BIST 100 9.548,09 % -1,36
USD/TRY 32,5099 % 0,12
EUR/TRY 34,5461 % 0,00
Piyasalar
9.548,09
% -1,36
32,5099
% 0,12
34,5541
% 0,02
1,0619
% 0,01
45,59
0,97
2.382,89
% -0,02
89,94
% -0,18
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Artık dünya Çin hapşırdığında da nezle oluyor

Artık bu sadece Amerika'ya özgü bir durum değil;­ dünya ekonomisi Çin hapşırığında da nezle oluyor

Artık dünya Çin hapşırdığında da nezle oluyor
MARTIN WOLF 14 10 2015, 13:42

Önceleri “Amerika hapşırığında dünya ekonomisinin nezle olduğu” söylenirdi. Bu durum hala geçerli; ancak şimdi dünya ekonomisi Çin hapşırığında da nezle oluyor.

Çin, son önemli kredi kaynaklı talep aracını da kaybetti. Sonuç, ­talebin potansiyel arza göre görece daha zayıf olma eğilimiyle­ nerdeyse kesin bir şekilde küresel “tasarruf fazlasının,” ya da Lawrence Summers'ın adlandırdığı şekliyle “uzun süreli iktisadi durgunluğun” daha da fazla artması olacak.

Bu durumun küresel ekonomik riskler üzerinde büyük olası sonuçları var.

Son çıkan Dünya Ekonomik Görünüm Raporunda IMF kasvetli olmaktan ziyade tedbirli bir izlenim bırakıyor. Dünya ekonomisinin bu yıl (alım gücü paritesi açısından) yüzde 3.1, 2016'da ise yüzde 3.6'ya kadar büyüyeceği öngörülüyor. Yüksek gelirli ekonomilerin, Euro Bölgesi'ndeki yüzde 1.5 büyümeyle de birlikte, bu yıl yüzde 2 büyümesi bekleniyor.

Gelişmekte olan ekonomilerde ise bu yıl yüzde 4 büyüme olacağı öngürülüyor. Bu, 2013'teki yüzde 5'lik ve 2014'teki yüzde 4,6'lık büyümelerin oldukça altında olacağı anlamına geliyor. Çin'in ekonomisinin yüzde 6.8'e ve Hindistan'ın 7,3'e kadar büyümesi beklenirken, Latin Amerika'nın yüzde 0.3'e ve Brezilya'nın yüzde 3'e kadar küçülmeleri bekleniyor. 

IMF bunun yanı sıra her gerçekten kaygılı kişi için aşağı yönlü riskleri sıralıyor: varlık değerlerindeki yıkıcı değişimler ve varlık piyasalarındaki karışıklık; yine de yatırımı zayıflaştıracak ve talebi birleştirecek potansiyel çıktının büyümesinde zayıflama; Çin'in hasılatında beklenenden daha büyük bir gerileme; yine de daha düşük emtia fiyatları; dolar borcu olanların, özellikle emtia üretimlerini finanse etmek için borç almış olanların, bilançolarının daha da zayıflamasına sebep olarak doların güçlenmesi; jeopolitik riskler; ve toplam talepteki zayıflama.

O zaman dünyayı tek bir ekonomi olarak düşünün. Eğer öngörüldüğü gibi büyürse, en iyi ihtimalle potansiyeliyle uyumlu olarak büyüyecektir. Ancak listede sıralananlardan çok azı bile yanlış giderse, yükselen aşırı kapasite ve deflasyona sebep olacak baskıdan muzdarip olacaktır. Hiç kötü bir şey olmasa bile (ki kolaylıkla olabilir), politik manevralar için alan dar olacağından bu durum bir endişe olmaya devam edecektir.

Emtia ihracatı yapan ve borç atında kalmış gelişmekte olan ülkeler şimdi, krizin etkilediği Euro Bölgesi ülkelerinin bir kaç yıl önce yapmak zorunda kaldığı gibi, masrafları kısmak zorunda kalacak.

Euro Bölgesi'ndeki durumda olduğu gibi, bu ekonomiler yeniden ayağa kalkmalarını sağlayacak dış talep arayışında. 

Ancak boş yere bekliyor olabilirler. Yüksek gelirli ülkeler çoktan kısa dönemli faiz oranlarında sıfır alt sınırına ulaşmış ya da yaklaşmış durumdalar. Talepteki bu geniş ve negatif şoka etkinlikle müdahale etme yetileri, ya da en azından gönüllülükleri şüpheli. #pagebreak#

Aynı durumun Çin için de doğru olduğu gösterilebilir. Geçtiğimiz son 15 yılda, yüksek kaliteli senetlerdeki uzun dönemli gerçek faiz oranları düşük seyretmekteydi ve bu durum tasarruf ve riskten kaçınmaya bağlı yatırımdaki kronik güçsüzlüğün bir göstergesiydi. 2007'ye kadar olan dönemde, ihtiyaç duyulan küresel talep, özellikle ABD ve İspanya'da, büyük oranda kredi ve konut yapımlarındaki büyümeden karşılanmaktaydı.

