BIST 100 8.988,70 % 2,07
USD/TRY 32,3294 % 0,12
EUR/TRY 35,0805 % 0,03
Piyasalar
8.989,02
% 2,07
32,3294
% 0,12
35,0805
% 0,03
1,0791
% -0,34
47,62
-0,31
2.211,59
% 0,77
87,02
% 1,08
En son haberlerden haberin olsun istemez misin?

Boğaziçi Üniversitesi'nde tartışmaları alevlendiren rektör adayı

Teknoloji firması BİMEKS'in kurucusu, Sermeye Piyasası Kurulu'nun eski başkanı ve yaklaşık çeyrek asırdır İşletme Bölümü öğretim üyeliği yapan Vedat Akgiray'ın, okulu Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör adayı olduğunu açıklaması tartışmaları da beraberinde getirdi

Boğaziçi Üniversitesi'nde tartışmaları alevlendiren rektör adayı
BUSINESSHT 04 07 2016, 15:27

Dünyanın en iyi bin üniversitesi arasında yer alan Boğaziçi Üniversitesi, 12 Temmuz 2016’da rektörlük seçimlerine gidiyor. Mevcut rektör Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu, yeniden aday olacağını açıklarken, İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vedat  Akgiray’ın resmi websitesinden yaptığı adaylık ilânı okulda bazı tartışmalara neden oldu.

Üniversitenin kampüslerinde duvar ve direklere asılan imzasız afişlerde, Akgiray’ın eski Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı olması, SPK Başkanı olmadan önce kurucusu olduğu teknoloji firması Bimeks’teki hisselerini kardeşlerine devretmesi, 24 yıldır öğretim üyesi olduğu üniversitenin hiçbir komisyonunda çalışmaması ve en son akademik makalesini 10 yıl önce yayınladığı şeklinde eleştirilere yer veriliyor.

Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde yayınlanan Dinamik Gazete’ye konuşan Akgiray, yayınlarının okul ortalamasının birkaç katı üzerinde olduğunu söyleyerek iddiaların “yalan” olduğunu ifade etti:

“G20 zirvesinde OECD ile birlikte Corporote Governance projesini daha yeni yaptık. Yine son zamanlarda dört tane makale yayınladım. Bunlar yalan sözler. Açıp CV’me baksınlar iddiayı ortaya atanlar. Kasten yalan söylüyorlar.”

"YANDAŞ" SUÇLAMASI

Eleştirilerin diğer bir ayağını ise yeni rektörün,  Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ve Cumhurbaşkanı tarafından atanacak olması ve Akgiray’ın “hükümete yakın bir isim olduğu” iddiası oluşturuyor.

Hiçbir zaman bir tarafta yer almadığının altını çizen Akgiray ise şu ifadeleri kullanıyor:

“Ben 40 küsur yıldır bu camianın içindeyim, tanıyan herkes tanır. Hiçbir zaman siyasi bir kimliğim olmadı, bir partiye üye olmadım. Bir kulübe üye olmadım, bir derneğe dahi üye olmadım. Babamın vasiyeti çünkü, olmam da bundan sonra. Ama Türkiye’de maalesef herkes her şeyin arkasında gizli bir şey aramaya çalışıyor”

REKTÖR NASIL ATANIYOR?

Üniversitelerde Akademik Teşkilat Yönetmeliği gereği, rektörlük seçimlerinde en az altı kişinin aday olması gerekiyor. Adaylar arasında en yüksek oyu alan altı aday YÖK’e bildiriliyor. YÖK değerlendirme yaptıktan sonra belirlediği üç adayı Cumhurbaşkanı’na sunuyor. Cumhurbaşkanı  da bu üç aday içinden üniversitelerin gelecek dönemki rektörünü belirliyor.

Boğaziçi Üniversitesi’nde ise aday sayısı Gülay Barbarosoğlu ve Vedat Akgiray’la birlikte iki. Liste kapandığı için YÖK’ün kurallarına uyulması için bazı profesörler aday olacaklar. Seçimde yrd. doç., dr. ve üstü unvanı olan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri oy kullanacak ve en yüksek oyu alan altı aday belirlenecek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 atamalarında 8, 2015 atamalarında 17 üniversitede seçimden çıkan birincileri atamamıştı. 2015’teki İstanbul Üniversitesi  (İÜ) rektörlük seçimlerinde, sandıktan birinci çıkan Prof. Dr. Raşit Tükel, YÖK'ün listesinde ikinci sıraya alınmış, Erdoğan da Tükel’in atamasını gerçekleştirmemişti.

