Erdem Başçı'nın zorlu Merkez Bankası başkanlığı
Büyük umutlarla göreve başlayan ve parlak bir iktisatçı olarak tanınan Erdem Başçı'nın zorlu Merkez Bankası yolculuğu
Yer Ankara. Saat 08:30. Merkez Bankası binasının önüne gelen 40 yaşındaki iktisatçı, kariyerinin en önemli görevine başlamak üzere olduğunu düşünüyordu.
Vekaleten atandığı Merkez Bankası başkanlık koltuğuna oturmasına kesin gözüyle bakılırken o, belki de buna ilişkin bir şüphesi olmadığı için zaman kaybetmeden basının karşında ilk demecini verdi.
Gazetecilerin karşına çıkan Erdem Başçı, konuşmasına para ve enflasyon hedefinin belirlendiği şekilde devam edeceğini vurgulayarak başladı. Bir gazetecinin, Yeni Türk Lirası’ndan Türk Lirası’na geçişin ne kadar süre alacağına ilişkin sorusunu, “Merkez Bankası’nda asılı bir levha vardır. Burada der ki 'Zoru hemen yaparız, imkansız biraz zaman alır” diye yanıtlayacaktı.
2006 Mart ayında verdiği bu demeç Başçı’nın kariyerinin son iddialı çıkışı olmayacak, piyasa ile siyasi baskının arasında kaldığı ilerleyen yıllarda kamuoyunda çokça tartışılacak demeçler verecekti. Türkiye’nin son 12 yıldaki ekonomi politikalarına damgasını vuran isimlerin başında gelen Başçı, büyük umutlarla başladığı görevinin dördüncü yılında istifanın eşiğine gelecekti.
#quato2#Erdem, 30-35 yıllık meslek hayatımda gördüğüm en iyi master öğrencisiydi#- Kürşat Aydoğan
Başçı’nın asalaten ataması Çankaya’nın onayından geçmeyince başkanlık için 5 yıl daha beklemek zorunda kaldı. Bu sürede sürpriz bir şekilde başkan olan Durmuş Yılmaz’ın yardımcılığını yürüttü.
Akademik çevrelerde iyi bir iktisatçı olarak tanınan Başçı, dostları, çalışma arkadaşları ve öğrencileri tarafından samimi, espirili ve zeki biri olarak biliniyor. Buna karşın bir merkez bankacı olarak akademik dünyadan, piyasa profeyonellerinden ve hükümetten sürekli ağır eleştiriler aldı.
Başçı’nın Bilkent Üniversitesi’nde “Türkiye’de Hisse Getirilerinin Davranışı: 1986-88” adlı yüksek lisans tezinin danışmanlığını yapan Kürşat Aydoğan öğrenci Başçı’yı şöyle anlatıyor: “Erdem, 30-35 yıllık meslek hayatımda gördüğüm en iyi master öğrencisiydi diyebilirim. Katılımcı ve çalışkandı. Sınav kağıtları muntazamdı.”
Yine Bilkent’ten bu kez doktora tezini birlikte yazdığı Semih Koray, kendisi için “Kavramların kölesi değil, efendisi olur” diyor ve ekliyor: “Akıllı, parlak bir akademisyendi. Çalışkan ve sorumluluk sahibiydi. Kavramları teorilere ulaşmak için kullanır. Böyle insanlar genelde yaratıcı olur. Teorik çerçeveleri zorlar ve onu aşmaya çalışır”.
Eski hocalarına göre Başçı, bir merkez bankacı olarak bu akademik birikimini yaratıcı para politikalarının uygulamasında kullandı.
Nisan 2011'de Merkez Bankası başkanı olması ile birlikte çeşitli çevrelerden eleştiriler, bizzat kurumun içinden de gelmeye başladı. Eski ve yeni Merkez Bankası çalışanları, önceki başkanlar döneminde kararların, alt kadroların yaptığı çalışmaların Para Politikası Kurulu’nda (PPK) değerlendirilerek alındığını buna karşın Başçı döneminde bunun terse döndüğünü belirtiyor.
