çabalarının, altınla borçlanma gibi alternatiflerin kur baskısından kurtulma açısından önemli olduğuna inanıyorum. 24 Haziran’dan sonraki süreçte, sistem tüm kurumlarıyla her açıdan daha sağlıklı, hızlı işleyecek. İktidar, başarısızlık halinde bedel ödeyeceğinin bilinciyle, daha sorumlu davranmak durumunda olacaktır.
- İki ülke iş dünyası arasında ciddi bir beklenti var. Ufukta bir serbest ticaret anlaşması gözüküyor mu İngiltere’yle?
Evet, serbest ticaret anlaşması ufukta gözüküyor ama bir takvim vermem doğru olmaz. Özellikle 24 Haziran’dan sonra sanırım bu konuyla ilgili adım atmaya hazırlar.
- Kraliçe 2. Elizabeth ile yaptığınız görüşmeye dair izleniminizi alabilir miyiz?
Kraliçe 92 yaşında olmakla birlikte dehşet derecede bir hafızası var. Hafızası o yaşa göre son derece iyi. Abdullah Bey’in Cumhurbaşkanı, benim Başbakan olduğum dönemde, Türkiye’yi ziyaretini, yaptığımız görüşmeyi tüm ayrıntılarıyla hatırlıyor. Ayrıca temaslarım hakkında da tafsilatlı biçimde bilgi sahibi olduğunu gördüm. Konulara çok iyi hâkim olduğunu, her şeyi dingin biçimde anlattığını müşahede ettim.
- İsrail meselesinde, öteden beri zulme maruz kalan Filistinliler şimdi de Gazze’de gösteri yaptıkları için kıyıma uğradı. Bütün bunlar, İsrail’in ne yaptığının artık herkes tarafından bilindiği bir aşamayı beraberinde getirebilir mi? Türkiye’nin aldığı tedbirlerden başka yeni adımlar olacak mı?
Ne gibi adımlar atılabileceği elbette değerlendirilecektir. Netanyahu’nun attığı tweet’e verdiğim cevap, sinir uçlarına dokunmuş olmalı. Filistinlilerin direnişine destek çıkmamız bunları rahatsız ediyor. Ben bu çerçevede HAMAS’ı bir terör örgütü olarak görmedim, görmüyorum. HAMAS, Filistinlilerin işgal altındaki topraklarını kurtarmanın gayreti içindeki direniş hareketlerinden biridir. İsrail orada işgalci durumundadır. Burada, antisiyonist hahamlarla da görüştüm. İsrail’in Siyonist olduğunu söylüyorlar. Biz bunu söylediğimizde bazıları çıldırıyor. Görüştüğümüz hahamlar, “Siz Yahudiler ile Siyonistler arasındaki ayrımı iyi yapan bir lidersiniz” diyorlar. Kendilerine haksızlığa karşı çıkma konusunda seslerini yükseltmelerini söyledim.
- Filistin’deki son gelişmeler, İsrail’in BM Güvenlik Konseyi kararlarını kabul etmediğini, sürekli ihlal ettiğini bir kez daha gösterdi. Bu kanaatin birçok devlet tarafından paylaşılmasının İsrail’in BM üyeliği statüsünü kaybetmesine yol açabileceği iddialarına ne diyorsunuz?
O denli iddialı konuşmamak lazım. Önemli olan İsrail’in yaptığı adaletsizlikler ve haksızlıklar karşısında ortak tavır sergilemektir. Ama bu hususta uluslararası camianın, hatta Arap Ligi’nin, İslam dünyasının arzulanan düzeyde kararlı bir tavır sergilediğini söylemek zor. Yanlışlıklar karşısında açıkça sesini yükselten nadir ülkelerden biriyiz. İran ve Rusya’nın yaptıkları açıklamalar da önemli. İİT’nin İstanbul’daki zirvesine üye ülkelerin hangi seviyede katılacaklarını görmemiz, bu açıdan da önem taşıyor. O gün Yenikapı’da muhteşem bir miting de yapmak istiyoruz. AK Parti olarak, pazar günü Diyarbakır’da yapacağımız mitingi, ramazan boyunca Türkiye genelinde sürdürebiliriz. Bunları Cumhur İttifakı olarak yapmamız da gündeme gelebilir.
- Türkiye’ye döndüğümüzde ramazan başlıyor. Bir mesajınız olacak mı?
Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan mübarek ramazan ayınızı tebrik ediyorum. Tüm İslam dünyasının birliğine, beraberliğine vesile olmasını temenni ediyorum. Rabb’im bizleri nasıl ramazan-ı şerife kavuşturduysa, inşallah Ramazan Bayramı’na da kavuştursun. Ramazan ayından sonra, 24 Haziran’da yapılacak seçimleri de bayram sevinciyle yaşamayı nasip etsin. Tüm ailelerinizle, ailelerimizle inşallah huzur içinde yaşamayı nasip etsin.
‘GÖRÜŞMELERİMİZ SON DERECE VERİMLİ GEÇTİ’
- Ziyaretimize Tatlıdil Forumu’na hitap ile başladık. Ülkemizin bölge ve dünya vizyonunu ortaya koyduk. TÜRKEN Vakfı’nın akşam yemeğinde burada okuyan öğrencilerimizle buluştuk. Pazartesi programına Chatham House konuşmamızla başladık. Öğleden sonra da orada Bloomberg’de yatırımcılarla bir araya geldim. Türkiye’nin yatırım dostu bir ülke olduğunu; ülkemizde yatırım yapan hiç kimsenin herhangi bir kayba, sıkıntıya uğramayacağını yatırımcılara anlattık. Daha sonra Prens Charles ile verimli ve dostane bir görüşme gerçekleştirdik, bazı projeleri konuşma imkânımız oldu. Akşam yine öğrencilerle bir araya geldik. Filistin topraklarında yaşanan katliama dair ilk değerlendirmemizi orada yaptık.
- Bu utanç tablosu karşısında tabii ki sessiz kalamazdık. 3 gün yas ilan ettik. TBMM özel gündemle toplandı. İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) cuma günü olağanüstü toplantıya çağırdık. Aynı gün Yenikapı’da da dev bir buluşmayı gerçekleştireceğiz. İsrail Büyükelçisi’ni ülkesine gönderdik. Bizim büyükelçimizi ve Washington Büyükelçimizi de istişarelerde bulunmak üzere ülkemize çağırdık. Diplomatik adımlar atmaya devam edeceğiz.
- Kuveyt geçici üye olarak Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde. Onların da attığı bazı adımlar var. BM Güvenlik Konseyi’nde Amerika’nın vetosuna karşı 14 ülke bu konuyla ilgili olarak yine onların karşısına dikildi. Arap Ligi toplantısından sonra yeni bir adım atmanın gayreti içinde olacağız. Bu hadise geçen sefer olduğu gibi BM Genel Kurulu’na da gidebilir. Oylamada 128’e 8 gibi bir tablo ortaya çıkmıştı. Şimdi 60’ı aşkın şehit ve 2 bin 500 yaralı var.
- Bunların tedavisi konusunda ne İsrail ön açıyor ne de Mısır. İstanbul’daki mitingi müteakiben Diyarbakır’da da partimiz bir miting yapacak. Ramazan ayında Filistinliler için bir yardım kampanyası düzenliyoruz. Yaralıların tahliyesine yönelik çalışmaları devam ettiriyoruz. Kızılay, Gazze’ye 100 bin dolar değerinde ilaç ve tıbbi malzeme desteğinde bulundu. Bir dizi telefon görüşmesi başlattım. Başbakanımız Binali Bey başbakanlarla, Dışişleri Bakanımız Mevlüt Bey de muhataplarıyla benzer görüşmeler yapıyorlar. İİT toplantısına katılımın mümkün olduğunca üst düzeyde olmasını arzuluyoruz. ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması ve Nekbe’nin 70’inci yılı münasebetiyle yaşanan hadiseler aslında bir utanç tablosu. Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir. Bundan taviz vermemiz mümkün değil, Filistin yalnız değildir.
- Londra’da Kraliçe 2. Elizabeth ile yaptığımız görüşme verimli, güzel geçti. Sayın Theresa May ile ikili ve heyetler arası görüşmede, farklı konuları ele aldık. 2 anlaşma imzaladık. İkili ticaret hacmimiz 16.2 milyar dolar, bunu 20 milyar dolara çıkarma hedefimiz var. TF-X Milli Muharip Uçak Projesi ilgili müzakereler sürüyor. Terörizmle mücadelede gerek PKK, PYD, YPG, gerek DEAŞ ve FETÖ’ye karşı ortak neler yapılabileceği üzerinde duruyoruz. Brexit süreci ve sonrasında Türkiye- İngiltere ilişkilerinin nasıl olabileceğini, bölgesel konuları, Filistin’de yaşanan katliamı, Kudüs’ün statüsünü korumanın önemini konuştuk. ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesini ve bunun muhtemelen sonuçlarını, Suriye’yi, Cenevre ve Astana süreçlerini, mültecileri, Türkiye-AB ilişkilerini, Irak seçimlerini, Kıbrıs konusunu ele aldık. Birleşik Krallık’taki programlarımızın son derece verimli geçtiğini söyleyebilirim.