"SEÇİM DE ATAMA DA HATALI"

Dinamik Gazete’ye verdiği röportajda hem okul içi seçim sistemini hem de merkezi atama yöntemini eleştiren Akgiray’a göre en uygun seçim sistemi için dünyadaki diğer örneklere bakılmasın gerektiğini söylüyor. Belli bir iş ve görev tanımına uygun ismin rektör olarak belirlenmesi gerektiğini söyleyen Akgiray, bu sürecin nasıl işleyeceği ile ilgili detaylı bilgi vermiyor.

Akgiray, seçim sistemi olacaksa da sadece akademisyenlerin değil öğrencinin, çalışanların, idari personelin de fikrinin alınması gerektiğini savunuyor.

Boğaziçi Üniversitesi’ne sekiz yıl rektörlük yapan Prof. Dr. Üstün Ergüder’in ilk kez göreve geldiği 1992’den bu yana en çok oyu alan adayın rektör olduğu, diğer adayların geleneksel olarak seçimden çekildiğinin hatırlatılması üzerine Akgiray, “seçimde ikinci olup çekilmeyi” sivil bir direniş olarak niteliyor:

“Bu, ‘Ben YÖK’ün veya cumhurbaşkanının karar yetkisini kabul etmiyorum’ demek. İkinci, üçüncü rektör yapılırsa buna tepki de olabilir. Sivil tepkiler olduğu sürece bence bir sorun yok. Şu anki seçim ve atama süreci çok tuhaf ve yanlış. Ya seçim yap, ya da doğrudan ata. Ama bu bir yasa olduğu sürece, ‘Tanımıyorum’ demek komik olur.”

Kimsenin 1-2 oyla yüzler oyu karşısına alıp zorla rektör olmak istemeyeceğini de sözlerine ekleyen Akgiray, bugünden kesin bir tavır koyarak başkasının yetkisini gasp etmek istemediğini, seçim gerçekleştikten sonra duruma göre karar vereceğini ifade etti.

BOĞAZİÇİ ÖZELLEŞTİRİLMELİ Mİ?

SPK Başkanı olduğu dönemde Boğaziçi Mezunlar Derneği (BÜMED) dergisine verdiği 2010 tarihli röportajda “Boğaziçi’nin özelleştirilmesi şart. Bu kamusal gücü yitirmeden özel üniversitelerin ödül-ceza mantığına geçmesi lazım” ifadelerini kullanmış, aksi takdirde Boğaziçi’nin, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve İstanbul Üniversitesi gibi 1960’larda dünya çapında olan değerini yitireceğini söylemişti. Akgiray, Boğaziçi'nin artık YÖK, devlet bahanelerini bir kenara bırakıp bir şekilde kendi finansmanına geçmesi gerektiğine vurgu yaparak, okulun, hocalarını parasal açıdan tatmin etmesi gerektiğini ifade etmişti.

Altı yıl önceki bu röportajda söylediklerinin çarpıtıldığını ifade eden Akgiray, devlet üniversitelerinde iş yapanla iş yapmayanın aynı parayı aldığını, bunu bozmak için bir ödül-ceza sisteminin getirilmesi gerektiğini belirtiyor.  Akgiray özelliştirmeden kastının “İyi iş yapan ödülünü alsın, çalışmayan cezasını çeksin” olduğunu söylüyor.

OKULA PARA NEREDEN GELECEK?

Akgiray, resmi internet sitesinde açıkladığı “2020 Vizyonu” kapsamında bilimsel araştırmaların ve akademisyenlerin finansal olarak desteklenmesi için bazı belli başlı projeler sunuyor:

1. Paralı eğitim programlarından tüm akademisyenlerin yaralanabilmesi ve öğretim üyeleri için sınırlı lojman sayısının genişletilmesi

2. Devletten ne kadar destek alınırsa alınsın, eğitim ve araştırma faaliyetlerine yönelik maddi kaynakların artırılması için Boğaziçi Üniversitesi Vakfı’nın (BUVAK) çeşitli “yatırım fonları” ile desteklenmesi ve sermaye piyasaları düzenlemelerine uygun gerçek bir “bağış fonu” (endowment fund) oluşturulması

3. Endowment Fund yardımıyla akademik ve idari personel için emeklilik fonu oluşturulması ve söz konusu personel için “gayrimenkul yatırım ortaklığı / fonu” kurulması.

