BIST 100 9.079,97 % 3,10
USD/TRY 32,4322 % 0,27
EUR/TRY 35,0302 % 0,04
Piyasalar
9.079,97
% 3,10
32,4322
% 0,27
35,0302
% 0,04
1,0777
% -0,11
47,65
0,00
2.229,87
% 1,60
87,00
% 1,86
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

İki kelime, BES caymalarındaki rekor düzeyi nasıl açıklar?

Vazgeçmelerin yüzde 50 seviyesine ulaştığı otomatik bireysel emeklilik sistemi, Nobel Ödülü'ne konu olan davranışsal iktisatın konusu olabilir

İki kelime, BES caymalarındaki rekor düzeyi nasıl açıklar?
BUSINESSHT 14 11 2017, 15:58

Klasik ekonominin herkesi "rasyonel, ne istediğini bilen, iradesine hakim, bilgiye tam ulaşan" kabul eden yaklaşımının aksine yaptığı çalışmalarda tercihleri "insani ve hata yapabilen" seviyede değerlendirerek Nobel Ekonomi Ödülü'nü kucaklayan Chicago Üniversitesi Profesörü Richard Thaler'ın gündeme getirdiği "davranışsal iktisat" BloombergHT'de de masaya yatırıldı.

Mine Uzun'un sunduğu "Fokus" programına katılan Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Devrim Dumludağ, finansal okur yazarlıkta gerilerde yer alan Türkiye'de insanların bütçelerini iyi yönetmediğini, borçlandıklarını, ihtiyaçtan çok isteğe bağlı harcamaların ön plana çıktığını ve gösteriş ile statünün tüketimde çok belirleyici olduğunu söyledi.

Dumludağ, Türkiye'de 1 Ocak 2017'de uygulamaya sokulmasından bu yana rekor düzeyde çıkışların olduğu otomatik bireysel emeklilik sisteminin (BES) de davranışsal iktisatla alakalı olduğunu, sistemin isim babası Thaler'ın teorisiyle anlattı:

"Thaler, emeklilik sisteminde otomatik katılımı ilk öneren kişiydi. ABD'de eskiden bizim mevcut sistemimize benzeyen bir emeklilik sistemi vardı. İnsanlar belli bir yaşa kadar çalışıp, hayatının sonuna kadar ödemeler alıyordu. Daha sonra 401K denilen bir sisteme geçildi. Bu sistemde siz, emeklilik fonuna girip girilmeyeceği ile ilgili kendiniz karar vereceksiniz, ne kadar tasarruf edeceğinize kendiniz karar vereceksiniz, o paranın ne kadar olacağına tamamen siz karar vereceksiniz. Ancak sistem buna dönüşünce katılım çok düşük oluyor. Çünkü formların doldurulması gibi birçok prosedürü var. Thaler, 'Şirketlerde otomatik fonlara katılımı zorunlu hâle getirelim. Çıkmak isteyen çıksın' diyor ve bu, çok büyük bir etki yaratıyor, katılım oranları artıyor."  

BES'TEN CAYMA ABD'DE YÜZDE 10, TÜRKİYE'DE YÜZDE 50

O dönem ABD'de yüzde 3 olarak belirlenen BES tasarruf oranını artırmak isteyen Thaler'ın "şu ana kıymet verip, bazı planları geleceğe erteleyen 'şimdinin gücünü' " kullandığını söyleyen Dumludağ, söz konusu sistemde "Şimdi az ödeyin, ileride maaşınıza zam geldiğinde daha çok ödersiniz" tezinin tasarruf oranları yüzde 3'lerden yüzde 10'lara çıkarttığını ifade etti. Dumludağ'a göre ABD'de otomatik bireysel emeklilik sisteminden çıkmak isteyenlerin oranı yüzde 10. Bu oran, Türkiye'de ise yüzde 50 seviyesinde.

Türkiye'de yıl başında "Zorunlu otomatik BES" adıyla yürürlüğe giren sistemde "zorunlu" kelimesinin insanlar üzerinde etkili olduğunu aktaran Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi, davranışsal iktisatta kelimelerin çok önemli olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

"Thaler 'Özgürlükler içerisinde insanlara yardımcı olmalıyız. İnsanların özgür seçimleri çok önemli' diyor. Yani bu, 'Ben sağlıklı karar alamıyorum. Sağlıklı karar almayı özgürlüklerime karşımadan yapalım' anlamına geliyor. O yüzden bu 'zorunlu' kelimesi çok önemli." 

TÜRKİYE EN 'GÜVENSİZ' ÜLKELER ARASINDA

Programa katılan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Özge Özdemir de insanların tüketim alışkanlıklarını etkileyen diğer bir önemli faktörün güvensizlik olduğunun altını çizdi:

"Dünya Değerleri Araştırması'na göre 'Sizce insanların çoğuna güvenilebilir mi?' sorusuna en az 'Evet' cevabını veren ülkelerden biri Türkiye. Deneye giren 100 kişiden sadece sekizi 'Evet' demiş. Bu sıralamada Türkiye'nin bir üstünde Peru, bir altında Malezya var."

Türkiye gibi kolektivist toplumların aksine bireysel toplumlarda güvenin çok yüksek seviyede olduğunu aktaran Özdemir, İsveç'te "İnsanların çoğuna güvenebilir" diyenlerin oranının yüzde 63 olduğunu söyledi.

Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan Dumludağ da şöyle konuştu:

"Biz kolektivist bir toplumuz ve kolektivist topluluklar, birbirinin peşinden koşturan, takip eden, bir grup. Böyle durumlarda güven beklentisi çok daha yüksek oluyor ancak bu beklenti, istediğiniz şeyi göremediğinizde hayal kırıklığına dönüşebiliyor. Güney Kore, Japonya ve Türkiye kolektivist toplumlar. Güven önemli ama güvenin ve mutluluk oranının da düşük olduğu toplumlar. Güven ve mutluluk arasında da bir ilişki var."

Yukarı

Business HT×