‘BÜTÜN MESELE 24 HAZİRAN’
- Londra’da yatırımcılarla da görüştünüz. Bloomberg ve Chatham House’ta onları Türk ekonomisi konusunda ikna ettiğinizi düşünüyor musunuz?
Bu, önümüzdeki süreçte görülecek. Türkiye’deki mevcut yatırımlarını güçlendirme noktasında atacakları adımlar veya yeni yatırımlar noktasında ne gibi gelişmeler olacağına bakmamız gerekecek. Bütün mesele, 24 Haziran. Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının kazanmasının, daha önceki dönemlerde de olduğu üzere Türkiye konusunda yine heyecan uyandıracağına inanıyorum. Biz dersimize çalışıyoruz. Seçim Beyannamemizi açıkladığımızda bunu daha da net göreceksiniz. Gerek küresel sermayenin Türkiye’ye girişi, gerekse mevcutların devamı açısından bizi daha iyi bir gelecek beklediğini düşünüyorum.
ABD TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
“(ABD’nin İran’la nükleer anlaşmadan çekilmesi) İşin içinde İngiltere, Almanya, Fransa var. ABD’nin, ‘Ben yaptım oldu’ mantığıyla hareket etmesi; temmuz-ağustosta ambargoya başlayacağından söz etmesi doğru olmamıştır. Kaldı ki İran’a geçmişte o denli yaptırım uyguladılar da ne oldu? Fransa Peugeot’yu verdi, Almanya Mercedes’i verdi. Çin zaten ‘Ne istersen veririm’ diyor. NATO müttefiki bir ülke olarak Yunanistan nasıl S-300 almış ise bizim de ihtiyacımız doğrultusunda Rusya’dan S-400 almamızda bir sorun yok. ABD’den bizim temel beklentimiz, ilişkilerimizin, müttefiklik, stratejik ortaklık ruhuna her açıdan uygun olmasıdır.”
‘BOZULMASINA FIRSAT VERMEYİZ’
- Times Gazetesi’nde Londra ziyaretiniz ile ilgili başyazıda, eleştirilerin yanı sıra her şeye rağmen Türkiye ile işbirliği zamanı olduğundan, bu ilişkinin NATO’nun geleceğini belirleyebileceğinden söz ediliyor. İttifakın ikinci büyük ülkesi olan Türkiye’nin modern bir ateş gücüne sahip olmasının önemine işaret ediliyor. “Türkiye’nin gücü bölgenin istikrarına katkı sağlayabilir” deniliyor. 24 Haziran seçimlerini sizin kazanmanızın da neredeyse kesin olduğundan bahsediliyor.
Yazının geneline bakmak lazım. Ama aktardığınız bu tespitlerin isabetli olduğunu söyleyebilirim.
- Seçimler yaklaşıyor. Sayın Başbakan’ın da gündeme getirdiği üzere, “Erdoğan’a oy verin ama partisine değil” şeklinde bir yaklaşımı gündeme sokmaya çalışanlar var. MHP ile AK Parti arasına nifak tohumu mu sokmak isteniyor?
O dediğiniz yaklaşımı bazı mahfiller işlemeye çalışsalar da başarılı olamazlar. Bizler Cumhur İttifakı olarak yola çıktık. Bu işin bozulmasına fırsat vermeyiz. Kimse aramıza nifak sokamaz. “Cumhurbaşkanlığında Erdoğan’a oy verin, aşağıda kime verirseniz verin” şeklinde bir mantık olamaz. İnanıyorum ki AK Parti tabanı kendi partisine, MHP tabanı da kendi partisine oy verecektir. Ayrışmaya gitmemizin anlamı yok. Teşkilatımıza “Tabanda partinize sahip çıkacaksınız” diyoruz. İttifak konusunda kararlılığımız son derece net. Sayın Bahçeli’ninki de net. Cumhur İttifakı olarak seçeceğimiz cumhurbaşkanının güçlü olabilmesi için parlamentoda da güçlü olmak gerektiğini biliyoruz. “Bunun için gerekli desteği vermeniz lazım” diyoruz. Arkadaşlarımız da bunu işliyorlar. Ayrımcılığa fırsat vermek istemiyoruz. Biz BBP’yi de partimizden aday gösterme suretiyle Cumhur İttifakı bünyesine dahil ettik. BBP adayları bu seçimlere bizim partimizden girecekler.