BIST 100 9.096,05 % 0,18
USD/TRY 32,3759 % 0,10
EUR/TRY 34,9982 % -0,05
Piyasalar
9.098,13
% 0,20
32,3759
% 0,10
34,9982
% -0,05
1,0782
% -0,05
47,77
0,12
2.229,87
% 1,60
87,00
% 1,86
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Carry Trade’e denetim talebi

Kurdaki oynaklığı kontrol altına alabilmek için artık direkt bir siyasi müdahale gerekebilir - zayıf euro ne kadar Avrupa'yı mutlu ediyorsa güçlü dolar da Fed'i o kadar endişelendirmeye başlıyor

Carry Trade’e düzenleme gelsin
HAROLD JAMES – PROJECT SYNDİCATE 14 04 2015, 14:25

Küresel krizin başlangıç yıllarında faiz oranları konusu makroekonomik tartışmanın belki de en az ilgi çeken konularından bir tanesiydi. 2011 yılında Fransa tarafından uluslararası para rejimine yönelik büyük reformların yapılmasına yönelik bir öneri hiçbir yere gitmedi. Bugünlerde ise bu konu haklı olarak neredeyse bütün tartışmaların göbeğinde.

Kur savaşları, küreselleşme sürecinin ne kadar kırılgan olduğunu yeniden gözler önüne seriyor. Bu sürecinin herhangi bir tarafının dayanılamaz derecede acı verici hale gelmesiyle beraber bütün sistem yavaş yavaş çökmeye başlıyor.

Japonya ve Avrupa’da parasal genişlemenin yen ve euronun değerini düşürmesine rağmen ABD’de faiz oranlarının artacağına dair beklenti doların değerini yükseltiyor. Geçtiğimiz yıl boyunca euro dolar karşısında beşte birden fazla değer kaybına uğradı ve bu trendin yakın bir zamanda tersine döneceğine dair herhangi bir işaret yok.

Tabii ki euronun değer kaybetmesi Avrupalı şirket liderleri tarafından sevinçle karşılandı. Fakat doların değer kazancının ekonomik toparlanmayı tehdit ettiği ABD’de Fed yetkilileri endişe sinyalleri göstermeye başladı.

Kur oranlarındaki oynaklığın etkileri küresel pazardaki dengeleri kısa vadede etkilemekten çok daha öteye geçebilir. ABD Başkanı Barack Obama hem Asya hem de Avrupa ülkeleriyle ticaret anlaşmaları gerçekleştirirken, doların hızlı yükselişi ABD Kongresi’deki koruma yanlısı siyasetçilerin elini güçlendirebilir.

Doların değeri ne zaman artsa ticari korumacılığa yönelik sesler de daha bir yüksek çıkmaya başlıyor. Bir ülkenin para birimindeki değer artışına karşı en kolay alınacak önlem ithalatları sınırlamak gibi görünür.

1980’li yılların ortasında doların hızlı bir şekilde değer kazanması, ABD’nin rekabet gücünü bir o kadar düşürmüştü ve yine acı verici bir dönemin başlangıcını işaretlemişti. O dönemde en büyük tehdit Japonya’dan gelirken, ABD’li siyasetçiler de buna bir cevap verebilmek için çok büyük baskı altına girmişlerdi. Sonuç olarak dönemin başkanı Ronald Reagan 1985 yılında ithalatları sınırlaması için çağrılarla ve Senato tarafından gelen bir taslakla karşı karşıya kaldı.

Bugünün kur oynaklığına baktığımızda ise eski döneme göre hem daha aşırı hem de daha uzun süreli olması beklenebilir. Bugün karşımıza çıkan problem “carry trade” olarak bilinen, yatırımcının düşük faiz alan bir para birimiyle kredi çekerek yüksek faiz getirisi olan bir para birimine yatırım yapması olarak bilinen yaygın bir yatırım stratejisi. Krediler geri ödendiğinde faiz oranları arasındaki bu farklılık bir kar yaratıyor.

Faiz oranları sabit ve öngörülebilir olduğu zaman carry trade daha güvenli. Bu pratikle ilgili en temel bilinmesi gereken şey yatırımcıların daha fazla carry trade yapmasıyla kur oranlarına da etkide bulunmaları. Dolayısıyla krediyi çektikleri parayı satarak değerini düşürdükleri için daha fazla kredi alma eğilimine girip kuru daha çok düşürmek istiyorlar.

Bu işlemi gerçekleştirirken büyük şirket yatırımcıları kendilerine kur oranlarının ne zaman tersine döneceğini tahmin edebilen “sofistike yatırımcılar” diyorlar. Fakat malesef bu paranın aniden yön değiştirerek kredinin çekildiği para biriminin yükselerek kayıplara yol açmasına neden olabiliyor. Dolayısıyla bu da finansal sistemin diğer kısımlarında bir risk yaratıyor.

Bu yatırım alışkanlığı tarafından yaratılan tehlikeler oldukça gerçekçi. 1980’li yıllarda oluşan kur oynaklığına hükümetler direkt olarak müdahaleyle karşılık vermişti. Bu müdahaleler kısa vadede sakinleştirici bir etki yaratsa da Ekim 1987’de gerçekleşen borsa çöküşünün ana nedenlerinden birisi olarak da gösteriliyor.

John Maynard Keynes 1930’lu yıllarda küreselleşmenin zararlı etkilerini kontrol altına alabilmek için sermaye hareketlerini sınırlandırmayı önermişti. Bunun bugün karşılığı carry trade’in düzenlenmesi olur. Politika yapıcılar çok geç olmadan bu seçeneğe göz atmalılar.

Yukarı

Business HT×