BIST 100 9.915,62 % 2,05
USD/TRY 32,5090 % -0,09
EUR/TRY 34,7760 % -0,56
Piyasalar
9.915,62
% 2,05
32,5090
% -0,09
34,7760
% -0,56
1,0693
% -0,34
44,70
-0,19
2.337,96
% 0,24
89,50
% 0,55
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Tarımın yapısal sorunları

Tarım sektöründe yapısal sorunlar yüzünden ürününü satamayan çiftçinin toprağını satmaya çalıştığını söyleyen Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu, mevcut sorunların tutarlı ve sürdürülebilir tarım politikaları ile çözülebileceği görüşünde.

Analiz: Çiftçi toprağını değil ürününü satmayı düşünmeli
İRFAN DONAT 19 02 2015, 15:29

Türkiye'de tarım sektörüne yönelik sorunları zaman zaman gündeme getirmeye çalışıyoruz.

Bunu bazen makro düzeyde bazen de ürün ya da sektörel bazda ele alıyoruz.

Bugün de bir akademisyen gözünden Türkiye'de tarım sektörünün fotoğrafını çekmek istedik.

Tarım ekonomisi uzmanı Doç Dr. Okan Gaytancıoğlu bitkisel ve hayvansal üretim alanında farklı çalışmalara imza atmış bir akademisyen. Aynı zamanda sahaya inen ve çiftçi ile birebir teması olan bir isim. Yani konunun teori kısmı kadar pratik yönüne de hakim.

Bloomberg HT'de yayınlanan Eko-Tarım programına konuk olan Doç. Dr. Okan Gaytancıoğlu, tarım sektörüne yönelik tespitlerini Türkiye'nin sosyal ve ekonomik yapısını dikkate alarak değerlendiriyor.

Türkiye'de her dört kişiden biri tarım ile uğraşıyor. Yaklaşık 3 milyon tarım işletmesinin olduğu Türkiye'de 17 milyon civarında çiftçi var.

Tarımdaki sıkıntıların büyük çoğunluğunu yapısal sorunların oluşturduğunu savunan Doç. Dr. Gaytancıoğlu, “Ekonomi, tarıma yeteri derecede kaynak aktaramadığı ve destekleme yapamadığı için çiftçimiz bir türlü yeterli anlamda bize ürünü teslim edemiyor ya da pahalı teslim ediyor. Bu da ithalat yapmamıza neden oluyor. İthalat faturamız gün geçtikçe artıyor. Verimli topraklara sahibiz, çok fazla sayıda üretimi iyi bilen çiftçimiz var ama maalesef ithalatçı bir konumdayız” diyor.

- Yapısal sorunlar ön planda -

Türkiye’de ortalama her 10 tarlanın yedisinde buğday tarımı yapıldığını ancak buğdayda 2014 yılında yaklaşık 5.5 milyon ton buğday ithalatı gerçekleştirildiğini hatırlatan Doç. Dr. Gaytancıoğlu, aynı zamanda un ihracatı yapılmasını şu sözleriyle yorumluyor: “1.5 milyar dolarlık buğday ithalatına karşılık 800 milyon dolarlık un ihracatı yapıyoruz. Bu ekonomik bir durum değil.”

İşte bu noktada da yapısal sorunlar öne çıkıyor. Doç. Dr. Gaytancıoğlu'na göre küçük ve parçalı yapıdaki topraklar, yetersiz desteklemeler ve yüksek girdi maliyetleri gibi sıkıntılar yüzünden Türk çiftçisi dünya ile rekabet edebilir fiyatlar yakalayamıyor.

Bütçede tarım gibi en önemli kalemlerden kısıntıya gidildiğinin altını çizen Doç. Dr. Gaytancıoğlu, “Çiftçiye yasalarda belirtilen oranın yarısı kadar destek sağlanıyor ve o da peşin değil taksitle veriliyor. Çiftçi desteği alamadığı zaman krediye başvurmak zorunda kalıyor ve aşırı derecede borçlanıyor. Borcunu da ürününü satarak çevirmesi lazım ama ürünü de para etmiyor. Son 5-6 yıldır buğday fiyatları 70 kuruş seviyesinde ama mazot fiyatı 5 yıl önce 2 lira iken şuan 4 lira seviyelerinde” diyor.