Bu durum, 2007­-2009 batı krizleriyle ve 2010-­2013 Euro Bölgesi krizleriyle son buldu. Bu da, vergisiz kısa dönemli nominal faiz oranları ve vergisiz uzun dönemli reel faiz oranları dünyamızı yarattı. Talep ve potansiyel ve gerçek randıman o zamandan beri bu ekonomilerde bastırılmış bir durumda kaldı. Neyse ki, Çin'in 2009'daki kredi kaynaklı yatırımları boşluğu doldurdu ve endüstriyel hammadde ve yatırım malları ihracatçılarına güçlü bir destek sağladı.

Ama şimdi, bu durum da sona ermek üzere. Her ne kadar yüksek gelirli ekonomiler şoklardan belini doğrultmaya başlasamış olsalar da, potansiyel çıktıyla göreceli olarak harcamalarda büyük bir patlama belirtisi (ya da ihtimali) yok. Çin, reel talepteki büyümeyi yıllık yüzde 7'de sürdürebilir. Ancak, garı safi yurt içi hasılasının yüzde 40'ından fazlasıyla yatırım yapan bir ekonomi için bu bile kapasitede aşırı bir artış anlamına gelmekte.

Ayrıca, Çin yatırımlarında, tasarruflarıyla göreceli olarak bir gerileme hayal etmek, tam tersini hayal etmekten daha kolay. Başka bir deyişle, Çin'in önümüzdeki birkaç yıl daha da kötüleşecek bir talep açığından muzdarip olacağı neredeyse kesinleşmiş durumda. Bu arada, bir çok gelişmekte olan ekonomide kapasite kesinlikle artacak.

Sonuç olarak, dünyadaki aşırı mal arzının kötüleşeceği kesin gibi gözüküyor. Bu da, dezenflasyona bağlı baskıların dünya genelinde artmasına sebep olacak.

Bu şartlar altındaki bir dünya nasıl yönetilebilir? İşte kısa, orta ve uzun vadeler için bazı cevaplar.

ısa vadede, kötüleşmeyi bırak, anlamlı bir yavaşlamadan kaçınmak hayati bir önem taşıyor. Politik ve başka sebeplerden ötürü, bu şartlarla başa çıkacak araçlar elimizin altında yok. Daha geleneksel olmayan para politikalarına ve güçlü genişletici mali politikalara karşı direnç sağlamlaşmış durumda. Bu aptalca. Ama aynı zamanda bu bir gerçeklik. Hal böyleyken, bu tarz politikalara hiç gereksinim duymamak gerçekten önemli.

Öte yandan, kısa vadede, dünya ekonomisinin gerçek bir negatif şoktan ya da şoklardan muzdarip olması durumunda ne yapılması gerektiği hakkında konuşmaya başlamak da hayati bir önem taşıyor. Eğer ne şekilde çalışabilecekleri dikkatli bir şekilde açıklanırsa, daha da geleneksel olmayan politikalara karşı direnç azaltılabilir.

Uzun vadede, bu kadar düşük reel faiz oranları olan bir dünyanın, özellikle gelişmekte olan ve sanayileşmekte olan ülkelerde yatırım için büyük olanaklar sağladığı anlaşılmalı. Bir yavaşlama yerine, küresel bir yatırım patlamasını nasıl gerçekleştirebileceğimizi düşünmemiz gerekiyor. Çin bu durumu anlıyor gibi görünüyor. Batı da bunu yapabilir mi?

Dünyada artık borç vermeye ve aşırı harcamalar yapmaya gönüllü büyük ekonomilerin sayısı tükenmiş durumda. Bu da, küresel talebin önümüzdeki bir yıl daha güçsüz olabileceği anlamına geliyor. Politikalar ve düşünceler bu gerçeğe uyum sağlamalı. Şimdi başlayın. 


* Financial Times'ın (FT) Baş Ekonomi Yorumcusu Martin Wolf, finans gazeteciliğine yaptığı katkılardan dolayı 2000 yılında İngiliz hükümeti tarafından Britanya İmparatorluk Nişanı'na layık görülmüştür. Wolf'un bu makalesinin orijinali Ekim 2015'de FT'de yayınlanmıştır.

** Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve BusinessHT'nin editöryel politikasını yansıtmayabilir. Ayrıca burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değil, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler, mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.

Yukarı

Business HT×