Acemoğlu: Kimse benimle temasa geçmedi, bunlar dedikodu
Türkiye Ekonomi kamuoyu son günlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kuracağı yeni kabinede Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun görevlendireceği iddiasını konuşuyor. Habertürk yazarı Nagehan Alçı’nın ortaya attığı ‘Daron Acemoğlu Türkiye’de ekonominin başına gelebilir’ söylentilerine karşı Acemoğlu, kendisine böyle bir teklif gelmediğini belirterek “Kimse benimle temasa geçmedi. Konuşulanlar sadece dedikodudan ibaret” dedi.
Dünyanın en çok alıntı yapılan 10 ekonomistinden biri olarak gösterilen Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) İktisat Profesörü Daron Acemoğlu, Nagehan Alçı'nın Türkiye'de ekonominin başına geleceği yönündeki iddiaların dedikodudan ibaret olduğunu belirtti.
Cumhuriyet gazetesine konuşan Acemoğlu, bu konuda kimsenin kendisi ile temas kurmadığını söyledi.
Hükümetin Ekonomi politikalarına yönelik eleştirileriyle bilinen Acemoğlu, yapısal problemleri çözmek için kısa vadeli politikalar yerine orta vadeli politikalara odaklanmadıkça ekonominin geleceğini karanlık görüyor. Türkiye ekonomisindeki yapısal, siyasi ve yargı ile ilgili sorunlara dikkat çeken ünlü profesör, problemlerin seçim belirsizliğinin sona ermesiyle çözülecek kadar kolay olmadığını düşünüyor.
Acemoğlu'nun Türkiye ekonomisine ilişkin gazeteye yaptığı değerlendirmelerde öne çıkan ifadeler şunlar oldu:
"Seçim belirsizliği ortadan kalktı. Türkiye ekonomisi hızlı bir şekilde iyileşecek mi? Ben öyle düşünmüyorum. Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları olduğunu düşünüyorum. Yüksek enflasyona, düşük yatırım oranlarına ve doların değer kazanmasına neden olan seçimle ilgili belirsizlik değildi. Yapısal sorunlar, son 10 yılda Türkiye’nin ekonomik büyümesinin krediler ve gayrimenkul sektörü tarafından körüklenmesi gerçeğiyle ilgili. Türkiye ekonomisinde, son 10 yılda, çok fazla verimlilik artışı olmadı. Teknolojik gelişme veya gayrimenkul sektörü dışında yatırım artışı yaşanmadı.
Bence ‘sert iniş’ riski var. Bu senaryo, gayrimenkul ve inşaat sektörleri üzerinden, tüketimle körüklenen ve dış ticarete konu olmayan büyümenin yaşandığı gelişen ekonomileri gözlemleyenlerin çok aşina olduğu bir senaryodur. Bu şekilde bir büyümeyi daha sonra ani duruşlar izler. Bazen negatif büyüme ve bazen enflasyon, bazen bankacılık sektöründeki problemleri beraberinde getirir. Türkiye, ümit ediyorum ki, negatif büyümeyi, özellikle inşaat sektöründe birçok şirketin iflasını ve daha sonra bankacılık sektörüne ve ekonominin geri kalanına yayılan riskleri içeren sert inişten kaçınır. Ancak ‘sert inişi’ önlemek için gerekli olanı yaptığımızı düşünmüyorum.
Ulusların Düşüşü adlı kitabım da dahil olmak üzere birçok araştırmam bu bağlantıyla ilgili oldu. Demokrasi büyüme için faydalıdır. Siyasal özgürlüğü destekleyen siyasal kurumlar büyüme için faydalıdır. Bu, tabii ki siyasal özgürlük olmadan büyümeye sahip olamayacağınız anlamına gelmez. Çin bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Fakat bir bütün olarak, toplum baskıdan arındırılırsa, ifade özgürlüğü varsa, demokratik kontrol mekanizmaları söz konusuysa, Ekonomi güç ve çıkar çevreleri tarafından ele geçirilmemişse, büyüme teşvik edilir ve daha yüksek kaliteye ulaşır. Bu doğrultuda, basın özgürlüğünde geriye düşüş, yargı bağımsızlığının ve diğer kurumların bağımsızlığının azalması, insan haklarına getirilen sınırlamalar, sağlıklı ekonomik büyüme ihtimalini azaltacaktır.