BIST 100 9.722,09 % 0,80
USD/TRY 32,5594 % 0,01
EUR/TRY 34,8449 % -0,05
Piyasalar
9.722,09
% 0,80
32,5604
% 0,02
34,8423
% -0,06
1,0692
% -0,09
45,35
0,00
2.321,75
% -0,01
88,02
% -0,37
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Clinton ve Trump'ın Türkiye politikaları

ABD, 45'nci başkanını belirlemek için bugün sandık başına gidiyor. Peki, tarihin gördüğü en sert rekabete giren Clinton ya da Trump'ın sandıktan çıkması Türkiye'yi nasıl etkileyebilir?

Clinton ve Trump'ın Türkiye politikaları
HÜRRİYET 08 11 2016, 08:51

ABD Başkanının belirlenmesine saatler kala Türkiye için de önemi artan bir soru var: Demokrat Parti Adayı Hillary Clinton ve Cumhuriyetçi Parti Adayı Donald Trump Türkiye'yle ilgili hangi politikaları savunuyor?

İki ülke arasında son dönemde özellikle Suriye, YPG, Irak, Türkiye'deki haklar ve özgürlükler ve Fethullah Gülen'in iadesi gibi başlıklarda gerilim yaşanıyor.

SURİYE

Önümüzdeki dönemde iki ismin de Türkiye politikalarını belirleyecek en önemli konulardan biri Suriye olacak.

Clinton, Suriye'de rejim değişikliği konusunda Türk hükümetine daha yakın ancak Demokrat aday, Türkiye'nin terör örgütü olarak tanımladığı PKK'nın silahlı Suriye kolu YPG ile ilişkide ısrarcı.

Clinton'ın geçen ayki ikinci televizyon düellosunda, başkan seçilirse Suriye’de Obama yönetiminden farklı ne yapacağı sorulduğunda, adını anmadan Türkiye’nin PYD/YPG konusundaki kaygılarını dikkate almayacağını ima etmesi, Ankara'nın tepkisine neden oldu.

Clinton, münazarada şöyle demişti:

“Kürtleri silahlandırmayı düşünürdüm. Kürtler Suriye ve Irak’ta bizim en iyi ortaklarımız. Bazı çevrelerin bu konuda endişeli olduğunu biliyorum. Ancak bence Kürtler ihtiyaçları olan ekipmanı almalılar. Böylece sahadaki Kürt ve Arap savaşçılar, DEAŞ’ı Irak’tan çıkardıktan sonra Rakka’yı almamızda ana unsur olurlar.”

Başta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olmak üzere Türk yetkililerden sert eleştiri alan Clinton, daha sonraki açıklamalarında, bu konuya bir daha değinmemeyi tercih etti.

Trump ise IŞİD'le savaşı sürdürmekle birlikte Suriye krizini Rusya ile çözmek istiyor. Bu da dolaylı olarak Esad'la çalışmak istediği anlamına geliyor, Obama ve Clinton bunu reddediyor. Trump, Ortadoğu'daki savaşlarla Amerika'nın değil Ortadoğu güçlerinin kendilerinin baş etmesi gerektiğini düşünüyor. Trump’ın Suriye politikası farklı olsa da o da Suriyeli Kürtlerin desteklenmesini savunuyor.

Cumhuriyetçi aday, Temmuz'da New York Times'ta yayımlanan röportajında, "Ben Kürtlerin büyük hayranıyım" demiş, soruyu soran gazetecinin "Ama Erdoğan değil, bu durumla nasıl baş edeceksiniz" diye sorması üzerine şu cevabı vermişti:

"İdeali, onların hepsini bir araya getirmek olur. Ve bu bir olasılık olur. Ama ben Kürt güçlerin büyük bir hayranıyım. Aynı zamanda, Türkiye'yle potansiyel olarak çok başarılı bir ilişkimizin olabileceğini düşünüyorum. Ve ikisini bir şekilde bir araya toplamak gerçekten harika olacaktır."

GÜLEN'İN İADESİ

Ankara ile Washington arasında son dönemde yaşanan gerginliklerin başında, 15 Temmuz darbe girişiminde ABD'nin rol oynadığına dair iddia ve Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin gelişmeler geldi.