- 'Mazot fiyatı çiftçinin ayağındaki pranga' -

Çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV alınmaması gerektiğini savunan Doç. Dr. Gaytancıoğlu, mazotun 2 lira civarında verildiği takdirde çiftçinin ayağındaki prangalardan birinin sökülmüş olacağını söylüyor. Ancak bu tür adımlar atılarak Türk çiftçisinin dünya ile rekabet edebilir düzeye gelebileceğinin altını çizen Doç. Dr. Gaytancıoğlu, “O zaman dünyadaki o ucuz buğdayı almak zorunda kalmayız. Çiftçi ucuza üretir ve kendi ihtiyacımızı kendimiz karşılarız” diyor.

Bu noktada tarıma bir bütün olarak bakmanın önemi ortaya çıkıyor. Sorunları birbirinden bağımsız düşünmek ya da bitkisel ve hayvansal üretimi birbirinden ayırmak son derece yanlış.

Örnek mi? Meralar...

Hayvanların temel gıdası niteliğindeki meralar yasalarla korunarak aslında hayvanlara bırakılmış. Meraları koruyup, verimli hale getirmek bir yana imara açtığınızda aslında bitkisel ve hayvansal üretime en büyük darbeyi vurmuş olursunuz.

Doç. Dr. Gaytancıoğlu bu duruma somut bir örnek veriyor: “Avustralya, Yeni Zelanda gibi tarımı gelişmiş ülkelerden Türkiye'ye canlı hayvan ve et getiriliyor. Denizaşırı ülkelerden Türkiye'ye canlı hayvan ve etin ucuza gelmesinin sebebi o ülkelerin sahip olduğu verimli, zengin meralar. Söz konusu ülkelerde çok düşük maliyetlerle hayvan yetiştiriliyor ve et üretimi gerçekleştiriliyor. Bu yüzden İstanbul Limanı'na kilogramı 7 TL'den et indirebiliyorlar.”

Aslında konu bu kadar net. Varolan değer ve zenginliklerin kayboluşu bizleri rekabet edemez ve dışarıya bağımlı hale getiriyor.

- “Çiftçi krediyi işletmesini büyütmek için almalı, borcunu ödemek için değil”-

Son yıllarda Türkiye'de toprak satışlarının arttığına dikkat çeken Doç. Dr. Gaytancıoğlu, ürününü satmasına rağmen borcunu ödeyemeyen çiftçilerin topraklarının bir kısmını satarak borcunu kapatmaya çalıştığını belirtiyor.

Bu yüzden tarım arazilerinin daha da parçalı ve küçük ölçeklere gerilemesinin önüne geçmek üzere son dönemde çıkarılan yasayı hatırlatan Doç. Dr. Gaytancıoğlu, “Çiftçi ürün satmayı düşünmeli, toprağını satmayı değil. Bu maalesef son 10 yılda uygulanan tutarsız tarım politikalarının bir sonucu” diyor.

Bu noktada bazı çiftçiler de krediye başvuruyor ama Doç. Dr. Gaytancıoğlu'na göre çiftçi krediyi, işletmesini büyütmek ve yeni teknolojiyi kullanmak için almalı, işletmeyi ayakta tutmak için almak zorunda kalmamalı.

- 'Tarım politikaları tutarlı ve sürdürülebilir olmalı'-

Tarım sektöründe ürünleri toplu pazarlama, girdiyi ucuza temin etme gibi konularda üretici örgütlenmeleri yetersiz olamsını da bir başka ana sorun olarak gören Doç. Dr. Gaytancıoğlu, AB ya da ABD gibi tarımı gelişmiş ekonomilerin yapıya nasıl önem verdiğini şöyle anlatıyor: “Bu ülkeler öncelikle yapısal reformlar gerçekleştirmiş. Lisanslı depolar yapmış, üretimini planlamış, ürün fazla olunca depoya almış, az olunca depodan çıkartarak piyasadaki fiyat dengesini hem üretici hem de tüketici açısından korumuş. O yüzden bu ülkeler dünyaya ürün arzediyor ve gıda fiyatları küresel anlamda o yüzden düşüyor.”

Türkiye'de tarım politikalarının her gelen yeni hükümete göre değişmemesi gerektiğini, orta ve uzun vadeli devlet politikaları oluşturulup, sürdürülebilir ve tutarlı şekilde uygulanması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Gaytancıoğlu, “Türkiye'nin ihtiyacı üretim planlamasının iyi yapıldığı, üretim politikalarının iyi yönetildiği, çiftçinin sürekli izlendiği ve iyi bir şekilde desteklendiği bir yapıdır” diyor.

Yukarı

Business HT×