4. Akademi- iş dünyası - kamu işbirliğinin kuvvetlendirilmesi için, Boğaziçi Üniversitesi Teknopark’ın (BUTEK) veya gerekirse yeni kurulacak bir iştirak şirketinin temel amacının endüstri -akademi işbirliğinin sağlanması ve buna uygun bir yapılanmaya gidilmesi. Yine, akademi -iş dünyası - kamu işbirliği çerçevesinde, savunma sanayii gibi teknoloji ve bilgi yoğun alanlarda, işbirlikli araştırmaların içinde yer alınması ve yazılım ve ürün geliştirme faaliyetlerine önem verilmesi

5. Teknopark modelinin çeşitlendirilerek büyütülmesi (Örn. Finans Teknopark) ve uluslararası işbirliklerinin artırılarak devam etmesi (Örn. KOSGEB destekli ABD projesi)

6. Yüksek lisans tezlerine konu olacak projeler alınması ve danışmanlık hizmetlerinde bulunulması. Böylecek hem anlamlı tez konularına yol açılması hem de üniversiteye ciddi kaynak üretilmesi. Tez konusu olamayan konularda da danışmanlık ve eğitim hizmetleri verilmesi ve bu amaçla etkin bir “executive education” biriminin faaliyete geçirilmesi

7. Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu ile İktisadi İdari Bilimler Fakültesi altındaki bölümlerden oluşan bir “School of Busines” ve Ekonomi ve Siyaset Bilimi bölümlerini kapsayan bir “School of Economics and Political Science” çatı departman kurulması

VEDAT AKGİRAY KİMDİR?

1958 yılında İstanbul’da doğan Ahmet Vedat Akgiray, lise ve yüksek öğrenimini Robert Koleji ve Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladı.  ABD’deki Syracuse Üniversitsi’nde de yüksek lisans ve doktora eğitimi gördü.  1992’de Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan Akgiray, İşletme Bölümü Başkanlığı’nı da yürüttü.

2009’da SPK Başkanı olarak atanan Akgiray, görev süresi 2015’te bitecek olmasına rağmen 2012’de dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı'nın geçici 7. maddesi üzerinde verdiği önergenin kabul edilmesi üzerine  görevden alındı. Kabul edilen önergede Kurul Başkanı ve üyelerinin görev süreleri ile taşımaları gereken şartlar belirlenmişti.  Akgiray’ın sözkonusu şartlara uyuyor olmasına rağmen görevinin bitmesi piyasada şok etkisi yaratmıştı. O dönem Babacan, “10 yılda Türkiye birçok alanda önemli mesafeler katetti fakat maalesef aynı performansı sermaye piyasalarında göremedik” açıklamasını yapmıştı.

Akgiray, SPK Başkanlığı ve öğretim üyeliğinden önce kardeşi Murat Akgiray ile birlikte 1989’da teknoloji firması Bimeks’i kurdu. Kadıköy Mühürdar'da küçük bir dükkanda Türkiye'nin ilk Teknoloji Perakendecisi olarak faaliyete başlayan Bimeks, 2011’de yüzde 37’sini halka açtı. 2013 yılında da Türkiye'de faaliyet gösteren teknoloji perakende zinciri İngiliz Electro World'ü şirket olarak, Fransız Darty'nin  ise mağazalarını satın aldı.

13 Mart 2009’da SPK Başkanlığı’na atanan Akgiray, göreve gelmesinden tam bir hafta önce 4 Mart 2009’da Bimeks’teki hisselerini kardeşi Mehmet Murat Akgiray’a devretti. Çünkü Sermaye Piyasası Kanunu’nun 20’nci maddesi, başkan ve üyelerin göreve başlamadan önce sahibi oldukları hisseleri üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar sıhri hısımları dışındakilere satmak veya devretmek zorundaydı. Hisse devriyle eleştiriler de tam olarak bu “kan bağı” noktasında tıkandı. Çünkü Türk Medeni Kanunu’nun 17. maddesine göre, kan hısımlığının derecesi, ‘hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla’ alakalı. Anne ve baba birinci derecede, kardeşler ikinci derecede, kardeş çocukları, teyze, dayı, hala ve amcalar ise üçüncü derece kan bağı sayılan kimseler sayılıyor. Buraya kadar olan akrabalara SPK’nın 20’nci maddesi devir veya satış işlemine izin vermiyor, devir ancak dördüncü derece akrabalar yani; teyze, dayı, hala ve amca çocukları, kardeşlerin torunları ve ötesindeki hısımlara yapılabiliyor.

Rektörlük seçimlerine bir hafta kala, yedi yıl önceki bu hisse devri, eleştirilerin odağında kalmaya devam ediyor.

Yukarı

Business HT×