Türkiye genelinde gelir dağılımında son 5 yılın en kötü performansı görülürken, Türkiye ekonomisinin başkenti konumundaki İstanbul'un da gelir adaletsizliğinde önde olduğu izlendi.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması Bölgesel Sonuçları'na göre gelir dağılımını ölçen gösterge olan Gini katsayısının en yüksek olduğu bölgeler Adana-Mersin bölgesi ile İstanbul oldu.
Gini katsayısı 0'a yaklaştıkça gelir dağılımının adil olduğunu, 1'ye yaklaştıkça ise gelir adaletinin bozulduğuna işaret ediyor.
Sonuçlara göre Gini katsayısı Türkiye’de 2016 yılı itibarıyla 0,404 iken, bu değerin en düşük olduğu bölgeler; 0,315 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın) ve TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt) ve 0,317 ile TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) oldu.
Gini katsayısının en yüksek olduğu bölgeler ise 0,414 ile TR62 (Adana, Mersin), 0,413 ile TR10 (İstanbul) ve 0,412 ile TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) oldu.
Özyeğin Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Alpay Filiztekin daha önce yaptığı gözlemlere göre gelir dağılımında bölgeler arası farkların azaldığını ancak bölge içindeki gelir dağılımının da bozulduğunu belirtti. Filiztekin'e göre bu durum gelir adaletinde bazı unsurların düzeltilmesi sürecinde bazı unsurların bozulduğunu gösteriyor olabilir.
ADANA-MERSİN'DE GELİR ADALETSİZLİĞİ DİKKAT ÇEKİCİ SEVİYELERDE
P80/P20 oranı, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun gelirinin en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun gelirine oranı şeklinde hesaplanıyor. Buna göre 2016 yılında Türkiye'deki en zengin yüzde 20'lik grubun geliri en yoksul yüzde 20'lik grubun gelirinin 7,7 katı oldu.
P80/P20 oranının en düşük olduğu bölgeler 4,5 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın), 4,8 ile TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova), 4,9 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis) bölgeleri oldu. TR62 (Adana, Mersin) (8,1), TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) (7,7) ve TR10 (İstanbul) (7,4) bölgeleri ise bu oranın en yüksek olduğu bölgeler oldu.
Her bölge için eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si temelinde hesaplanan yoksulluk sınırına göre, gelire dayalı göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler; yüzde 15,9 ile TR62 (Adana, Mersin), yüzde 14,7 ile TR61 (Antalya, Isparta, Burdur) ve yüzde 14,2 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) oldu.
Göreli yoksulluk oranının en düşük olduğu bölgeler ise yüzde 5,1 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın), yüzde 7,7 ile TR33 (Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak) ve yüzde 7,8 ile TR90 (Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane) bölgeleri oldu.
"GELİR DAĞILIMI KADAR TÜKETİM DAĞILIMI DA ÖNEMLİ"
Prof. Dr. Alpay Filiztekin, gelir dağılımı ile birlikte tüketim dağılımının da önemli olduğuna dikkat çekti.
TÜİK'in araştırmasını değerlendiren Filiztekin, gelir dağılımı üzerinde etkili olan farklı unsurlar olduğunu vurguladı. Filiztekin'in çalışmalarına göre gelir dağılımını etkileyen en önemli unsurun eğitim olduğu görülüyor. Filiztekin. bunun son yıllarda üniversite mezunlarının sayısının artması nedeni ile şiddetinin azaldığını ama hala en önemli unsur olduğunu düşünüyor.
Filiztekin'in dikkat çektiği bir başka önemli bulgu ise maaş ve ücret gelirlerini hanelerin büyük oranında en önemli gelir kaynağı haline dönüşmüş olması. Bu da emek piyasalarının ve politikalarının daha önemli hale gelmesi demek.
Müteşebbis gelirlerinin de artış içinde olduğunu söyleyen Filiztekin bununla birlikte “müteşebbis” tanımının ne içerdiği önemli olduğunu, küçük esnaf ve işverenler ile büyük işletme sahiplerini ayırmak gerekebileceğini belirtti.
Filiztekin, şu değerlendirmeleri yaptı: Türkiye’de nüfusun demografik yapısı değişiyor. Buna bağlı olarak hanehalkı yapısında da dönüşümler var. Bunların ne ölçüde gelir dağılımını etkilediğini araştırmak gerekiyor. Genellikle gelir dağılımındaki bozulmayı durdurmak ve tersine döndürmek vergi ve sosyal politikalar ile mümkün. Vergi politikalarımız çok uzun zamandır çalışmıyor. Dolaysız-dolaylı vergi oranlarına bakmak bunu görmeye yeter. Sosyal yardımlar konusunda ise TÜİK’in yayınladığı tablolar ile benim anlayışım birebir örtüşmüyor. Emekli maaşlarını, dul-yetim aylıklarından ayrı düşünmek isterim. Bunu yapmadan baktığınızda, sosyal transferlerin, kamu sosyal transferlerine hanelerarası transferleri de ekleyince, hanelerin toplam gelirlerinin yüzde 22’si sosyal transfer. Bu en üst yüzde 20’lik dilimde bile yüzde 15. Emekli maaşlarını çıkartsak da yine yüksek bir oranda kalacağız. Bu kadar transfere rağmen ve üstüne üstlük bu seviyede yıllardır sürmesine rağmen neden gelir dağılımı düzelmiyor diye düşünmek gerekiyor.