Merkez Bankası’nda çalışan bir yetkili, “Erdem Bey Başkan olduğunda içeride bir bayram havası oluşmuştu çünkü çok seviliyordu” diyor ve ekliyor: “Başçı önemli bir akademisyen. Ancan Başkan olması ile Merkez Bankası’nda yapı değişti. Alt kadrolar, ‘Başkan zaten biliyordur’ psikolojisi ile aşağıdan yukarı bilgi gidişinde eski hava yok. Artık bilgiler yukarıdan aşağı geliyor. Durmuş Yılmaz ve Süreyya Serdengeçti döneminde alt kadrolar üst yönetimi bilgi ile besliyordu. Şimdi tam tersine döndü”
Bir dönem Merkez Bankası’na danışmanlık veren Refet Gürkaynak, 2010’dan itibaren uygulanan sıradaşı para politikalarının siyasi cepheden gelen faiz indirim baskısı karşısında alınmış “yaratıcı” adımlar olduğuna inanıyor. Gürkaynak, “Merkez Bankası faiz artırmadan, faiz artırım etkisi yaratabilecek bütün yöntemleri denedi” derken Banka’daki değişimi şöyle anlatıyor: “Merkez Bankası’nda kararlar artık aşağıdan yukarı doğru alınmıyor. PPK bir karar alıyor, ardından alt kadrolardan bu kararı doğrulayacak çalışmalar yapması isteniyor”.
#pagebreak#
Merkez Bankası, konuya ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmadı. Erdem Başçı, görüşme taleplerini kabul etmedi.
Bürokratlar, ekonomistler ve akademisyenlere göre Başçı’nın Merkez Bankası’nda akademik alt yapısana güvenerek yaptığı bu değişim kimi zaman açıklamalarına da yansıyor ve çok tartışılan iddialı çıkışlarına neden oluyor.
Başkanlık koltuğuna oturalı daha bir yıl olmamıştı ki 2012 Ocak ayında döviz kurlarına ilişkin ilk öngörüsünü yaptı ve “Bu yıl TL doları yenecek” dedi. Başçı, konuşmayı yaptığı sırada 1.86 seviyesinde olan dolar kuru yılı 1.78 seviyesinden kapatacak, aldığı riske rağmen öngörüsünün doğru çıkmasıyla kredibilite kazanacaktı.
Döviz kurlarına yönelik 2013’te verdiği daha net ve iddialı öngörü ise gerçekleşmeyecekti. 2013 Ağustos’ta 2 TL’nin üzerine çıkan dolar kurunun yükselişini sınırlandırmak için konuşma yapan Başçı, yıl sonunda doların 1.92’nin altında kalacağını, “yükselen doların belini kıracaklarını” ve bu konuda herkesin rahat olması gerektiğini söyledi. Dolar kuru, 2013 yılını 2,1480 seviyesinden kapattı. Tahmini gerçekleşmeyen Başçı daha sonraları, “2013’ün sakin bir yıl olacağını beklediğimi söylemiştim. Erken konuşmamak gerekiyor. Yanılmışım” diyecekti.
Ancak siyasi arenada 2013'ün sonlarında kopan fırtına Başçı'yı daha zorlu bir sınavla başbaşa bıraktı.
17 ve 25 Aralık operasyonlarının yarattığı siyasi gerginliğin etkisi ile dolar 27 Ocak’ta 2,39 seviyesine kadar çıkarak rekor kırdı. Daha birkaç gün önce 3 milyar doların üzerinde rekor düzeyde döviz satarak dolardaki yükselişi dizginlemeye çalışan Merkez Bankası kurdaki yükselişe engel olamıyor ve faiz artırımını devreye sokmadığı için eleştiri alıyordu. Başçı ve ekibi, faiz artırımı konusundaki piyasa baskısı karşısında daha fazla direnmedi ve acil bir toplantı yaparak politika faizini 5.5 puan artırdı.Bu faiz artırımı, siyasi cepheden gelen eleştirilerin dozunu her geçen gün artıracak ve Başçı'nın istifa ettiği söylentileri Ankara kulislerini karıştıracaktı.
YAZININ İKİNCİ BÖLÜMÜ:
-Başçı istifa etti mi?
-Bundan sonra nasıl bir yol izleyebilir?