BIST 100 9.080,41 % 0,00
USD/TRY 32,3840 % 0,12
EUR/TRY 35,0520 % 0,10
Piyasalar
9.079,02
% -0,01
32,3840
% 0,12
35,0520
% 0,10
1,0798
% 0,09
47,62
-0,03
2.229,87
% 1,60
87,00
% 1,86
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Futbol kulüplerinin tartışmalı finansal yapısı

Habertürk Gazetesi Yazarı Fatih Altaylı'ya göre, yıllık gelirlerinin neredeyse 10 katına yaklaşan borca sahip futbol kulüplerinin Finansal Fair Play kıskacından kurtulmaları mümkün değil

Futbol kulüplerinin tartışmalı finansal yapısı
BUSINESSHT 12 07 2017, 16:45

Türkiye'nin 4 büyüğünün toplam borcu 1 Haziran 2016-28 Şubat 2017 döneminde 9 aylık bilançoya göre 3,8 Milyar TL iken gelirlerinin toplamı ise 1,5 Milyar TL civarında seyrediyor. Dört kulüp içinde en fazla borcu bulunan kulüp Galatasaray iken onu sırasıyla Beşiktaş, Trabzonspor ile Fenerbahçe takip ediyor.

Habertürk Gazetesi Yazarı Fatih Altaylı, kulüplerin neden finansal fair play (FFP) kıskacından kurtulamayacağını şu sözlerle açıklıyor: “Avrupa kupalarına katılan standart bir Türk takımının bütçesini incelediğiniz zaman 100 milyon dolar civarında değişiyor. Bu paraları yöneteceklerin ise böyle bir kapasitesi yok. Belki kendi içlerinde daha yüksek rakamlarla karşılaşmış olabilirler ama spor sektöründe deneyimleri bulunmadığı için, bu kıskaçtan kurtulmaları pek de mümkün gözükmüyor. Zaten hiçbiri de kurtulamıyor. Baktığınız zaman her birinin yıllık gelirlerinin neredeyse on katına ulaşan bankalara, futbolcularına yani piyasaya borçları var. Yinelemek gerekirse FFP kıskacından kurtulmak zor gibi duruyor. “

Altaylı, son dönemde bazı kulüplerin varlık satışı yoluyla borçlarını kapama yönteminin sürdürülebilir olmadığına dikkat çekiyor.
Söz konusu yöntemin Avrupa'da daha önce uygulandığını hatırlatan Altaylı, Real Madrid örneğini veriyor: “Real Madrid 20 sene önce benzer bir sıkıntı yaşamış ve çok değerli arazilerini elinden çıkararak borçlarını ödemişti. Sonrasında ise hızlıca büyümeye başlamıştı. Bu bir yöntemdir lakin doğru kullanılması ve uygulanması gereken bir yöntemdir. Ayrıca, bazı kulüplerin ne yazık ki böyle imkânları yok. Buna sahip olan takımlardan Beşiktaş daha önce elindeki arazileri satarak değerlendirmiş, gayrimenkul yatırımları yapmıştı ama baktığımız zaman borcunun yine 1 milyar seviyesinde olduğunu görmekteyiz, bunun yanında elinde ise satacak bir gayrimenkulü kalmadı.

"FİNANSAL FAIR PLAY BU YÖNETİMLERLE AŞILMAZ"

Altaylı, bu şekildeki yönetim mantığıyla mali anlamda rahatlamanın mümkün olmadığına vurguluyor.
“Bugün ki şartlarda kurtulmak mümkün değil, çünkü kulüplerin yönetimi amatör ama öte yandan da çok üst seviyede profesyonel kulüpler. Avrupa kupalarına katılan standart bir Türk takımının bütçelerini incelediğiniz zaman 100 milyon dolar civarında değişiyor. Bu paraları yöneteceklerin ise böyle bir kapasitesi yok. Belki kendi içlerinde daha yüksek rakamlarla karşılaşmış olabilirler ama spor sektöründe deneyimleri bulunmadığı için, bu kıskaçtan kurtulmaları pekte mümkün gözükmüyor. Zaten hiçbiri de kurtulamıyor. Baktığınız zaman her birinin yıllık gelirlerinin neredeyse on katına ulaşan bankalara, futbolcularına yani piyasaya borçları var. Yinelemek gerekirse FFP kıskacından kurtulmak zor gibi duruyor. “

"SADECE ARAZİLERİ SATIŞA ÇIKARMAK YETERLİ DEĞİL" 

Gayrimenkul satışlarının doğru bir biçimde değerlendirilmesi gerektiğini belirten Altaylı, bazı kulüplerin ise böylesi imkanlarının olmadığını hatırlatıyor.
“Bu yöntem Avrupa da daha önce uygulanmış bir yöntem, örneğin Real Madrid 20 sene önce benzer bir sıkıntı yaşamış ve de çok değerli arazilerini elinden çıkararak borçlarını ödemişti. Sonrasında ise hızlıca büyümeye başlamıştı. Bu bir yöntemdir lakin doğru kullanılması ve uygulanması gereken bir yöntemdir. Ayrıca, bazı kulüplerin ne yazık ki böyle imkânları yok. Buna sahip olan takımlardan Beşiktaş daha önce elindeki arazileri satarak değerlendirmiş, gayrimenkul yatırımları yapmıştı ama baktığımız zaman borcunun yine 1 milyar seviyesinde olduğunu görmekteyiz, bunun yanında elinde ise satacak bir gayrimenkulü kalmadı. 

