PİYASALAR

Merkez'in 'pas'ını analistler nasıl karşıladı?

Merkez'in faizleri değiştirmeyerek pas geçtiği Aralık toplantısı için piyasada ne konuşuluyor?

TCMB, Aralık ayı toplantısını faizleri değiştirmeyerek pas geçti. Merkez bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı olan politika faizi yüzde 8, marjinal fonlama oranı olan faiz koridorunun üst bandı yüzde 8,50 ve Merkez Bankası borçlanma faiz oranı olan faiz koridorunun alt bandı yüzde 7,25'te bıraktı. Piyasa anketlerinde politika ve üst bant faizinde 25'er baz puanlık artırım beklentisi ağırlıktaydı.

Karara ilk piyasa tepkisinde dolar 3,54'ü aştıktan sonra yeniden geriledi ve ilk bir saat geride kaldığında 3,52'den kotasyon geçiyordu. Karar metninde kurulun döviz kuru gelişmeleri ve petrol fiyatındaki artışın enflasyon görünümü konusunda yukarı yönlü risk oluşturduğu ve diğer taraftan toplam talep gelişmelerinin bu etkileri sınırladığını vurgulaması dikkat çekti.

MERKEZ FAİZLERİ DEĞİŞTİRMEDİ

Analistlerin Aralık ayı kararı için değerlendirmeleri ise şu şekilde oldu:

ŞEKER YATIRIM

"Fed'in faiz artırımına ilişkin duruşunu altını çizerek öne çıkardığı Aralık toplantısı sonrasında TL üzerinde baskı yaratacak bir hareket olarak görüyoruz."

İŞ YATIRIM

"TCMB faaliyetteki zayıflamanın kur geçişkenliği ve artan petrol fiyatları kaynaklı enflasyonist baskıyı sınırlayacağını düşünüyor. Bu bağlamda, hangi etkinin daha baskın geleceğini görmek adına bekle-gör stratejisini benimsemiş durumda. Kısa vadede TL cinsi varlıkların kaderini uluslararası piyasalardaki gelişmeler belirleyecek. Risk iştahında bir azalma olması durumunda TL kırılgan olmaya devam edecektir"

HSBC PORTFÖY YÖNETİMİ

"Merkez Bankası’nın toplam talep gelişmelerinin enflasyona kur geçişkenliğini sınırlandırabileceğine dair kaygısı anlaşılabilir. Aslında Kasım enflasyon verileri de kur geçişkenliğinin zayıf iç talep nedeniyle şimdilik sınırlı kaldığına işaret etmişti. Bu nedenle, ekonomik aktivite 3. çeyrekte daralan özel tüketimle 2009’dan bu yana ilk daralmayı gösterdikten sonra Merkez Bankası’nın beklemede kalması sadece enflasyon açısından bakıldığında kısmen anlaşılabilir görünüyor. Fakat lirada değer kaybının devam etmesinin yan etkileri sadece enflasyon tarafında görülmeyebilir.

Eylül itibariyle finansal kesim dışındaki şirketlerin nette 213 milyar dolarlık döviz yükümlülüğü bu kesim ve dolaylı olarak bankalar açısından risk oluşturuyor. Bu da aslında lirada değer kaybının devam ettiği ortamda özel yatırımlarda daha fazla daralma görülmesi anlamına geliyor. Diğer yandan, tüketici güven endeksi ile dolar kurunun değişim oranı arasındaki ilişkinin halen güçlü olduğu görülüyor. Aradaki korelasyon %-43 seviyesinde. Görece güçlü bir korelasyon. Bu korelasyon lirada değer kaybının devam etmesinin özel tüketim kararlarını olumsuz etkilemeye devam edebileceğine işaret ediyor.

Merkez Bankası büyümeye faiz artışlarıyla zarar vermeme yolu tercih etmiş gibi görünse de aslında lirada değer kaybının devam edebilecek olması büyüme açısından önemli bir risk faktörü."

DENİZBANK ÖZEL BANKACILIK

"Merkez Bankası tarafından yayımlanan Aralık ayı PPK toplantı sonuç metninde ön plana çıkan en önemli başlık, ekonomide yılın üçüncü çeyreğinde gözlenen ivme kaybının son çeyrekte yerini toparlanmaya bırakacağı beklentisi oldu. Söz konusu beklenti daha önce yapılan resmi açıklamalarda da sıklıkla dile getiriliyordu.

Yerel para biriminin yabancı para dövizler karşısındaki çapraz kur fiyatlamalarında gelinen seviyeden ziyade oynaklık görünümünün politika duruşu açısından önemsenmesi durumu devam etmekte. Düşüncemizi Kasım ve Aralık aylarında gerçekleştirilen PPK toplantılarında atılan adımlar ile teyit etmek mümkün.