İki başkan adayı da Gülen'in iadesi hakkında herhangi bir açıklamada bulunmadı. Ancak uzmanlar, Gülen'in olası iadesi konusunda 'bunun yargının işi olduğu' söyleminin öne çıkacağını söylüyor.

Avrupa Birliği'nin eski Türkiye Büyükelçisi Marc Pierini, "Türkiye'nin Gülen'in iadesi talebi konusu ABD'nin yeni başkanının kim olacağıyla ilgili değil. Bu, ilgili kişinin temyizini de içerecek şekilde doğal seyrini izleyecek bir yargı sürecidir. Bu süreç de, yeni başkanın görev süresinin en az yarısına kadar devam edecektir" diyor.

Trump ise bir röportajında 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yürütülen tasfiyelerle ilgili eleştirilerin hatırlatılması üzerine, "Bizim ülkemizin de birçok yurttaşlık hakkı sorunu var" cevabını vererek konunun üzerinde durmamıştı.

CLINTON: TÜRKİYE SİNİR BOZUCU BİR ORTAK

ABD eski Dışişleri Bakanı Clinton, Türkiye'ye ilişkin en net görüşlerini ise Haziran 2014'te çıkan "Zor Seçimler" kitabında ortaya koydu.

Clinton bu kitapta, "Bakan olarak geçirdiğim dört yılda, Türkiye önemli ve zamanzaman sinir bozucu bir ortak olduğunu kanıtladı. Bazen aynı fikirde olduk (Afganistan’da birlikte yakın çalışırken, terörle mücadele, Suriye ve diğer konular) bazen de olmadık (İran’ın nükleer programı). Hem benim hem de Başkan Obama’nın mesai ve ilgisi ilişkilerimizi istikrara kavuşturmamıza yardım etti ama özellikle İsrail ile yükselen tansiyon gibi dış olaylar, yeni zorluklar sundu. Ve Türkiye’nin iç dinamikleri de durumu bulandırmaya devam etti" ifadesini kullandı.

CLINTON'IN ERDOĞAN İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ

Clinton, kitapta dönemin Başbakanı Erdoğan hakkında ise şu satırları kaleme aldı:

"Türkiye’nin geleceği ve ilişkilerimizde anahtara sahip özellikle bir kişi oldu: Başbakan Erdoğan. Onunla ilk kez 90’larda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ile tanıştım. Hırslı, güçlü, dini bütün ve etkili bir siyasetçiydi. (…) Erdoğan hükümeti, ordunun içinde olduğu iddia edilen darbe komplolarının üzerine agresif bir şekilde gitti ve daha önceki tüm sivil haleflerininkinden daha güçlü bir iktidar kazandı.

Erdoğan’ın liderliği altındaki bazı değişimler pozitifti. Potansiyel AB adaylığı motivasyonuyla (şimdiye kadar gerçekleşmedi) Türkiye devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdı, ceza yasasında reform yaptı, yasal temsil haklarını genişletti ve Kürtçe eğitim ve yayın üzerindeki sınırlamaları hafifletti. Erdoğan ayrıca dış politikada 'komşularla sıfır sorun' politikası izleme niyeti açıkladı.

Erdoğan’ın liderliği altındaki olumlu gelişmelere rağmen hükümetinin muhaliflere ve gazetecilere yönelik davranışları yüzünden gittikçe büyüyen bir kaygı sebebi hatta bir alarm da vardı. Kamuoyunun karşıt görüşlerine gittikçe daha az alan bırakılması, Erdoğan’ın ülkeyi götürdüğü istikâmet ve demokrasiye olan taahhüdü konusunda soru işaretleri oluşturdu. Muhalifleri Erdoğan’ın nihai amacının Türkiye’yi muhalefete yer bırakmayan bir İslam ülkesine çevirmek olduğundan şüpheleniyordu ve Erdoğan’ın bazı davranışları da bu korkuya destek oluyordu. Hükümeti, ikinci ve üçüncü döneminde çok rahatsızlık verici oranlarda gazetecileri hapse attı ve bazı kararları sorgulayan protestoculara sert müdahalelerde bulundu. Yolsuzluk çok geniş bir sorun olarak kaldı."

 

 

Yukarı

Business HT×