"İYİ YÖNETEMEZSENİZ SATIŞIN ANLAMI OLMAZ"

Arazi satışlarıyla doğru yönetimin paralel olması gerektiğini ifade eden Altaylı, sözlerine şu şekilde devam ediyor:

“Bu anlamda zengin kulüp ise Galatasaray’dı, 60larda ve 70ler’in ortalarında alınan araziler ise bugün satılarak değerlendirilmeye çalışılıyor. Fakat GS arazilerini birer birer sattığı halde borçlarını kapatamıyor, dernek+şirket toplam borçlarında bir azalma değil bir artış söz konusu... İyi yönetmediğiniz zaman satarak yaşayamazsınız, bu yöntem tam bir mirasyedi mantığıdır. Sürekli satarsınız, bir süre borçlar kapatılıyormuş gibi gözükür ki Galatasaray da bu bile söz konusu değil, kötü yönettiğiniz zaman borçlar yeniden ortaya çıkar. Satacak yeni bir şey olmadığı içinde bu sarmalın içinden çıkılamaz. Önemli olan iyi yönetimdir, iyi yönetirseniz elinizdekileri satışa çıkarmak zorunda kalmazsınız. İçinden çıkamadığınız bir sorun olduğunda satarsınız ve işletme sermayesi elde edersiniz, borçları kapatarak faiz ödemelerinden kurtulursunuz ama kötü yönetim devam ettiği sürece 3-4 yıl içinde aynı durumlar başa sararak devam eder.“

TEMEL SORUN TEK GELİRİN FUTBOL OLMASI

Altaylı, tek gelirleri futbol olmamasına rağmen finansmanlarını sadece futboldan elde eden takımların mali açıdan başarılı olamayacağını belirtirek, kuralların gözardı edildiğine de dikkat çekiyor.
“Türkiye de ki temel sorun özellikle büyük kulüpler açısından şuradan kaynaklanıyor, bu takımlar sadece futbol kulüpleri değiller ama tek gelirleri ise futbol… Yani GS, FB, BJK diğer branşlarını futbol gelirleri ile finanse etmeye çalışıyorlar. Ve o zamanda ortaya büyük bir açmaz çıkıyor. Çünkü kendi gelirleriyle nispeten de olsa başa baş yaklaşabildiği dönemlerde olsa diğer branşlarda böyle bir durum söz konusu değil. Galatasaray örneğinden yola çıkacak olursak geçen sene basketbola 10 milyon Euro harcanmış, maliyet tablosuna baktığınız zaman yaklaşık 50 milyon TL civarında diğer kalemi var ki buda en kısıtlanmış haliyle, diğer kalemi ise 50 Milyon TL ayrıca bunun yüzde 20’lik finansmanını düşünseniz 60 milyon Euro civarına denk geliyor. GS diyelim ki bugün arazilerini satıp 1 milyar gelir etti ve borçlar kapatıldı. Bundan 10 sene sonra 1,5 milyar borcu yine olacaktır. Futbolu kötü yönettiğiniz takdirde bu işin içinden bu tip yöntemlerle çıkmak mümkün değildir. Ancak iyi yönetimle çıkılabilir. Ayrıca FIFA’nın çok net kuralıdır, futbol gelirleri başka alanlarda kullanılamaz. Türk kulüpleri ise bu kuralı ne yazık ki uygulamıyor. “

ANLAŞMALARIN TL CİNSİNDEN OLMASI GEREKİYOR 

Kulüplerin sözleşme yaparken TL cinsinden başka bir anlaşmaya yanaşmaması gerektiğini söyleyen Altaylı, yüksek maliyetlerle Türkiye'ye gelen oyuncuların Avrupa'da başarı sürekli hali gelirse normal maliyetle gelebileceğini de ekliyor:
“Yabancı futbolcularla TL’ye geçmek zordur, çünkü Türkiye’de başka ülkelerde kazandıkları paradan daha fazlasını kazanıyorlar. Üstelikte vergi vermedikleri için bu kazançları 2 ye 3 e katlanıyor. Türk kulüpleri dünya vitrininde olmadıkları için ve de başarıları sürekli hale gelmediğinden dolayı, yabancı futbolcular Türkiye’ye ancak yüksek Euro karşılığında geliyorlar, Bu gidişat, Türk futbolcularla TL karşılında anlaşarak engellenebilir. Yönetimler ise zafiyet içine girdikleri anda uygulayamıyorlar, mesela Galatasaray’ın geçmiş yönetimleri Türk futbolcularla olan sözleşmeleri TL bazında yapmışlardı ancak sözleşmelerde bir şart vardı, eğer herhangi bir Türk futbolcuyla Euro veya dolar cinsinden bir anlaşma yapılırsa bütün sözleşmeler ona dönecekti. Geçen yıl ise GS yönetimi çok ciddi bir hata yaptı, bütün futbolcularıyla TL anlaşması olduğu halde Hakan Balta’nın sözleşmesini yenilerken Euro cinsinden yeniledi. Bu yapılınca Selçuk, Sabri vb. sözleşmeleri Euro’ya döndü. Ve bunun Galatasaray’a geçen yıl ki maliyetinin yüzde 17 kur farkı olduğunu biliyoruz, bilançoda da gözüküyor. “

Yukarı

Business HT×