Bugün sınırlı düzeyde adım olarak nitelendirilebilecek 25bp faiz artışına gidilmesi halinde sinyal açısından piyasa işlemcilerine önemli bir mesaj verilebilirdi. Ancak bize göre Banka yönetimi bahse konu faiz artışını dilediği takdirde fonlama kompozisyonunda yapacağı değişiklik ile de hayata geçirebilir. Faiz artırımı şeklinde adım atarak bu konuda mermi harcamaktansa hakkını saklı tutmayı tercih ettiği görülüyor. Mevcut kararın “politika duruşunda olması gereken” fikrinden ziyade “bekle-gör” tezine daha yakın olduğunu değerlendirmek mümkün.

Amerikan Merkez Bankası’nın 2017 yılının ilk yarısında “para politikasında normalleşme” adımlarına devam etmesini beklemiyoruz. Dış koşulların izin verdiği belirsizlik ve oynaklık ölçüsünde TCMB’nin de radikal olarak nitelendirilebilecek bir adım atmayı tercih edeceğini düşünmüyoruz."

HALK YATIRIM

"TCMB, küresel belirsizliklere bağlı kur oynaklığı ve petrol fiyatlarındaki yükselişi enflasyon görünümünde yukarı yönlü riskler olarak görmesine karşın, ılımlı talep koşullarını dengeleyici bir unsur olarak görüyor. Bu çerçevede, bu iki unsurun net etkisini görmek amacıyla, bekleme eğiliminin ön plana çıktığını görüyoruz.

Kur oynaklığının boyutuyla ilgili olarak, bu ayın enflasyonuna ilişkin ilk tahminlerimizde, elektronik araçlar ve otomotiv gibi sektörlerde yansıma etkilerini gözlemliyoruz. Ayrıca, işlenmemiş gıda fiyatlarının da bu ay yükseliş eğiliminde olmasını bekliyoruz. Alkol ve tütüne yapılan zamları ve baz etkisini de göz önüne aldığımızda, Kasım sonunda %7,00’a gerileyen yıllık enflasyonun yılı belirgin bir artışla bitirmesi olası görünüyor.

Diğer taraftan, büyüme görünümünde zayıflıklar devam ediyor. Yılın üçüncü çeyreğinde kaydedilen %1,8’lik ciddi daralmadan sonra, TCMB’nin de belirttiği üzere, son çeyrekte toparlanma gözlemliyoruz. Ancak, toparlanmanın gücüyle ilgili henüz güvenli bir ortamın oluşmadığı da görülüyor. TCMB’nin de, kurun yansıma etkisiyle ilgili göreceli iyimserliğinde, bu büyüme görünümünün etkili olduğunu düşünüyoruz.

Bu çerçevede, para politikasında fiyat istikrarı hedefinin gözetilmeye devam edilmesini beklemekle birlikte, büyüme dinamiklerinin fiyat gelişmeleri üzerindeki etkisine odaklanıldığı bir süreç içinde olduğumuzu görüyoruz."

GARANTİ YATIRIM

"Açıklanan metne göre, TCMB kur ve petrol fiyatlarındaki artışın enflasyonu olumsuz etkileyeceğini belirtti. Ancak TCMB toplam talepteki zayıflığın bu etkiyi sınırladığını düşünüyor. Bu nedenle,  TCMB (bu faktörlerin net etkilerinin daha sağlıklı değerlendirilebilmesi açısından) bir süre enflasyon ve büyüme görünümünü takip etmek istiyor.

TL’nin dolara karşı değer kaybı, 2015 sonuna göre yaklaşık %17’ye yükseldi. Enflasyon üzerindeki kur geçişkenliğinin yüksek olması, 2017 yılında enflasyon üzerinde belirgin risk yaratıyor. Bu risk 12 ay sonrası enflasyon beklentilerinin de artarak, %8’e yükselmesine neden oldu. Diğer yandan, 2017 yılında ekonomik aktivitenin zayıf seyri enflasyonist baskıları hafifletebilir. Bu kapsamda, önümüzdeki dönemde, özelikle 2017 yılının birinci çeyreğinde, enflasyonun yükseldiği seviyeler ve büyüme görünümü TCMB’nin kararlarında etkili olacak.

 Faizlerin sabit kalması sonrasında fonlama ağırlıklarının da aynı kalması durumunda, ortalama fonlama maliyeti %8.30’lar seviyesinde seyredecek. Ancak, geçtiğimiz hafta TCMB Başkanı Çetinkaya, TBB’de yaptığı sunumda gerekmesi durumunda, 1 haftalık repo ihalesi açılmayabileceğini açıkladı. Bu açıklama, finansal piyasalarda oynaklığın arttığı dönemlerde para politikasının faiz artımı olmadan da sıkılaştırılabileceğini gösteriyor. (Böylece, mevcut faizlerle ortalama fonlama maliyeti  20 baz puana kadar artabilir)."